Top
04/02/2023

Muhalefetin Doksanlar Nostaljisi: Mutabakat Metni

Masa siyasetinde henüz bir aday ortaya çıkmamış olsa da ortak politikalar metni ilan edildi. Sloganı "İkinci Yüzyıl" olan bir siyasi hareketten aslında restorasyondan başka bir şey beklemek de anlamsızdı. Doksanların elitleri mutabakat metninde son yirmi yılda kaybettiklerinin telafi mekanizmalarını sıralamışlardır. Fransız Devrimine karşı Avrupa elitlerinin bir kış boyunca Viyana'da kalarak vardıkları 1815 mutabakatları nasıl işe yaramadıysa bu mutabakat metnini de benzer bir kader beklemektir. Zira her ne kadar dünya sisteminin beklentilerini karşılasa da mutabakat metni tarihin akışına ters içeriğe sahiptir. Söze geldiğinde neoliberalizm karşıtlarının da içinde olduğu muhalefet masası mutabakatlarını neredeyse tamamen doksanların neoliberal sistemine oturtmuştur.

Bir dil sürçmesiyle zihinlerin faş olduğu aşikârdır. Nitekim dünya sisteminden "aferin" beklentisiyle oluşturulan mutabakat metninde hiç birinin itiraz etmediği konular ekonomik başlık altında olanlardı. Zira bu başlık olduğu gibi neredeyse neoliberal sistemin ihyasını amaçlamaktadır. Siyasi karardan özerk egemenlik adacıkları yaratan üst kurullara yenilerinin eklenmesi ve olanların yetkilerinin artırılması aslında bu alanlarda iktidara geldiklerinde söz hakkını dünya sistemine devretmeleri anlamını taşımaktadır. Hatta daha da ileri giderek Kazan'da oluşan bilgi birikim havuzunu görmezden gelirken Silikon vadisine elçi atamaktan bahsedebiliyorlar. Enerji krizinde dünya kömüre dönerken sizden beklenmeyen bir arzuyla termik santrallerin kapatılacağını vadedebiliyorlar. Dahası enerji açığını bir miktarda da olsa kapatacak nükleer santral yatırımını tartışmalı ve güvensiz bir zemine pervasızca çekebiliyorlar.

Ekonomik hedeflerdeki tutarsızlığı görmek için iktisatçı bile olmanız gerekmiyor. Büyüme ile enflasyon arasındaki ilişki ya da milli gelir ile büyüme arasındaki tutarsızlıklar hemen göze çarpmaktadır. Zikredilen hedef rakamların ise ancak temenni niyetine söylenen gerçekçi olmayan rakamlar olduğunu belediyelerdeki performansları zaten göstermişti. Yine de belediyelerde yaptıkları onca zamma rağmen "ücretsiz su" hizmetini mutabakat metnine de koyarak inanmamızı bekliyorlar. İstanbul'u finans merkezi yapmak istiyorlar ama bankaların merkezini de yapılan onca yatırıma rağmen Ankara'ya taşımaktan bahsedebiliyorlar.

Ekonomik alanda popülist vaatlerden de vazgeçmiş değiller. Özellikle "kaynağını sorma tuzağına" düşülsün diye yazılmış çiftçiye vergisiz mazot, gübre ve tohumların yarısının sübvansiyonu, kira stopajı dahil yeni vergi muafiyetleri ve indirimleri gibi vaatler metinde bolca yer almaktadır. Yine de bu vaatlerin bile hükümetin son bir yılda gerçekleştirdiği asgari ücretin vergi dışı bırakılması, sabit gelirlilere yapılan ücret zamları, EYT ve 3600 ek gösterge konularında attığı adımlar yanında düşük maliyetli işler olduğu söylenebilir. Ekonomik vaatleri içinde yapmaları zor olsa da belediyelerin genel bütçeden aldıkları payların mevsimlik ve ekstra yüklerine göre yeniden rasyonalize edileceği hususu önemli bir farkındalıktır.

Mutabakat metninin bir başka özelliği de zaten yapılmakta olanları hedefler arasında sayması ve yeniden organizasyonun yeni bir olgu gibi sunulmasıdır. Örneğin yürüyen bir "Diplomasi Akademisini" kurmayı düşündükleri gibi "bakan yardımcıların adını müsteşar" olarak koyarak yola devam etmeyi amaçlamaktalar. Bazı bakanlık adlarında yapılacak değişimlerin ise yeni bir farkındalık yaratma dışında üretici bir faydası görülmemektedir. Dahası Personel Başkanlığı ya da DPT benzeri kurumların yeniden gelmesinin faydası da açık değildir. Mutabakat metninin devletin yeniden yapılanması konusunda en önemli maddeleri mutlaka parlamenter sistem dahilinde olması gerekmeyen TBMM'nin yetki alanlarının güçlendirilmesidir. Örneğin parti kapatmaların son kararının ya da antlaşmalardan çekilmenin kararının TBMM'de olması demokratik meşruiyet açısından önemlidir. Hatta metinde yer almayan bir şekilde devletin temsili söz konusu olan makamlara atamalarda TBMM de söz sahibi olabilir.