Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

11/04/2022

"Maşallah, baş imam olmayı çoktan hak etmişsin sen..."

“Ben Sağır Hocanın mahdumuyum. Babam babanı çok iyi tanıyor. ‘Onun oğluysa gözü kapalı kabul ederim’ dedi."
 
Sabah kısa moral bozukluğundan sonra gün boyu yaşadıkları, ailesiyle birlikte olma sevinci, her şeye değerdi. “Hayata kaldığım yerden başladım…” deyip araba sahipleriyle sohbete devam ediyor, çocukların ortalığı çınlatan sesleri, onu da keyiflendiriyordu.
“Ah hocam, seni bulduğumuzda minarenin dibinde biriyle konuşuyordun. ‘İstanbullu hoca bu’ deyip hemen tanıdık. Sen ise bize baygın bakıyordun” dedi çimenlerin üzerine oturmuş olan Kadir Efendi.
Sorgulayan gözlerle etrafına bakındı. Her şey yolunda gitse de zihni pek bulanıktı. Kendine gelmekte güçlük çekiyordu. Yol arkadaşlarının gülen gözleri üzerindeydi hep, duyacakları nasihatleri merak ettikleri belliydi. Dakikalarca onlarla konuştu, daha doğrusu vaaz, nasihat etti. Ve hepsi sırayla elini öperek gözenin başına gitmek için müsaade istediler. Hâlâ nerede olduğunu idrak edememişti. En sona kalan, kulağına eğilip usulca fısıldadı:
“Ben Sağır Hocanın mahdumuyum. Babam babanı çok iyi tanıyor. ‘Onun oğluysa gözü kapalı kabul ederim’ dedi, beni gönderdi. Hatta sıkı sıkıya da tembihledi. Hocayı bizim köye gelmekten vazgeçiren, caydıran falan olursa sakın gevşek davranmayın, onu almadan geri dönmeyin!” diye de sıkı sıkıya tembihledi. Baş imam olmayı çoktan hak etmişsin. İnşallah giydiğin cübbeye layık olur, komşu arasında ayırım yapmamaya dikkat edersin!”
Dostça söylenen sözler, gözlerinin önüne Aslanpaşa Camiindeki o günü getirdi. Bakışları ağır ağır vücuduna, oradan da çocukların oyunlarına döndü ve hafızlık yaptığı günler canlandı gözlerinin önünde; cemaatin önünde ezber okuyan arkadaşının unutmasını, anacığının kopardığı acı çığlık, misafir odasının soğuk duvarlarında yankılanmıştı…
Bir ömür hatıralarıyla, dünyadan bihaber evlatlarının yanına geldi. Büyük mahdumu Abdülkadir babacığına yaklaşarak:
-Baba! İd’deki o adama çok hürmet gösterdin kimdi?
-O, benim babacığımdan sonraki ilk mürşidimdi evladım.
-Mürşid ne demek?
Nasıl anlatsaydı bu çocuklara diye düşünürken aklına gelenleri üşenmeden sıraladı:
-Bakın o mübarek zat, Hasan Babaydı, aslen seyyiddir, Seyyid ne demek diye soracağınızı bildiğim için sormadan anlatayım; “Sevgili Peygamberimizin soyundan gelen” demektir. Sırf onun için bile hürmet edilmez mi? Hem de çok. Aynı zamanda beni sokaktan çekip aldı. Kalbimdeki küfür pisliklerini temizledi. Ona ne kadar hürmet etsem azdır.
-Nasıl tanıdınız, onun büyük biri olduğunu?
-Güzel bir sual. Çocuklar; askerden daha yeni gelmiştim. Hem de öyle sizin bildiğiniz gibi bir askerlik değil; bir gittim tam dört sene sonra döndüm. Kim ölü kim sağ nereden bilebilecektim ki? Aylar sonra bir mektup geliyor, bütün irtibatın o kadar. Onun için tanıyanlar, babama gözaydınlığına geliyorlardı. Hasan Baba hazretleri de kalkmış ta Kehtik’ten dağları aşıp Hoşov’a kadar gelmişti… Ben de gelene, gidene hizmet ediyordum... DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp