Top
21/01/2023

Seçim Sath-ı Mailinde Yeni Siyasi Kadastrolamalar

"Altılı Masa" muhalefeti adlandırma konusunda artık yetersiz kalıyor. Zira HDP artık aleni bir birliktelik istiyor. Dahası farklı siyasi hareket ve grupları da içine alacak yeni bir ortak payda arayışı dikkat çekiyor. Böylece daha geniş toplumsal kesimleri de mobilize edebilecek ve masadan rahatsız olan muhaliflerin içini rahatlatacak yeniden adlandırma arayışı olduğu anlaşılmaktadır. Zaten "Millet İttifakı"nın sağ politik tınısı geçen seçimlerde de aşırı solu ve HDP'yi rahatsız etmişti. Üstüne bir de seçim tarihi olarak CHP'nin en travmatik hikayesi olan "14 Mayıs" ve siyasal hafızadaki "Yeter Söz Milletindir" sloganı geldi.

Bir zamandır ısıtılan "Sol, Liberalizm ve İslamcılık" karışımının halen kıvam almadığı anlaşılıyor ki karşıtı üzerinden yeni adlandırmalar yapılıyor. Değişimci olduğunu iddia eden ama "küresel anlamda kültürleşmiş" olmanın ötesinde bir "ilericilik" marifetine de sahip olmayan masa ve ortakları karşıtını da Türk sağının üç hali olarak tanımlamaktadır. Karşı cephe üzerinden kendini adlandırmanın kestirme yolunu arayanlar "Milliyetçi ve Muhafazakar" olmadıklarını hatta her daim solcu olduklarını deklare etmekten çekinmiyorlar.

Gerçekte Müslümanların solculuğu kabullenmeleri bir nevi "yaralı bilinç" halidir. Zira aşırı laikçilerin baskıları altında dinlerini yaşayamayan Müslümanlar, politik sistemi rehabilite ederek nefes almanın peşindeyken içlerinden bazıları ezilmişliğin zihin dünyasında takılıp kaldılar. Onlara göre Müslümanları iktidar bozdu, muhalefette temiz bir halde kalmak varken muktedir olmak kirletti. Oysa Müslümanlar için iktidar hiçbir zaman zafer değildi daha ziyade seferdi, yani amaç değil vesileydi. Fakat ahali onlara meylederse muktedir olmaktan imtina edecek de değillerdi. Sol siyaset ise muktedirken bile muhalif olmayı marifet saymaktaydı. Dahası Müslümanların muhalefetteki siyasetinden mülhem onları da kendileri gibi zannetmişlerdi. Öyle olmadıklarını görünce hayal kırıklıkları Liberallerden daha büyük oldu. Ama asıl sorunlu olan bazı kültürlenmiş İslamcıların da solun kendilerini tanımlama biçimini içselleştirmiş olmasıydı. Nitekim bugün Ak Parti'nin fabrika ayarlarına dönmesinden bahsederek hayal kırıklığı içinde olanlar öncelikle nasıl bir zihinsel kırılma yaşadıklarının farkında değil gibiler.

Diğer taraftan Ak Parti'nin fabrika ayarları denilen aslında neoliberal politikaların daha insaflı halinin çağının geçtiğini fark edememiş olmaları anlaşılır değildir. Bir kısmı kaybettikleri iktidarın öfkesiyle hareket etse de genel olarak fabrika ayarlarına dönüş peşinde olan İslamcı ve Liberaller asıl olarak 2008 ekonomik krizi ve pandemiyle birlikte gelen dünya siyasetinin yapısal değişiminin farkında değiller. Erdoğan siyasetinin en büyük marifeti ise değişiminin kokusunu henüz yayılmadan almasıdır. Özellikle muhafazakâr siyasetin "tecrübe ve deneyimden" beslenen fakat yüzeysel bakanlar tarafından "pragmatik ve popülist" görünen bu hali maalesef "küresel modernist kültürle" uygarlaşmış "akılların" anlayabileceği bir durum değildir.