Nicedir kesilmişti kara haberler…

Ta ki önceki günün akşamına kadar.

Irak’ın kuzeyinde iki günde 12 yiğit Mehmetçiğimiz kalleş saldırılarda şehit düştü.

“Kalleş” dediğim sadece PKK’lı teröristler değil elbet.

Onlar taşeron, asıl kahpelik arkada.

Bir hafta önce Irak’ta seçimler yapıldı, Kerkük’te büyük film döndü mesela!

Türkmenlerin sandığa düşük katılımında İran’a yakın grupların payına, bundan dolayı fanatik Kürtlerin Türkiye’ye ve Türklere yönelik aşağılık hakaretlerine hiç girmeyeyim burada.

Aslına bakarsanız bunlar da taşeron; asıl ağababalar geri planda.

Irak’ın kuzeyinde ayrı bir devlet kurmak için referandum yapmaya kalkıştıklarında meydanlarda sallanan İsrail bayraklarını…

Mesud Barzani’nin, elmayı bölerek “buyurun” dediği Fransız mikserleri (!) hatırlarsınız.

İngiliz’i, Amerikalısı…

Türkiye’nin, bölgede 200 kilometreden fazla derinlere girerek yaptığı operasyonlardan rahatsızlar epeydir.

Gebertilen her bir teröristi, kendi kayıpları sayıyor bunlar.

Mehmetçiğimizin saha hâkimiyetinden, MİT’imizin nokta atışı operasyonlarından kuduruyorlar âdeta.

Asıl mesele, İsrail’in ‘arzımevut’una indirdiğimiz darbe.

Gerek Irak’ta, gerek Suriye’de.

***

Türkiye, İran gibi İsrail’in yayılmaya çalıştığı alanda Müslüman sivil katliamı yapmıyor, aksine bu planı hayata geçirmek için oluşturulan PKK ve diğer taşeron örgütlerin önünü kesiyor.

Kesmekle de kalmıyor, onları bitirmeye uğraşıyor.

Bu da ne İsrail’in işine geliyor ne de arkasındaki ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın yahut Almanya’nın.

Bölgede karanlık planlara karşı duran tek güç Türkiye ve bunun bedeli var.

İşte Gazze…

İlk günden bu yana gerçek anlamda Gazze’yi ve Gazzelileri kurtarmak için her yolu zorlayan Türkiye’nin, tuzağa çekilmek istenen asıl hedef olduğunu defaatle yazdık, tekrarlamayayım.

Sadece şu kadarını bilmeli ki, Irak’taki kalleş saldırı ne Gazze’den ayrıdır, ne Kudüs’ten gayrı.

Irak’la hayata geçirmeye çalıştığımız Kalkınma Yolu projesinin bu güçleri nasıl çıldırttığı…

Bunun hemen akabinde önce G20 zirvesinde Hindistan’ı Avrupa’ya bağlayacak yeni bir ticaret yolu açıkladıkları…

Peşinden, koridorun en önemli ayağı olan Gazze’ye işgal girişiminin başladığı artık sır değil.

Burada karanlıkta kalan tek nokta, 7 Ekim saldırıları!

***

Akdeniz’e tahkimat yaparak, Gazze üzerinden Türkiye’yi kışkırtmayı çok çabaladılar.

Hem dışarıdan, hem de Türkiye içindeki etki ajanları üzerinden.

Devlet aklımız uhulet ve sükunetle süreci yönetti, bizim bildiğimiz ya da bilmediğimiz pek çok tedbir aldı.

Onlar da boş durmuyor, Irak’taki Mehmetçiğimize saldırı, son örneği.

Türkiye büyük devlet, şehitlerimizin kanı elbet yerde kalmadı, kalmayacak, hesabı ağır sorulacak.

Tabii ki bunların hepsini kamuoyları bilmeyecek, ancak “kalleş” muhatapları anlayacak.

***

Buraya kadar anlattıklarım devletin işi.

Bize düşen ne peki?

Çok basit; düşmanımıza çalışanları görmek ve onlara karşı tavır almak.

İsrail’in, ABD’nin emellerini gerçekleştirmek için çabaladığını hiçbir zaman gizlemeyen terör örgütünün siyasi kolunu bu ülkede kim umursamıyorsa…

Kim onların seçim kazanması veya onlarla birlikte seçim kazanmak için çabalıyorsa benim gözümde başlıktaki sıfatı üzerine giymiş kişidir.

Etnik kökeni, dini, dili, neye inanıp inanmadığı fark etmez…

Kim ki siyonistlerin uşaklarına prim veriyorsa, siyonistlerin yaptıklarını ve yapacaklarını önemsemiyorsa başlıktaki kişinin ta kendisidir.

Şehitlerimize ve ailelerine bakın…

Birisi hemşehrim, Tokatlı sözleşmeli er Yasin Karaca.

Memleketin yoksul çocukları ülkemizi korumak için dağlarda şehit düşerken, boğazda viskisini yudumlayıp terör örgütü ile seçim kazanma hesabı yapanların hesabını milletimiz görmeli ve defterlerini dürmeli.

Bunlar lafa gelince insan hakkından DEM vurmayı kimseye bırakmazlar, icraatta ne kendi askerlerinin-polislerinin ölümünü umursarlar, ne de Gazze’deki ufacık çocukların!

Üstüne üstlük, bir de kalkıp siyonistlerin ağzıyla bu ülkenin ortalama insanlarının dindarlığıyla, milliyetçiliğiyle uğraşırlar.

Ülkemizde ve çevremizde bunca şey olurken, içimizdeki kalleşlerin siyonistlerle ve piyonlarıyla yaptığı iş birliği giderek daha fazla su yüzüne çıktı.

Madem kendilerini bu kadar açık ettiler, bundan sonra sözün ucunu sivriltme zamanıdır.

Artık yeter!