Top
27/04/2024

ABD neye muhtaç?

Fatih Camii'nin musallasında iki tabut. İki âlim. On binlerin katıldığı cenaze namazında ön safta bir devlet başkanı. İlim ve dava adamlarına son vazifesini yaptıktan sonra sessizce tabutu omzuna alıp taşıyor. Batılı sömürgecilerin Erdoğan'a düşman olmak için çok sebepleri var. Fakat bu fotoğraf tüm gerekçeleri bir kareye sığdırıyor.

Nakşibendî Şeyhi Hasan Efendi, ülkede yirmi yıl öncesine kadar sokakta takkeleri başlarından polis marifetiyle alınan ehl-i tarikin mücessem haliydi. 93 yaşında dünya sürgününü tamamlayan Hasan Efendi'ye bu yolculuğunda eşlik eden diğer âlim Yemenli Abdülmecid Zindani'nin hayatı ise tam anlamıyla sürgünlerle geçmişti.

Çok sayıda esere imza atan ve Zindani, Yemen'de ihtiyaç sahibi öğrencilerin ücretsiz gidebildiği bir üniversite kurmayı başarmıştı. Fakat o bir ilim adamının aynı zamanda zalimlere karşı halkına önderlik etmesi gerektiği bilinciyle dünyayı dolaşmış, Siyonizm'e karşı insanları ortak mücadeleye davet etmiş, yetinmemiş ülkesinde devrime öncülük edecek Islah Partisi'nin de kurucusu olmuştu. Diktatörlüğe karşı halkı ayaklandığında öğrencileriyle ön safta mücadele etmekten de kaçınmamıştı. Ancak Yemen'deki İran yanlısı darbe sonrasında Suudi Arabistan'a sığınmış, burada da kralın tutumlarını eleştirdiği için ev hapsinde tutulmuştu. Üç yıllık esaretinden sonra Suudi Kral'ı Türkiye'nin çabaları sonucu ülkemize gelmesine izin vermişti.

Abdülmecid Efendi'nin Yemen'den Türkiye'ye uzanan hicret yolculuğu bittiğinde, İstanbul'daki taziyesine işgal altındaki Gazze direnişinin önderi İsmail Haniye geliyor. Erdoğan Türkiye'sinin İslam dünyasındaki tüm "işgal ve sömürge karşıtlarının nefes aldıkları bir yer" olduğunu anlamak için sanırım bu fotoğraf çok şey anlatır. Elbette anlayabilene. Düşmanın bunu çok iyi anladığı su götürmez bir gerçek. Fatih Erbakan, Davutoğlu ve Karamollaoğlu gibi figürler de anlayabiliyor mu acaba?

Saadet'in ömrünü tamamlamasıyla Erdoğan iktidarını yıpratmak ve "İran yalanlarının bayraktarlığını yapmak" vazifesi tevdi edilen Erbakan'ın kendisi nerede durduğunun farkında mıdır bilmiyorum. Lakin "İsrail'e jet yakıtı yalanı" ve İran'ın bir türlü İsrail'e ulaşamayan füzelerinin Kürecik Radarı'ndan kaynaklandığı şeklindeki Acem palavralarının kaynağını çok iyi biliyorum.

Fatih Erbakan İran'ın gerçek yüzüyle tanışsaydı belki nasıl bir yalan rüzgârının figüranı olduğunu anlayabilirdi. Nasıl mı? Humeyni devriminden bu yana İran, görüntüde daima İsrail'in düşmanı oldu. Oysa Irak-İran Savaşı'nda kullandığı ABD silahlarının büyük kısmını kendisine İsrail sağladı. İsrail 1980-1984 yılları arasında, yani Tahran sokaklarında "İsrail'e ölüm" sloganları atılırken milyarlarca dolarlık silahları Larnaka üzerinden Tahran'a ulaştırıyordu. Hatta Arjantin'den kiralanan bu uçaklardan birisi sevkıyatını yapıp dönerken 18 Temmuz 1981'de Rusya tarafından düşürüldü.

Savaş boyunca İsrail, Eliat üzerinden İran'ın Bender Abbas Limanı'na en az 600 kargo gemisiyle silah taşıdı. Bu çirkin işbirliği dünya kamuoyu önünde o kadar ayan beyan yapılıyordu ki, sonunda dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron 1982'de ABD'de bu ilişkiyi itiraf etmek zorunda kaldı. Hatta bir yıl sonra Paris'te düzenlediği bir basın toplantısında İran'a silah satışlarının "ABD'nin onayıyla" gerçekleştiğini duyuracaktı.

İran'ın füzelerinin neden İsrail'e düşmediği açık değil mi? Körfez Savaşı esnasında ABD kuşatmasına rağmen Irak füzelerinin ulaştığı İsrail'e, İran'ın 300 füzesi radara yakalandığı için değil, öyle gerektiği için düşmedi. İran, İsrail'in istihbarat desteğiyle Arap dünyasının ilk nükleer reaktörü olan Irak'taki Tuwaitha Nükleer Santrali'ne saldırmış ancak başaramamıştı. İsrail 8 ay sonra İran'ın yarım bıraktığı işi bitirdi. Bugün İran'ın savaştığı dönemde Amerikan yanlısı olmakla suçladığı Irak perişan halde. Humeyni İran'ı ise hâlâ ayakta.

Çünkü ABD'nin İran gibi düşmanlara ihtiyacı var. Tıpkı Erbakan gibi figürlere ihtiyacı olduğu gibi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp