Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

30/04/2022

"Çok sağ olun güzel komşularım. Sizler de olmasanız… Neyse…"

Kocacığını soran komşu kadınlara, yaralarının daha da azdığından bahsetmedi. Kendini kaybedecek hâle gelmesinden de…
 
 
Verintaplılar onun yanından çıkarken; “Vah vah! Adam ne olmuş? O selvi boylu pehlivan gitmiş, çürümüş ceset kalmış. Allah yardımcıları olsun, işleri zor…” deyip üzüntülerini dile getiriyorlardı. Kuşluğa doğru millet çekilince uykuya daldı. Ne kadar uyumuştu hatırlamıyordu. Kopardığı acı çığlık, yayla odasının soğuk duvarlarında yankılandı…
           ***
Güneş, öğleyi aşmış, yavaş yavaş alçalmaya, cömertçe etrafa yaydığı yakıcı huzmelerini toplamaya başlamıştı. Hayriye Hanım, Erzurum’dan, sırf yayla için gelen Daştanların hafızın refikası Zekiye Hanım, yakın komşusu Rafiye abla ve birkaç kadınla Maksut Babaların bacasının gölgesindeydi. Aşağıdan çamların kokusunu alıp gelen rüzgârın sesi, ne kadar da hoştu. Burası hep böyle miydi, yoksa yorgunluktan mı öyle hissediyordu? Vınlayarak esen yel, sanki başındaki ağrıları alıp alıp götürüyordu. Kocacığını soran komşu kadınlara, yaralarının daha da azdığından bahsetmedi. Bayılmasından, kendini kaybedecek hâle gelmesinden de… Kederini, üzüntü ve sıkıntısını da becerebildiğince belli etmemeye çalışıyordu ve onların “ah”lanıp acımalarına bir şey de demedi, sadece kısa bir izahata ihtiyaç vardı onu da geciktirmedi:
- Yetiştirmem lazım gelen işlerim vardı. Dün onlarla cedelleşirken vaktin de ucunu epey kaçırdım. Geç saatlerde bir şeyler atıştırıp yattım, onun için de uykumu tam alamadım komşular. Sabah eksiklerimi tamamlamak için erken kalktım. Onun yorgunluğu var üzerimde.
- Ne yaptın, kalan işleri bitirebildin mi bari? Yardım edebileceğimiz şeyler varsa ne güne duruyoruz?
- Çok sağ olun, var olun güzel komşularım. Sizler de olmasanız… Neyse… Cenâb-ı Allah, bütün komşularımızdan razı olsun. Herkes elinden geleni yapıyor. İyi kötü şimdilik bitti sayılır işlerim de hayallerim de... Hadi biz çalıştık, yorulduk da sana ne oldu Refiye Hanım, öyle dalgın dalgın?
- Hocamın hanımı; bir tarafımda İsa, öbür tarafımda Musa… Yayla yeri ve bir de Maksut Baba sabaha kadar namaz kılarsa, nasıl uyuyacağım ki?
- Yaş kemâle erdi demiyorsun da… Yok uşaklarmış, Baba efendiymiş, hepsi bahane…
- Kız, sizler anlaşıldı laf atacak yer arıyorsunuz, atın da kurtulayım...
Buruk bir gülüşmeden sonra, şehir görmüş Zekiye Hanım, daha bir âlimane düşünüyor, yorgunluklarını unutturmak için küçük küçük muziplikler yapıyordu.
- Gençlik gibisi var mı? Ne ev derdi, ne koca, ne çoluk çocuk…
- O zamanları daha sık hatırlanıyor, daha keyifli düşünülüyor her nedense.
- Ah geçen günler! Alıp alıp götürüyor her şeyimizi...
Konuşulanlardan mı, yoksa aklına gelenlerden mi ne Hayriye Hanım, derinden bir iç çekti. Bütün bedeni ve kucağındaki küçük Fadimesiyle beraber inip kalktı. “Yüreğine çöken kocasının acısıdır böyle?” diye düşünen kadınlar, erlerinin işten geleceklerini söyleyip müsaade isteyince, Hayriye Hanım da evine döndü…
DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp