Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

28/12/2019

"Küçük Numan, ilk abdestini benim suyumda aldı..."

"Çubuk Çayı derler bana! Bir kayadan doğarım. Gece gündüz demem, dağlar aşar, ovalar geçerim."

İhtiyar hoca efendi, Numan'a verdiği kirli sepetle su getirmesini anlatıyordu Fadıl Efendi'ye:
-Numan; çaydan kirli sepetle su getirmeye çalıştı fakat defalarca denemesine rağmen muvaffak olamadı. Bana dönerek; “Hocam su doldurmaya muvaffak olamıyorum! Bununla su taşıyamam ki!” dedi. Ben de ona sepeti işaret ederek; “peki onda bir şey fark ettin mi” diye sordum. Tabii bu arada kirli sepet defalarca suya daldırılıp çıkartıldığı için artık tertemiz olmuştu. Numancık, bir bana bir de sepete baktı “Evet hocam, tertemiz olmuş” cevabını verdi.
- İşin o yönünü görmüş maşallah!
- Evet! Ben de bu sefer; “işte böyle evlat; Kur’ân-ı kerîm temiz su gibidir. Hafızamda tutamazsam bile dünyanın pislikleriyle kirlenen kalbimi temizler. İnsan ancak, Allahü teâlâyı zikretmeyle paklanır...” diyerek hem kendimi kurtarmış oldum, hem de bu zikrin kalbi temizlenmesine müşahhas, yâni elle tutulur, gözle görülür bir misal vererek Numan’ın dikkatini çekmiş, ondaki kabiliyetin uyanmasına çalışmış oldum… İşte küçük Numan’ın hikâyesi böyle başladı hoca efendi kardeşim.
- Şimdi de bizi sarsıyor hocam Numan! Aciz kalıyorum! Aslında aklımızı başımıza getiriyor...
- Sen onu bir de Çubuk Çayı’na sor! Derslerden artan zamanını hep buralarda geçirirdi. Suyla konuşur, dertleşir, abdest alır, namazını kıyıcığında kılardı... Ben de o günlerin hatırına buradayım. Sanki her yerde ondan bir iz, ondan bir parça var.
- !!!
               ***
Müderris Fadıl Efendi; Numan’ın ilk hocasından öğrendikleriyle; kalbinin bir nebze ferahlanmasına sebep olsa da; o yine aklına gelebilecek bütün sualleri sordu. Epey sohbetten sonra müsaade isteyip ayrıldı. Ayrıldı ama sadece ihtiyar hocadan uzaklaştı. Elinde olmadan Çubuk Çayı etrafında gitti, geldi. Bu billurdan ırmak ona neler anlatmıyordu ki? Belki de şöyle diyordu lisan-ı hâl ile:
- Çubuk Çayı derler bana! Bir kayadan doğarım. Gece gündüz demem, dağlar aşar, ovalar geçerim. Nice köyler, şehirler bilirim. Nice insanlar gördüm ama çok az gördüm, sevimli çocuk Numan gibisini... Onu ninnilerimle uyutur, tatlı tatlı akan şırıltımla uyandırırdım. Ben aktım o seyretti, gün oldu suyumda çimdi, gün oldu, kana kana içti. Ben ise hep şırıl şırıl aktım aktım... Ah o yıllar! Seneler birbirini kovaladı ve çok da çabuk geçti.
- Seneler rüzgâr misali pek hızla geçip gidiyor!
- Numan’ın boyu bir ekinciye erişti. İlk abdestini benim suyumda aldı. Ben şahidim! İlk namazını kıyıcığımda kıldı.
- Nasipli su!
- Boyu bir ekincik kadardı ama aklı selviler kadar yüksekti. Durmadan sorular sorardı.
- Bana da soruyor Çubuk Çayı! Bana da!
- Öyle sorular ki, büyükler cevap veremez, “çocuk aklı” deyip başlarından savardı. O yine bıkmaz daha zor suallerle karşılarına dikilir, cevap beklerdi.
- !!!
- Biraz önce dertleştiğin köyün ihtiyar imamı tutmuştu elinden kuvvetlice. Ona Kur’ân-ı kerîm öğretiyor, ilk ilmihâl bilgilerini veriyordu. Bir de benimle sohbeti severdi. Gelir, bitmez tükenmez sualler ederdi kıyıcığımda... DEVAMI YARIN

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp