Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

03/02/2023

Gün batınca anlıyor insan hastanedeki yalnızlığını...

Pencereme dönünce yine o karanlık göğe ve bebeği olmayan dolunaya dalıyor gözlerim. Dondurucu soğuk içimi ürpertiyor.

 

Yalın ayak, sıcak kumlarda yürüyecek bir deniz kıyısında olsaydım bu gece. Tene nefes gibi dokunan ılık, rutubetli bir hava ve saçlarımı dağıtmayacak kadar da rüzgâr esseydi püfür püfür. Gümüş bir tepsi gibi tepemizden dolunayın ışıkları salınsaydı, dalga sesi melodimiz olsaydı... Yanımda ruhuma dokunan tarafını sevdiğim kumral adamla yalnızca bakışanların anlayacağı sessiz bir dil ile konuşsaydık. Sesinde bütün ölü şairler dirilseydi, bakışlarıyla bütün yazılmış şiirlerin kâğıda dökülememiş satırlarını okusaydık. Kale gibi sağlam omuzlarına, duvarın son tuğlasını koyarcasına başımı yaslasaydım, güzel kalpli bir adama adadığım kırmızı güllerle bezediğim, hüzünlerden uzak bitmeyecek upuzun bir gece olsaydı, daha ne isterdim!..

Gölgesinde soluklandığım ağaçları saymaktan, zamanın ve mekânın ehemmiyetini hesaplamaktan, yürüdüğüm asfalt yolların çukurlarını görmezden gelememekten, düşmekten son anda kurtulmaktan dengemi kaybettim.

Şimdi bana dantel etekli, minik ayaklarında yeni ayakkabılarını gezdiren, dizleri sokağın tozuna bulanmış, gözlerine bütün kâinatı sığdırmış masum bir kız çocuğunun pembe hayalleri lazım.

Şimdi benim pek hisli, çok duygulu hâlimle, gecenin en ortasında, saatleri durduran bir sahil gecesinde uyuyup; taptaze kokularla giyinmiş, güneşin utanarak doğduğu, bulutların dile geldiği bir başka deniz sabahına uyanmamı istemem hakkım değil mi?

Gün batıp karanlık çökünce anlıyor insan hastane odasındaki yalnızlığını. Gündüz farkında olmadığı her şey gece insanın yüzüne yüzüne vuruyordu sanki. Şimdi sıcak bir yaz gecesinde sensiz yıldızları seyrediyorum. Ay ışığı eskisi gibi güzel gelmiyor bana. Mevsimin sıcağı bile hissedilmiyor yokluğunda. Karanlık gece bana hep soğuk artık. Üşüyorum Tanju'm sensiz ve ıssız bu tuhaf gecelerde…

Pencereme dönünce yine o karanlık göğe ve bebeği olmayan dolunaya dalıyor gözlerim. Dondurucu soğuk içimi ürpertiyor. Sonra aklıma sen düşüyorsun. Bu sefer de üşüyecek yerde hepten yanıyorum, kavruluyorum! İçimdeki bütün kötü hissettiklerimin katili oluyorum…

Aynen, dedemin anlattığı gibi yayladaki hayatı yaşıyorum odamda. Gitmediğim hâlde görmüş gibi içimde yaşadığım yaylayı...

Nasıl mı?

Buz gibi, keskin soğuk yüzüme çarpıyor. Çamların tılsımlı hışırtıları gecenin sessizliğini bozuyor. Her yer karanlık, yalnızca dolunayın yaydığı beyaz ışık var, o da etrafa nur saçıyor. Arada bir kurt ulumalarına cevap mahiyetinde yanı başımızda yükselen köpek havlamaları bizi korkutmuyor değil. Bir yandan soğuk içime işlerken bir yandan karanlığın korkusu beni heyecanlandırıyor... Hakikaten her yönüyle çok tesirli bir atmosfer içindeyim.

Gecenin soğuk karanlığında,

Biçare yapayalnız kalmışım.

Kalabalık cadde sokağında.

Meğer sana nasıl bağlanmışım?

 

Ensemde dondurucu nefesin!

Elinde tabancan, yürüyorsun,

Razıyım, ol bu gece katilim!

Yeter ki nur cemâlin göreyim...

DEVAMI YARIN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp