Top
23/04/2024

Irak'ta barışın yolu ve terörün sonu

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 21 yıldır işgalin ve mezhep çatışmalarının yok ettiği Irak'a 12 yıl aradan sonra yaptığı ziyaret bölgedeki dengeleri değiştirmiş durumda. Türkiye'nin yanı başında olmasına rağmen cumhurbaşkanı düzeyindeki Irak'a son ziyaretinin Turgut Özal döneminde gerçekleşmesi ve Saddam Hüseyin sonrası bu düzeyde hiçbir temasın olmaması aslında iki ülke ilişkilerinin savaşla birlikte hangi noktaya geldiğini göstermesi açısından çarpıcı.

İşgal sonrası Bağdat yönetiminin ABD'nin kontrolüne geçmesi ve gerçekte iplerin tamamen Tahran'a bırakılmış olması Türk-Irak ilişkilerini de bitme noktasına getirmişti. Bu ziyaret öncesinde Türk Dışişleri olağanüstü bir mekik diplomasisi ile aylarca hazırlık yaptı. Irak'ta bir kısmı Türkiye'ye düşmanca tavır gösterenler de dâhil olmak üzere pek çok siyasi yapıyla görüşmeler yapıldı. Irak'ın etnik ve mezhebi bölünmüşlüğünün ülkeyi içine sürüklediği felaketten çıkması için Türkiye'nin yapacağı katkılar taraflara anlatıldı. Buna paralel olarak başta Katar olmak üzere körfez ülkelerinden Irak'a geniş çaplı yatırımlar geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak temaslarında Basra'dan başlayıp, Necef, Kerbela, Tıkrit ve Musul'u dolaşarak Türkiye'ye ulaşacak olan Irak Kalkınma Yolu Projesi önemli konuların başında geliyor. Üzerinde kara ve demir yolunun birlikte inşa edilmesi düşünülen bu ticaret güzergâhının hayata geçirilmesi bölgemizi ekonomik olarak kalkındırırken, Irak'ın Şii ve Sünni kentlerini de ticari açıdan birbirine bağlamış olacak. Böylece Basra ile Musul'un, Necef ile Tıkrit'in aynı ekonomik çıkarlar etrafında birleştirilerek, mezhep kavgasına bir son verilmesi hedefleniyor. Cumhurbaşkanımızla birlikte Katar ve BAE'nin Enerji ve Altyapı Bakanlarının da Bağdat'a gelmesi projenin çok geniş bir desteğe sahip olduğunu gösteriyor.

Fakat bu projeyi kâğıt üzerinde göründüğü gibi hayat geçirmek o kadar kolay değil. Irak üzerindeki İran nüfuzu mevcudiyetini koruduğu sürece, projeyi baltalamak isteyen çok sayıda figüran sahada olacaktır. Yine de iç savaş ve husumeti bitirecek en önemli unsurun "ekonomik çıkarların örtüşmesi" olduğu tarihi bir hakikat. Türkiye de bu kartı kullanıyor.

Ziyaretin şüphesiz en önemli kısmını ise PKK'yla mücadele oluşturuyor. Türkiye, Irak'ın kuzeyindeki askeri varlığıyla ve beş yıldır kesintisiz şekilde sürdürdüğü Pençe-Kilit Operasyonu'yla zaten örgütün hareket alanını oldukça azaltmış durumda. Bu yüzden ziyaretin Erbil bölümü PKK'yı telaşlandırmış durumda. Örgütün Suriye'deki liderlerinden Salih Müslim, KDP-Türkiye İttifakı sayesinde PKK'nın Irak'taki tüm varlığını yitireceğini, bu süreci Batılı müttefikleriyle engelleyemezlerse Suriye'de de çöküşün yakın olduğunu söylüyor.

Türkiye'nin bu görüşmelerden kısa süre sonra KDP'nin desteğiyle Irak'ta geniş çaplı bir askeri operasyona başlayacağı artık bir sır değil. Bu sayede Irak PKK teröründen temizlenirken, Türkiye ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasındaki ilişkinin daha da güçleneceği aşikâr. Bu süreci sabote etmek için Batılı ülkeler ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. CHP'nin seçime ittifakla girdiği DEM de, elindeki yerel yönetimlerin verdiği güçle provokasyonlarına başlayacaktır.

Türkiye, bir yandan ABD ve Batılı güçlerin bölgemizdeki çıkarlarına karşı, diğer yandan İran nüfuzu altındaki Irak ve Suriye'de terörün yok edilmesi konusunda ciddi bir mücadele verirken, DEM'e alan açan CHP'nin üzerine büyük sorumluluk düşüyor. Umarım küçük hesaplar yüzünden yaptıkları büyük hataları önümüzdeki süreçte tekrarlamaz ve terörle mücadelede Türkiye'nin yanında yer alırlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp