Top
Yücel Koç

Yücel Koç

yucel.koc@tg.com.tr

01/09/2019

Her şey çok zor olacak

Sultan Abdülhamid Han tahttan uzaklaştırılınca bir gazeteci Mithat Paşa’ya sormuş;
- Paşam, istediğiniz oldu. Şimdi projeniz nedir, neler yapacaksınız?
Paşa, bir süre duraksadıktan sonra, biraz da sıkılarak cevap vermiş;
“Biz sadece Abdülhamid’i yıkmaya odaklandık. Sonrası ne olur, düşünmedik.”
Herhâlde tarihin tekerrür ettiği yere geldik.
             ***
AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybettiği seçim sürecinde bol keseden atmak kolaydı.
Herkese mavi boncuk dağıtıldı, olmadık vaatler sıralandı.
İstedikleri oldu, başkanlık alındı.
Şimdi gerçeklerle yüzleşme zamanı.
             ***
Ekrem İmamoğlu’nun elinde sihirli değnek olduğuna, göreve gelir gelmez İstanbul’u bambaşka bir çehreye bürüyeceğine inananlar vardı.
İki buçuk ay geçti, henüz dişe dokunur bir tek hizmeti görülmedi.
Sadece bitmeyen tatilleri, yurt gezileri, esnafın “Neredeydiniz Başkan?” feryatları ve tabii ki “Kimsenin ekmeğiyle oynamayacağız” taahhüdüne rağmen daha şimdiden kapıya konan binlerce İBB çalışanı…
E icraat!..
Hele bekleyin bakalım.
             ***
Ekrem Bey’in işi zor.
Hatta çok çok zor.
Olmadık vaatlerde bulunmuştu, sıkıştırmalar başladı.
Malum, okulların açılma zamanı yaklaştı.
“Öğrenciye ücretsiz servis vaadiniz vardı, ne oldu? Aksine servis ücretlerini artırdınız” diye danışmanına sormuşlar…
Cevap; “Bu Ekrem Bey’in vaadi değil. O konuyu yerel seçim kampanya sorumlusuna sorun.”
Yani, yerine getirilmeyen vaatlerden Başkan değil, kampanyasını yürüten kişi sorumlu(!)
“200 bin yeni istihdamdan bahsediyordunuz, o ne oldu?” diye doğrudan Başkan’a soruyorlar, o da “Bunu sadece bana değil, hükûmete de sorun” diyerek topu taca atmaya çalışıyor.
Görünen o ki, yandı gülüm keten helva…
             ***
Geçenlerde İmamoğlu’nun işinin zorluğunu yansıtan önemli bir kulis bilgisi sızdı.
Hatırlarsanız, seçim öncesi “HDP, PKK, DHKP-C, FETÖ boşuna destek vermez, illa ki karşılığını isteyeceklerdir. O zaman ne yapacaksınız?” diye sormuştuk.
Buna ilk cevabı Kandil, ardından HDP vermiş, “Bizim sayemizde orada oturuyorsunuz. Bunu unutmayacaksınız” demişlerdi.
Hatta, İSPARK’ın HDP’ye verilmesi için sözleştikleri duyulmuştu.
Şimdi somut adım bekliyorlar.
Kulislere göre, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bu sözlerin yerine getirilmesi için baskı yapıyor, ancak İBB’deki Trabzonlular grubu direniyormuş.
Duyum o ki, Kaftancıoğlu Genel Başkanına “Seçildikten sonra bizi dinlemez oldu” şikâyetlerine başlamış.
Eğer bu iddia doğru ise önceki gün Bursa’da yaşanan ulu orta kavga, yakında İBB koridorlarında da yankılanabilir.
Ancak, bu söylentilerin hemen akabinde Ekrem İmamoğlu’nun, teröre destek verdikleri için görevden uzaklaştırılan HDP’li eski başkanları ziyarete gitmesi manidar.
Ya direnecek, ama bu çıkışlarla HDP’yi idare etmeye çalışıyor…
Yahut pes etti, milliyetçi kanadı oyalıyor.
Net tavrı, yapılan işçi kıyımını hangi kadroların dolduracağı gösterecek.
             ***
Terörle bağlantılı kişilerin İBB’ye doldurulmasına göz yumulmayacağının işaretini hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de İçişleri Bakanı Soylu açıkça vermişti.
HDP’liler gibi “Ben teröristleri işe alayım. Bakanlık müdahale etsin, mağdur olayım” hesabı güdüyorsa şaşırtıcı olmaz.
Ancak, İmamoğlu “Asla teröriste kapı aralamam. Ne yaparlarsa yapsınlar buna göz yummam” derse…
Şunu bilsin ki, o zaman bütün desteğimizle, sonuna kadar yanında oluruz.
             ***
Peki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu bir partide İmamoğlu bunu diyebilir mi?
Keşke, ama çok zor.
Kendisini o koltuğa taşımış HDP’ye, PKK’ya, FETÖ’ye direnebilir mi?
İnşallah direnir ama çok çok zor.
Hele ki Cumhurbaşkanlığı gibi bir ideali varken...
Gece-gündüz çalışarak, büyük projeleri hayata geçirip, vaatlerini yerine getirerek hayalindeki Cumhurbaşkanlığı seçimine yürüyebilir mi derseniz…
Bu sorunun cevabı, geçtiğimiz iki buçuk ayda.
Erdoğan gibi hiç durmaksızın çalışan ve ekibini de çalıştıran bir liderin eksikliğidir aslında yaşadığımız.
Binali Yıldırım seçilmiş olsa 100 günden başlayan hedefleri, ardı ardına yapılan temel atma törenlerini, açılışları falan konuşacaktık şimdi.
Pardon, biz yatırımlardan sıkılmıştık değil mi?
Neyse, zaman geçer, her şey görünür elbet.
 
 
*****************
 
Bir “AK Parti ne yaptı ki?” mektubu
 
İsminin bende kalmasını rica eden değerli bir okuyucum, aşağıdaki satırları paylaşmış.
Madem dertleşiyoruz, sizinle de paylaşayım istedim.
Buyurunuz…
             ***
“Yücel Bey,
İnsanlarımız vefasız, duygusuz, hafızası birkaç günlük.
Evet, dün namaz kıldığı için hakarete uğrayıp itilip kakılanlar, şimdi havaalanında, AVM’sinde, okulunda yapılması zorunlu olan mescitlere alıştı.
Zannediyorlar ki onlar eskiden beri var.
Çünkü unuttular.
Onlar devrim gibi değil de, çoktandır normalleriymiş gibi davranıyorlar.
Daha 18 sene evvel 1,5 milyon dolar için Cotarelli’nin uçaktan inerken giydiği kıyafete kadar bilenler, bugün 12 milyon emekliye iki bayramda 24 milyar lira ödenmesini ‘eh’ diye karşılıyor, doğal kabul ediyor.
Dün Erdoğan’ın masaya vurmasından gurur duyup Ecevit’i hatırlatanlar, bugün EYT dedikleri şeyi çıkarıp sosyal güvenlik sistemini yeniden içinden çıkılmaz hâle getirmediği için oy vermedi, geçersiz oy kullandı.
Dün ekonomik şartlar izin vermediği için seçim ekonomisi uygulanmamasını alkışlayan güruh, bugün CHP’nin memura bu kadar, emekliye şu kadar diye savurduğu vaatlere tutundu ve ne yazık ki AK Parti de o güruhun dediğini yaptı.
Şimdi bedava verilen onca yardım ne olacak?
İki bayramda emekliye 24 milyar ödeniyor.
Yazık günah değil mi?
Bakın ben de alıyorum o ikramiyeyi, babam ve yakınlarımdan onlarca kişi de...
Söyler misiniz bana; emekli maaşı 5-6 bin lira olan adama bile neden veriyorsun o bin lirayı?
Kurban kessin diye mi? Ramazan Bayramı’nda çikolata alsın diye mi?
CHP’li biri diyordu ki: “Tayyip’in verdiği bin lirayı evime sokmuyorum.”
Ne yaptığını sordum. Neymiş efendim torunlarına bayram harçlığı vermişmiş.
“Niye, torunlarınız sokakta mı yaşıyor?” dedim, ses edemedi.
             ***
Elektrik bedelleri var biliyorsunuz, yoksula 80 lira.
Ben evimde 50-60 liranın üzerinde elektrik faturası ödemiyorum kışın bile. Ama onlara 80 lira ödüyor devletimiz.
Çiftçilere ödenen destekler, hibeler var. Hepsi güzelce alıp o paraları sonra da “Devlet nerede?” diye bağırmaya başlıyorlar.
Engelli evladı olan bir tanıdığım var ve CHP’li.
“Çocuğu doktora götüreceğim diyorum, araç geliyor. O gittiğimde işim 10 dakikada bitse de o araç iki saat bana ait. Desem ki bizi gezdir, gezdiriyor. Adamlar yoksulu, muhtacı iyi kolluyor” diyor ama “hep oy için” diye de ekliyor.
Yahu adamlar sosyal devletçilik yapıyor, yapılmayanı yapıyor.
Oy için yapıp sonra vazgeçiyor mu, sen ona bak…
Yok, bakmazlar.
O güruhu asla değiştiremezsiniz.
Yani diyeceğim o ki, bütçeyi ezim ezim ezen bu karşılıksız ve geri ödemesiz destekleri vermek kolay da geri çekmek çok zor.
“Tayyip Erdoğan’a yarayacaksa olimpiyat oyunlarını kazanmayalım” diyen milyonları hatırlıyorsunuz değil mi?
Erdoğan gidecekse devletin çökmesini kabullenecek milyonlar peki!
Velhasıl her şey öyle zor ki…
Yazdıklarınızın her hecesine sonuna kadar katılıyorum.
Bazı insanların bütün derdinin anlık, dakikalık, saatlik, günlük faydalardan öte gidemediğini gördükçe canım acıyor.”
 
 
****************
 
Resepsiyonda gördüğüm
 
30 Ağustos Resepsiyonu için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeydik.
Önceki yılların aksine katılımın düşük olduğu, görüştüğüm hemen herkesin ortak kanaatiydi.
Belki izdiham şikayetlerinden dolayı bu sefer davetli sayısı bilerek kısıtlı tutulmuştu, orasını bilmiyorum.
Ancak dostça ve açıkça söylemeliyim ki, eski parıltı görünmüyor AK Parti’de.
Rüzgâr kesildiği için açık denizde duraksamaya geçmiş devasa bir yelkenli gibi.
Ancak sönen yelkenleri yeniden şişirmek ve hızlanmak için önünde daha çok zaman ve fırsat var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, belki de bu tabloyu görerek erkene aldığı önümüzdeki ay yapılacak kongre bu açıdan çok önemli.
Ayrıca, kabinede yapılacak değişiklikler de bu durgun havayı dağıtabilir.
Unutmamak lazım ki büyük idealler ve hedeflerle yola çıkmış AK Parti için en büyük tehlike, araziye uyum sağlamak olur.
Bunun başında da Yeni Türkiye idealini kaybetmemek gelir.
 
 
******************
 
Neyi seyrediyorsunuz?
 
Gözlerinin önünde bir kadın “Ölmek istemiyorum” diye çığlık atıyor, yanındaki evladı “Annem ölmesin” diye feryat ediyor.
Etraftaki onlarca kişi, cep telefonlarını çıkarıp olayı kaydetmekten başka bir şey yapmadığı için, bir kadın kocası tarafından boğazı kesilerek katlediliyor.
Ve bir başka hadise…
Batman Otogarı’nda, hem de güvenlik biriminin hemen önünde bir genç, kan davalıları tarafından 24 yerinden bıçaklanıyor.
Saldırganlar, ölene kadar o gencin başında bekleyip, yardım edilmesini engelliyor.
Etraftaki silahlı polisler, güvenlik görevlileri ve yüzlerce vatandaş sadece seyrediyor.
Gerçi işini yapmayan o polislere soruşturma açıldı ama, gencecik bir insan göz göre göre öldü.
Bu nasıl iştir, bu durumu izah edebilecek bir cümle var mı?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp