Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

06/12/2023

Müşfik bir ses geldi: “Hayırlı sabahlar, geçmiş olsun..."

Tam iki yüzün var senin!
Biri melek biri şeytan!
Severken korkuyor insan!
Kalbim kırılır diye her an!
Uyandım artık çık git rüyamdan!
Geri veriyorum al sevgini al!
Yalancı, yabancı, aldatan sevgili kal!
 

“Melek gibi olduğundan hiç şüphem yoktu da şeytan sıfatına dair ufak bir işaret nasıl oldu da görememiştim? Acaba kocam denilen o adam mı onu ayarttı, yoksa o mu kocamın aklını çeldi? Tanju’yu yoldan çıkaracak kadar ne yaptı? Nasıl oldu da muvaffak oldu ve ben hiç şüphelenemedim, zerre kadar anlayamadım? Ne kadar da uyanık geçinirdim, oysa ben aptalın tekiymişim! İlk onun yüzünden îmâna geldim, Allah muhafaza yine onun yüzünden kaybedebilirdim!”

Daha neler neler düşünüp duruyordum, kapı açıldı. Sabahın ilk ışıkları etrafı ışıl ışıl aydınlatmıştı. Müşfik bir ses “Hayırlı sabahlar, geçmiş olsun. Nasılsınız bakalım bu sabah?” diyerek, kaldığım odaya bir beyaz önlüklü girdi. Ben de refleks bir hareketle:

- Hayırlı sabahlar, kendimi daha iyi hissediyorum hemşire hanım, gördüğünüz gibi hayattayım, dedim, bekledim. Baktım bana doğru iyice yaklaşıyor, yatağın içinde biraz toparlandım.

- Hayattasınız, ayakta da olacaksınız inşallah! Tansiyonunuzu ölçelim, ne dersin?

- Nasıl isterseniz. Ben kendimi çok iyi hissediyorum da...

- Bizim aletler hissî davranmaz, yalan dolan da bilmez! Ne varsa yüzümüze söyler. Bir de onları dinleyelim bakalım ne diyecekler?

- Şimdi mi?

- Evet, termometreyi getirdim, bakalım ateşimiz kaçmış? Tamam, ver bakalım kolunu, o güzel damarlarından da kan alalım.

- Dediğiniz olsun. Ne yapabilirim ki?

- !!!

Espri olarak söylediğimi duymadı bile. Sonra ciddileşerek yanındakine döndü;

- Bu kanı acile götürün, bir tüp daha alın, öğlen kan ölçümü için elzem.

- Peki.

- !!!

Biraz sonra ince bir ses duyuldu: “Kahvaltılarınız... Kahvaltı geldiii.” Bir parça beyaz peynir, dört beş zeytin tanesi, bir kutucuk reçel, jelatinle sarılı küçük bir ekmek ve su bardağı dolusu, rengi açık çay. Daha sonra kocaman paspaslar yuvarlanarak ortalıkta dolaşmaya başladı. El çabukluğuyla her taraf ayna gibi tertemiz yapıldı.

“Cenâb-ı Allah devletimize zeval vermesin. Biz vatandaşı için yaptığı hizmetleri görmemek için hain olmak lazım…” dedim, seyrettim yapılan hizmetleri. “Mikropları öldürmesi için kullandıkları çamaşır suyunun kokusu da olmasaydı ne güzel olacaktı…” diyecektim ki hemen pencereler açıldı oda havalandırıldı.

Sağdan soldan çıkarılan kolonya şişeleri sözleşmişler gibi harekete geçti. Ne pis koku kaldı, ne çamaşır suyundan eser. Kısa zamanda salondaki hava, daha da güzelleşti, bir bahar yeli esintisine dönüştü...

Kimi huzurundan, kimi acılarından olsa gerek gözler yaşardı sadece.

DEVAMI YARIN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp