Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

30/03/2019

"Ne o güzel kızım, rengin benzin solmuş senin!.."

Kocasını uğurlayıp, geri dönen Hüsnâ Ana, kızını gamlı, kederli görünce telaşlanmıştı!..
 
Çok akıncı, gittikleri yerden sağ salim gelmemişti. Nice taze gelinler, saçlarına kır düşmüş bağrı yanık analar, gözyaşlarını içine akıtan vefakâr ve fedakâr babalar, seferden dönmemiş, dönememiş yiğitlerini, oğullarını düşünerek kahrolmuş, eriyip gitmişlerdi. “Nereden geldi bu düşünceler? Aman yâ Rabbim!” dedi. Lâ havle çekti. Sapsarı olmuştu Gülşah.
Kocasını uğurlayıp, geri dönen Hüsnâ Ana, kızını gamlı, kederli görünce telaşlandı;
- Gülşah, balam!
- Buyur ana.
- Ne o güzelim? Rengin, benzin solmuş!
- !!!
Kızından cevap gelmeyince de üstelemedi. Zaten çok kibar biriydi.
Konuşacak cümleleri itinayla seçer, canım, cicim, güzelim, tatlım gibi hoş bir kelimeyle de süsler, ses tonunu ayarlar, duygularını, düşüncelerini, anlatacaklarını sonra açıklardı. Numune bir aileydi. Herkes haddini, hakkını çok iyi bilir, uyum içinde yaşar giderlerdi.
Beyazıd Paşa’nın evdeki telaşı, gelen müjdeli haberdendi. Bunun ne olduğunu, Gülşah da, anası Hüsnâ Hanım da bilmiyordu. Bir zaman da bilemeyeceklerdi. Öyle icap ediyordu.
Beyazıd Paşa, Emir Sultan, Molla Fenâri, Gazi Evrenos Paşa, Süleyman Çelebi, Arap Molla, Sultanın gelmesini beklerken oradan, buradan konuşuyorlardı. Söz dönüp dolaşıp Doğan Bey’in ne durumda olduğuna geldi. Kaç aydır devlet ileri gelenleri, halk, kim olursa olsun iki, üç kişi herhangi bir sebepten bir araya gelse, konuşulan mevzulardan biri mutlaka Doğan Bey’in, Kâbus üzerine yaptığı seferinden oluyordu.
Yine her zamanki gibi Emir Sultan Hazretleri, Türk toplumunun üstün meziyetlerinden, harplerde karşılaşılan önemli vakalardan bahsetti. Bunlar bitmez, tükenmez hadiseler zinciriydi.
Olanca güçleriyle vurulduğu hâlde kesmeyen kılıçlar, askerin, leşkerin görünmez hücumları, okları havada yakalayan yiğitler, ölmekten korkmayan delikanlılar, daha neler, neler? Bu ruh hâli, gayret, imân ve birbirlerine olan muhabbet, sadakat oldukça imparatorluğu kimseler yıkamayacak, Kostantiniyye de mutlaka bu neferlerle fethedilecekti. Anlattıkça dinleyiciler de duygulanıyor, coşuyordu.
Yıldırım Han’ın teşrifiyle herkes sustu. Selam verilip alındıktan, kısa bir hasbihâlden sonra Padişah, Gazi Evrenos Paşa’ya döndü.
- Buyur Paşam. Seni dinliyoruz.
- Emriniz olur Sultanım.
- !!!
- Sultanım imdi, haber ulaşmıştır ki… Cümle fitne fesadın elebaşı dertop edilmiş getirilmektedir.
Beyazıd Paşa, bu beklenen güzel haberi vazifesi gereği önce Gâzi Evrenos Paşa’ya bildirmiş, sonra da saraya ulaştırmışlardı. Oradakiler de ilk defa duyuyordu. Hepsi de önce ne yapacaklarını şaşırdı. Sanki küçük dillerini yutmuşlardı. Bu müjde karşısında sustu, birbirlerine bakmakla yetindiler. Son derece mutluydular. Süleyman Çelebi’nin ise keyfine diyecek yoktu. Sevincinden uçacak gibiydi. Ayakları yerden kesildi sanki. Kendini toplamaya, heyecanını belli etmemeye çalıştı. İçinden dualar okurken Yıldırım Han’ın;
- Elhamdülillah Yüce Rabbime şükürler olsun!
Hamd ve şükretmesiyle kendine geldi.
- En mühimi akıncılarımızın fire vermemesi. Bütün yiğitler el ele, omuz omuza vermiş, Kâbus’un bütün planlarını bozmuşlar. Kansız, büyük zafer bizimdir Sultanım. DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp