Top
Murat Yeşiltaş

Murat Yeşiltaş

yesiltas@sakarya.edu.tr

22/04/2023

Türkiye Ekseni ve Güçlendirilmiş Stratejik Özerklik

21 yıllık iktidarı döneminde rakipleri karşısında 15 kez kazanmayı başaran AK Parti ve Erdoğan 14 Mayıs seçimlerinde tarihi bir sınavla karşı karşıya. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Mayıs seçimlerini de kazanması halinde rakipleri karşısında Türkiye siyasi tarihinde eşine az rastlanır bir zafer elde etmiş olacak ve "siyaseten yenilmezliğini" ispatlayacak. Kazanmasının başka bir anlamı da var. Bütün sorunlara ve aksaklıklara rağmen AK Parti'nin siyasal paradigması ve politikaları toplum tarafından yeniden onaylanmış olacak. Toplumun muhtemelen büyük oranlarla onay verdiği ve seçmen davranışı açısından da önemsenen en önemli politik alanlardan biri ise dış politika.

Dış politikada 21 yılın muhasebesi yapıldığında başlangıçla bugün arasında muazzam farklar olduğu hemen görülebilir. İktidara geldiğinde AK Parti dış politikada devrimsel adımlar attı. Önce dış politikanın Kemalist ideolojik merkezinde demokratik bir dönüşümün fitilini ateşledi ve geleneksel dış politika paradigmasının dönüşmesini sağladı. Sonrasında ise dış politikada kurumsal bir yeniden yapılanmaya imza atarak küresel bir diplomasi mimarisi inşa etti. Yani bir taraftan mekansal düzeyde dış politika ağını genişletirken, kendi sorunlarına hapsolmuş bir dış politikadan küresel meselerle ilgilenen ve çözüm üreten bir dış politika dinamizmi ortaya çıkardı.

Öte yandan dış politikanın demokratikleştirilmesi de AK Parti döneminde gerçekleşti. Bu anlamda dış politikada kendi pozisyonunu dayatan ve özerk bir konum elde eden orduyu reforme etti, dışişleri bakanlığının kapasitesini iki katına çıkardı, dış politikaya paydaş yeni kurumlar inşa etti ve entegre bir dış politika mimarisinin ve karar alma sürecinin hayata geçirilmesini sağladı. Dış politikanın sadece devletler arasında yürütülen bir diplomasi faaliyeti değil, bir insan ve toplumsal etkileşim alanı olduğundan hareketle insan ve toplum unsurlarını öne çıkardı. 2018'e kadar parlamenter sistem mimarisi içinde dış politikadaki kurumsallaşmayı tamamladıktan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçerek dış politikayı "başkanlık tipi" bir yapıya büründürdü. Bu yeni yapı dış politikayı Cumhurbaşkanı'nın uhdesinde toplasa da 2016 sonrası ulusal ve bölgesel düzeylerde yaşanan türbülanslı dönemde Türkiye'nin birincil çıkarlarını koruma noktasında çok fazla işe yaradı.

Nihayetinde AK Parti döneminde dış politika tek başına diplomasiden oluşan müstakil bir faaliyet değil; güvenlik, savunma, enerji, ulaştırma, teknoloji ve turizm gibi konuların da içine dahil edildiği bütüncül bir alan olarak görüldü. Bu yaklaşım Türkiye'yi sistem içinde özgül ağırlığı artan bir aktöre dönüştürerek Türkiye'nin özerk politikalar üretebilme kapasite ve kabiliyetini arttırdı. Elbette her şeyin mükemmel olduğunu ve Türkiye'nin dış politikada sorunsuz bir ülkeye dönüştüğünü söylemek mümkün değil. Tam tersine sorunlar ve meydan okumalar çoğaldı. Ancak şunun da altının çizilmesi gerekir ki Türkiye'nin bu meydan okumalar karşısında direnci arttı ve dış politika hayati bir alana dönüştü. Bu nedenle dış politika artık sadece bir diplomatik faaliyet alanı değil Türkiye'nin uluslararası sistemde bütüncül bir şekilde konumlandırılmasının gerekli olduğu çok boyutlu bir etkileşim alanına dönüştü. Daha açık bir ifadeyle belirtmek gerekirse dış politika; toplumu, güvenliği, enerjiyi, ulaştırmayı, teknolojiyi, savunmayı, iklim değişimini, ulusaşırı sorunları, küresel düzenin yeniden yapılandırılmasını da kapsayan stratejik bir alana dönüştü.

14 Mayıs seçimlerine yönelik AK Parti seçim beyannamesi de bu açıdan dış politikayı hayati derecede önemli görüyor ve Türkiye Ekseni hedefi ile bütüncül bir yaklaşımla dış politikayı yenileyerek iddialı bir özerklik hedefi ortaya koyuyor.