Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

01/04/2019

"Sultanım! Asıl müjdemizi veremedim daha!.."

Emîr Sultan, incitmeden ilk sayfayı Sultan’a uzattı. Mısraları okumaya başladı...
 
Geç vakitlere kadar konuşulacak her şey konuşuldu, fikirler beyan edildi. Padişah gitmeye hazırlanırken;
- Efendim! Sultanım! Asıl müjdemizi veremedim, diyerek ilerledi Emîr Sultan. Yeşil bir çuhaya sarılmış destelerle kâğıtları açtı. Bütün gözler oraya çevrilmişti. Padişahın gülen yüzü al al oldu. Beyaz, pürüzsüz ellerini uzattı. Tahtın önüne geldi. İri şahin bakışlarını sarı, taze mürekkep kokan demet demet kâğıtlara dikti.
- Hayırdır Emirim! De hele neymiş müjdemiz?
Diyerek güldü. Oradakilere yaklaşmalarını işaret etti.
Sırma perdenin önünde birer hayalet gibi duran zevat, hafif adımlarla, yere basmıyor gibi hareket ederek, göz açıp kapamadan, çabucak yaklaştılar.
Emîr Sultan, incitmeden ilk sayfayı Sultan’a uzattı. Birkaç mısra da okudu.
 
Allah adın zikredelim evvelâ,
Vâcib oldur cümle işte her kula.
 
- İşte, Süleyman Çelebi’mizin gümüş gözyaşlarıyla yazdığı altın mısralar… Şol densize cevap olan “Vesiletün Necat” kitabı Sultanım. Okuyan âşık oluyor.
- !!!
İri ve ateş saçan nemli gözlerini, uzatılan sayfalara diken padişah, huşu ve hudu içinde bu mısraları tekrarlarken, okuduklarını tahtın çıkıntısına bıraktı. Gözlerini sayfalardan ayırmadan, güçlü parmaklarıyla, sanki görünmez birini çağırıyor gibi işaret edip yarım kapalı, kuvvetli pehlivan pençesiyle, tahtın kenarlarına vurdu. Saray Kâtibi hemen geldi. Edeple, kollarını önünde tutarak, bekledi.
- Çelebi’min bundan sonra, bütün ihtiyaçlarını ben karşılayacağım, biiznillah. Hemen şimdi, bin altın has malımdan verile. Bu hâl, her ay muntazaman tekrar edile.
Diye yazdırıp, okuttu. Sonra da;
 
Allah adın zikredelim evvelâ,
Vâcib oldur cümle işte her kula.
 
Beytini öyle canlı, öyle aşkla, şevkle tekrar etti ki, ruhunun derinliklerinden, masivanın ötesinden geliyormuş gibi sandı herkes.
- Ne güzel haberler. Bütün ahaliye buyruğumdur. Herkes Ulucami’de toplana. Bu fitnenin çıktığı kürsüde, Mevlid-i şerif okunarak Sevgili Peygamberimizin büyüklüğü ve güzelliği hep birlikte dinlene. Vesiletün Necat, bu ümmete bizden hatıra kala. Bunu yazan ve severek okuyan ve dinleyenler iki cihanda aziz ola...
Padişah, misafirleri gönderdikten sonra uzun zaman odasından çıkmadı. Kapının arkasında hizmetçiler bir el çırpma işaretini bekliyorlardı. Önce huşu içinde şükür secdesi yaptı. Dakikalarca kaldı secdede. Ağlamaktan gözleri kızarmış, secde yeri ıslanmıştı. Hep üzüntüden, kederden ağlanmazdı ya, bu da sevinç gözyaşlarıydı. “İnsanoğlu işte böyle acayip bir mahluk. Kederleniyor ağlıyor, seviniyor ağlıyor” dedi içinden.
Kılıç kuvveti elbette olmalıydı. Onsuz bu kadar arsız, ipsiz, sapsız, cahil, cühelanın hakkından nasıl gelinirdi? Fakat asıl olan aklın, bilginin galebe çalmasıydı. Kırmadan, bozmadan, düşmanlıkları büyütmeden muvaffak olmak, zafer kazanmaktı. İstikbalimizi emanet edeceğimiz yiğitlerimiz bu imtihandan yüzlerinin akıyla çıkmışlardı. Bundan sonra da çıkacaklardı inşallah... DEVAMI YARIN
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp