Top
20/04/2024

İran neden en güçlü silahını kullanmıyor?

İsrail'in Şam'daki diplomatik misyonunu vurup generallerini öldürmesine, bir tanesi dahi Siyonistlere ulaşmayan füzeler ve SİHA'larla cevap verdi İran. Buna karşılık İsrail, cuma sabaha karşı İsfahan'da "gerçekleştiği bile anlaşılamayan" füzelerle yanıt verdi. Böylece çatapat tiyatrosu sona erdi.

Medyamızın sağında ve solunda mebzul miktarda bulunan İrancı yazarlar her ne kadar bu gösterinin sahteliğinin vurgulanmasına içerleseler de hakikat gün gibi ortada duruyor. Molla rejiminin zarar görmesinden endişe duyan ABD ve İngiltere, şımarık çocukları İsrail'i ancak bu kadar zapt edebildi. Elbette bu sömürgeciler için İran halkının canının hiçbir kıymeti yok. Ne Suriye ne de Irak halkının canının bir kıymeti olmadığı gibi. Ve elbette İran rejiminin işlediği günahlar, ne ABD ve İngiltere'nin ne de adına İsrail denen karanlık terör şebekesinin üzerini örtmeyi başaramaz.

Bazıları İran rejiminin katlettiği Müslümanların bedenleriyle yükselttiği o devasa dağın konuşulmasından rahatsızlık duyabilir, hatta bizleri kendilerinin çoktan unuttuğu o mahcubiyet duygusuna davet edebilirler. Hatta kendileri o günah dağının gölgesinde serinlemeye devam edebilirler. Fakat mezhepçi bağnazlığın ve Pers ırkçılığının yok ettiği Halep ve Felluce'nin çocuklarının hakkı için biz sormaya devam edeceğiz.

İran gerçekten 45 yıldır söylediği gibi kendisini ABD ve İsrail'in düşmanı olarak görüyor ve tehdit altında olduğuna inanıyorsa neden bu düşmanlarının önündeki setleri teker teker, üstelik düşmanlarıyla omuz omuza verip yok ediyor? Gerçek şu ki, İran'ın elindeki en güçlü silah ne nükleer varlığı ne de Siyonizm'e tek bir fiske bile vuramayan füzeleri. İran'ın elindeki en büyük silah İslam dünyasında yarattığı katliam ve kaostan vazgeçmesi değil midir?

Irak üzerindeki tasallutundan vazgeçip, Şiiler ve Sünnilerin birlikte inşa edebilecekleri güçlü bir Irak kurulabilseydi İsrail bu kadar pervasız olabilir miydi? Suriye'de yüz binlerce Sünni'yi katletmek yerine, "Arap ırkçısı, mezhepçi ve ilkel Baas rejimine" verdiği desteği geri çekseydi İsrail bu kadar vahşileşebilir miydi? Lübnan'da Hıristiyan falanjistlere ve bölücü Hizbullah'a destek vereceğine, iç savaş yorgunu ülkedeki Sünni ve Şiilerin omuz omuza verip güçlü bir Lübnan Ordusu kurmasını sağlasaydı, İsrail bu kadar saldırganlaşabilir miydi? PKK'yı desteklemek yerine, sınırlarımızın dibinde bir terör devleti kurulmasını engellemek için Türk Ordusu ile birlikte mücadele etseydi, İsrail bu kadar güçlenebilir miydi?

Bu soruları Yemen'den Afganistan'a, Libya'dan Pakistan'a kadar İran'ın elinin ulaştığı neredeyse her coğrafya için sorabiliriz. Molla rejiminin sahte kabadayılığına umut bağlayanlar için hâlâ hicap edebilecekleri bir şey kaldıysa buyursun mahcup olsunlar.

Tahran'ın sokaklarında "İsrail'e ölüm" sloganları tam 45 yıldır yankılanıyor. Oysa bunca zamandır tek bir Siyonist'in kılına dahi zarar veremediler. 45 yıl önce bizim sokaklarımızda ise darbecilerin palet sesleri duyuluyor, CIA maşaları Siyonistlerin huzuru için insanlarımızı işkencehanelerde boğuyordu. Bu çirkin mesleklerini 28 Şubat ve 15 Temmuz'da da sürdürdüler.

Fakat öyle bir lider çıktı Türkiye'den, bizi dünyada İsrail'i tanıyan ilk İslam ülkesi olma bahtsızlığından kurtarıp, Kudüs'ün kurtuluşunu bir devlet politikası haline getirmeyi başardı. İşte gerçek kahramanlık budur.

Siyonizm'i bertaraf edecek gerçek silahı Acem palavralarında, iftira ve yalanlarla dolu "gayri milli görüşlerde" değil; suikast teşebbüslerine, darbe tehditlerine ve türlü saldırılara teslim olmadan ömrünü Kudüs'ün özgürlüğüne adayan "Adam"da bulabilirsiniz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp