Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

20/04/2022

Dert ettiği şeyleri düşündükçe utancından terliyordu!...

Fedakâr Hayriye ana; söylediklerini düşünmesi için çayları doldurmak bahanesiyle oğlunu yalnız bıraktı.
 
Hayriye ana:
- Sakın sesini fazla yükseltme! Ondan izinsiz hiçbir şey yapma! Medreseden gelirken izin almayı ihmal etme! Babacığını güler yüzlü, neşeli karşıla! Sakın arkadaşlarına ev sırlarını anlatma! Arkadaşlarını ve onların aileleri hakkında söylediklerini de orada unut, sır tut! Biz dâhil, kimselere bahsetme! Hiçbir kimse başkası ile karşılaştırılmaktan hoşlanmaz.
- !!!
- Kendine, oturuşuna kalkışına, yemene içmene itina göster, dikkat et. Kimseyi; anan baban da olsa, kimseye şikâyet etme! “KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR” sözü meşhurdur. Kalp kırmak kolay ama yapmak zordur! Derslerine haddinden fazla sahip çık, çok çalış, medresenin birincisi ol! Bundan sonra olsan olsan babanın evinde misafir olursun, senin evin, yerin; hocanın dizinin dibidir. Üzersen; bil ki bizi hepten bitirmiş olursun, bunu asla unutma. Rızamızı kazanmak istersen çok çalış, oyun eğlenceyi kafandan sil, at! Yanlış yaptığında özür dile ve bir daha bu hataya düşme! Tamam mı, anlaşıldı mı oğlum?..
Fedakâr Hayriye ana; söylediklerini düşünmesi için çayları doldurmak bahanesiyle oğlunu yalnız bıraktı.
Abdülkadir, anasının bir çırpıda sayıp döktüklerinin hâlâ tesirindeydi. Anacığının haklı olduğu kesindi. Aslında elini vicdanına koyup düşündüğünde; hocası olan babacığı çok iyi biriydi, ona kötü söz söylememiş, kırmamış, incitmemişti. Dünü saymazsak, bir defa olsun bile elini kaldırmamıştı. Beğenmediği kötü bir tarafı da yoktu. Hiçbir zaman kendisine kaba davranmadığı gibi müspet, haklı, yerinde olan isteklerini de geri çevirmemişti. Adam daha ne yapsındı?!
Dert ettiği şeyleri bir bir düşündükçe utancından terledi. Dile doladığı okul tipi tatil, gezip tozma medrese tahsilinde yoktu. Başkalarının “ne diyeceklerini” hesaba katarak huzurunu bozduğuna değer miydi? Bütün bunları düşünerek dalmıştı… Kapının “çıt” diye açılmasıyla başını kaldırdı. Gelen anacığıydı:
- Baban uyudu galiba! Sesi gelmiyor, bir baksan Abdülkadir...
Abdülkadir; içerideki odanın kapısını aralayarak baktı, babacığının oturduğu yerde uyuduğunu gördü. Kur’ân-ı kerîm rahlenin üzerinde açık duruyordu. “Bu kadar ilim tahsil etmiş, yine kitabın başında uyuyor…” dedi, ayaklarını sürterek gerisin geri çıktı. Tiftik başlığını takmış, Trabzon lastik ayakkabılarını giymiş olarak anacığının kapısını açtı.
- Hayırdır; gidiyor musun Abdülkadir?
- Gideyim ana! Galiba sen haklısın: Kimseler gelmeden yerimi alayım, dersimi çalışayım ki yarın babacığıma kendimi affettirebileyim.
- İyi edersin aslan oğlum! Haydi selametle git! Bil ki; en doğrusunu yapıyorsun… İşte Müslüman bir delikanlı böyle hakkı teslim eder, hatasını görünce düzeltir, inadında ısrarcı olmaz, doğru olanı yapar.
- Canım anam! Beni ikaz edip uyandırdınız, bu soğuk günde, buz kesilmiş soğuk hayallerimden... DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp