Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

13/04/2022

Eve giderken yolda, gördüğüm rüyayı babacığıma anlattım...

"O hızla kalktım, elimi yüzümü yıkadım, huşuyla güzel bir abdest aldım, tövbe istiğfar ettim defalarca..."

 
Hafız Lütfü rüyasını anlatıyor, çocukları da pürdikkat dinliyorlardı:
-Ümitlerimin bittiği bir anda bir insan sesi, hele Baba hazretlerinin sesini işitmek beni ne kadar ferahlandırdı, anlatamam. Uzatılan nurdan bir merdiven gibi elini tuttum. Ama o ne tutuştu, kesseler bırakmazdım. Çünkü bir daha o kuyuya düşüp o acıları yaşamak istemiyordum. Bir kuş hafifliğinde beni yukarıya çekiverdi. Tepedeki pencere diye düşündüğüm yere gelince başım cam gibi bir şeye çarptı “çıt” diye bir kırılma sesi duyduğumu hatırlıyorum. Zaten sesi duyar duymaz da uyanıverdim. Baktım kan ter içinde kalmışım. O hızla kalktım, elimi yüzümü yıkadım, huşuyla güzel bir abdest aldım, tövbe istiğfar ettim defalarca. Zaten sabah namazı da yakındı. Tarifsiz hissiyat içinde camiye gittim, sobayı yaktım, ezanı okudum. Biraz sonra muhterem babacığım da çıkageldi. Etraf derli toplu, soba yakılmış, Ezân-ı Muhammedi okunmuş... cemaatin gelmesini beklediğimi anlayınca çok memnun oldu. “Hadi imamete geç hafız!” Tereddüt ettim gayr-i ihtiyari. “Nazlanma! Hak ettin cübbeyi giymeyi…” dedi, ileri itti...
Uzun bir aradan sonra ilk defa cemaate namaz kıldırıyordum. Hafızlığımı unuttuğumu sanıp endişe ediyordum. “Hangi sureyi okusam?” diye düşünürken kamet getirildiğini duydum. Hafız Yusuf’un önünde imamete geçmek kolay değildi. Kur’ân-ı kerîmi baştan okuyormuşum gibi; Fâtiha-i şerifden sonra atlamadım; “Elif, Lam, Mim” diye başladım. Âyet-i kerimeler bir bir sıralandı. Hatırladığım kadarıyla ilk üç sayfayı birinci rekatte, devamından bir sayfa da ikinci rekatte okudum. Dört sene sonra kaldığım yerden eksiksiz devam etmeme çok sevinmiştim. Babacığım da memnun olmuştu. Cemaate döndü, “Bu deli hafız bir günde altıbinaltıyüzden ziyade âyet-i celileyi okudu, hafızlık beratını aldı… ‘Askerlik unutturmuştur’ diye düşünüyordum ama galiba yanılmışım!..” dedi, memnuniyetini saklamadı. Cemaatin de takdirini almıştım. Zaten iki sene sonra babacığımın ahirete hicret etmesiyle imam tutmalarının temelinde bu namaz kıldırışımın tesiri olduğunu sanıyorum…
Eve giderken yolda gördüğüm rüyayı babacığıma anlattım. “Hayrola oğul! Çok güzel bir rüya görmüşsün. Bu bir müjde! Derhal Baba Sultan’ın peşinden git, dersini al! Hasan Baba hazretlerinin Gerek’te bacısı var, ona misafir olacak, birkaç gün kalacaktı. Uzatma hemen kahvaltını yap yola çık…” deyince, daha ikiletmedim. Babacığımın buyurduğu gibi yaptım, doğru Kızlarkalesi köyü üzerinden doğru Gerek Köyü… Sordum, kaldığı evi öğrendim, biraz mahcup olsam da mübarek elini öptüm. Bana döndü: “Ola oğul, ben ayağına geldim sana ders vermeye kabul etmedin, şimdi ise yollara düştün, o kadar meşakkatten sonra buraya geldin. Böyle zorla gelenleri ne yaparlar biliyor musun?” Boyun büktüm; “Baba hazretleri bilir...” dedim ama konuşacak mecalim yoktu. Utancımdan yüzüne bakamıyordum. Dizlerinin dibine oturttu dersimi verdi. “Akşam halka-i zikrullah var… Bütün Gerekliler gelecek. Sen halkaya girme, yanımda dur…” dedi, duâ buyurdu. DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp