Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

24/01/2023

Gittikçe daha bir egoistleşmiş, farklı biri olmaya başlamıştı...

Ben kendimi, “bekârlığımdan önceki Jale ve sonraki Jale…” diye, hani “Milattan Önce, Milattan Sonra” gibi kesin çizgilerle ikiye ayırmıştım. Şu veya bu şekilde bir otokontrole girmiştim ama Tanju başka havalardaydı. Gittikçe daha bir egoistleşmiş, farklı biri olmaya başlamıştı.

Bir gün düşük pantolonlu, ertesi günü yırtık pırtık, geçenlerde yeni dövmeler yaptırmış olarak karşıma çıktı. Bir türlü mana veremediğim modaya aşırı saplantılı olması korkutuyordu. Bu hususlarda ondan geri kalmasam da evliliğimin yoğun baskısı altında kendimi dizginlemem lazım geldiğine kısmen de olsa inanıyordum.

Bir gün Tanju “çakır keyif” içeri girdi. Boynunda tuhaf bir kolye… Tek kelime “Tanju” yazılıydı. “Ne maksatla, kendi ismini böyle bir gösterişli kolye üzerine yazdırıp boynuna asmış olabilirdi?” diye düşünürken “Jale de buradaymış!” dedi, selâmlaşma, hâl hatır sorma faslını es geçip yanımdan uzaklaştı. Uzun müddet lavaboda kaldı. Kafam hâlâ o parlak kolyedeydi. Yeni arkadaşlıklara, tanışmalara, ilişkilere yelken açma maksatlı bir durum muydu bu? Sadece Hülya Avşar, Seda Sayan gibi meşhur şarkıcılar taktığı için mi moda olmuştu? Yoksa zeki kuyumcuların, sandığımızdan daha uçuk gençleri kandırmak maksadıyla fake isimler mi yazdırıyorlardı? Ya da ismi okumaya çalışan insanın göğsüne kilitlenmesinden bir fayda, bir ego tatmini mi sağlanıyordu da bizim haberimiz yoktu? Doğrusunu bilmiyordum. Bu gidişle de bileceğimi sanmıyorum... Bu ve benzeri suallerin cevabını aldığımda, işte o gün, hayatın mânâsını da çözmüş olacaktım.

Daha geçenlerde bir gazetede okumuştum; iki keçi bir uçurumun kenarında kavga ederken kayalıklara atlayınca, iki yüz kadar koyun da peşlerinden atlamış ve hepsi de düşüp telef olmuşlardı... Bizim koyunlardan farkımız neydi?

Ben de nelerden bahsediyorum, değil mi? Erkeklere, kadınlara ve hatta çocuklarımıza topyekûn “modernlik, çağdaşlık” adı altında ne gariplikler dayatılmadı ki! Önce mazimizi, ecdadımızı hiç yokmuş gibi saydı, görmezlikten geldiler. Sanki Türk milleti olarak bir asır önce gökten zembille Anadolu'ya indirilmiştik. Mazisi ve Kızılelması olmayan şaşkın durumuna düşürüldükten sonra îmânımıza hiç yaklaştırmadılar; sözle, yazıyla icap ettiğinde kaba kuvvetle mâni oldular. “SEN İNANAMAZSIN! GERİCİ OLMAZSIN!” dendi, hepten önümüzü kestiler. Sonra mı? Sonrası zaten o kadar zor değildi. Erkek, kadın ayırımı yapmadan MODA denilen bir illete yakalattılar. Onunla düşündük, onunla kalktık yürüdük! Türk erkeği hiç kaşlarını aldırır, burnunu düzelttirir miydi? Şimdi yapmayanlar ayıplanır hâle getirildi. Tanju da o kervana dâhil olanlardandı gözümde.

Anlayacağınız gençliğin vazifesi belliydi iyice; kayıtsız şartsız önümüze konanları yapmaktı. “Düşünmek, üzerinde akıl yürütmek, kârını zararını hesap etmek de ne demekti? Hiç modern insana yakışır mıydı?” Dedikleri gibi ceddini, mazisini unutan, nefret eden, hiç sevmediği gibi hatta küfür bile edecek duruma getirilmiştik. DEVAMI YARIN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp