Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

27/09/2022

Şoför, muavin ve bütün hacılar sakinleşmişti...

 
“Sakın ha! Her şeyi yap da şarkı, türkü koyma! Biz İstanbul’a gitmiyoruz Hicaz’a gidiyoruz!.."
 
Bu curcunada ne dışarıda, ne binerken, ne de içeride duâ falan yapan olmadı. Oysa biz ibadet yapmak için bu kadar zahmete katlanıyorduk. Gidip de dönememek, gelip bulamamak olabilirdi işin nihayetinde. Oldukça uzun, zahmetli, tehlikeli, yorucu bir sefere çıkıyorduk. Onun için Hacla alakalı duâların nihayetinde yazılan “kolaylaştır…” diye ifadelerle işin zorluğuna dikkat çekilmiyor muydu?
Kornalar kesilip yalnız motor sesleri duyulmaya başlayınca şoföre dedim ki: “Şoför efendi uzun ve zahmetli ve de hayırlı bir sefere çıktık elhamdülillah! Bekledim, kimse duâ yapmadı, müsaade ederseniz bir duâ yapayım!”
Adam ters biri miydi? Yoksa öyle davranmasının ne hikmetleri vardı? Tam kestiremiyordum!
“Burada emir benim! Her şey benden sorulur! Başımızda müftüler var, vaizler var! Onlardan bir ses çıkmadığı hâlde sana ne oluyor? Otur oturduğun yerde! Önüne gelen duâ yaparsa, bir başkası başka bir şey istemeye kalkışırsa nasıl sükûneti sağlayacağız? Sonra ben bu kadar insanı nasıl zapt ederim? Bütün mesuliyet sana mı kaldı? Bırakın da Allah rızası için rahat gidip gelelim! Bu mübarek seferi gönül rahatlığıyla tamamlayalım! Daha Erzurum’dan çıkmadan işin içine ettiniz! Ne moral kaldı, ne de keyif! Âşık Reyhanî’nin kasetini koyup hacıları neşelendirecektim güya, ondan da vazgeçtim!..”
Adam öyle dolmuştu ki, bir çırpıda kızgınlığına bağlı kusmuğunu üzerime attı, rahatladı… Ona sadece şunu dedim: “Sakın ha! Her şeyi yap da şarkı, türkü koyma! Biz İstanbul’a gitmiyoruz Hicaz’a gidiyoruz! Bunların çoğu yolculuk esnasında Kur’ân-ı kerîm okuyacak, tesbih çekecek, zikir ve duâ edecekler. Ben sesli duâmdan vazgeçtim! Sessiz de yaparım, merak etme…” deyip önlü arkalı hacılara döndüm. Kendimiz duyacak kadar duâmızı yapmaya başladık. Sesimi duyan yan koltuklardan da âmin sesleri yükselince bütün otobüs duyacak şekilde çok hisli bir “Hac sefer…” duâsı yaptım, “El-Fâtiha…” deyip elimi yüzüme sürdüm. Kısa olarak da Alvarlı Efe’nin bir iki beytini okudum. Artık şoför, muavin ve bütün hacılar da sakinleşmişti.
               ***
Yolculuk rutin bir şekilde devam ediyordu. Bir gece vakti Şam-ı şerife girdik. Arabalar benzin ikmali yaparken, hacılar dışarıda battaniyelere sarılıp uyuyabileceklerdi. Sonra da sabah namazını kılıp yola devam edecektik. Yapılacak işleri herkes biliyordu.
Uzaktan büyük ve ihtişamlı bir cami gördüm. Yanımdaki ihtiyarı alarak abdestleri tazeleyip camiye girdik. Türk hacılarından başka kimseler yoktu. Kimi battaniyelere sarılmış uyuyor, kimileri de nafile veya kaza namazları kılıyordu.
Hasankale müftüsü, kafile başkanı olarak elinden geleni yapıyor, arada sırada sorulan suallere cevap veriyor, hacıların gönlünü hoş tutuyordu. Narman’dan gidecekler de onun arabasında ve riyasetinde çok keyifliydiler. Nafız Turan, müşterisi ve eskiden beri tanıdığı olduğumdan bana görünmemeye çalışıyordu.
DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp