Top
Murat Yeşiltaş

Murat Yeşiltaş

yesiltas@sakarya.edu.tr

21/10/2023

Türkiye’nin Diplomatik Çabaları İsrail’i Durdurabilir mi?

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının 15. günü geride kalırken, bu çatışmayla bağlantılı insani kriz de derinleşmeye devam ediyor. ABD'nin ve Batılı ülkelerin önemli bir kısmının İsrail'in saldırgan askeri kampanyasına verdiği sarsılmaz destek, İsrail'in eylemlerinin kontrolsüz kalmasına izin veren istisnai bir durum yaratıyor. ABD'nin de kararlı desteğiyle toplu cezalandırmanın bir savaş stratejisi olarak İsrail tarafından benimsenmesi, bölgeyi istikrarsızlaştırma ve küresel güvenliği daha önce görülmemiş bir ölçekte tehlikeye atma tehdidinde bulunmaktadır.

Ortadoğu'daki siyasi ortam giderek değişiyor, ancak bölgedeki birçok ülke devam eden saldırıyı durdurmak için sonuç üretici adımlar atmaktan çekiniyor. Birçok ülke retorik düzeyinde takılıp kalmış, sözlü ifadelerden somut eylemlere geçiş yapmakta zorlanıyor. Buna karşın Türkiye, İsrail'in Gazze'deki saldırganlığına karşı dengeli bir yaklaşım benimsiyor. Türkiye, çatışmaları durdurma ve krizin daha da tırmanmasını önleme çabalarında en proaktif ülkelerden biri olarak ortaya çıkıyor. Gerçekçiliği esas alan Türkiye, çatışmayı ele almak için güçlü bölgesel diyaloğa ve insani yaklaşıma öncelik veren bir strateji izliyor.

Bu kapsamda 7 Ekim'de ortaya çıkan krize Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hızlı bir şekilde tepki gösterdi. Tüm taraflara itidal çağrısında bulunarak aceleci ve fevri hareketlerden kaçınmalarını istedi. Ardından İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri saldırılarını açıkça eleştirdi ve kalıcı bir çözüm için bir vizyon ortaya koydu. Erdoğan çözüme giden yolun 1967 sınırlarına bağlı, başkenti Doğu Kudüs olan ve toprak bütünlüğünü koruyan bir Filistin devletinin kurulmasına bağlı olduğunu vurguladı.

Krizi çözmek için yoğun çaba sarf eden Erdoğan, mesaisinin önemli bir bölümünü diğer dünya liderleriyle temas kurmaya ayırdı. Bu amaçla yoğun bir telefon diplomasisi yürüttü ve şu ana kadar 18 devlet başkanıyla görüştü. Her görüşmede insani ateşkes ilan edilmesinin, insani koridor oluşturulmasının ve İsrail'in yerleşik uluslararası yasa ve normlara uygun hareket etmesinin büyük önem taşıdığının altını çizdi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da devam eden diplomatik çabalarda önemli bir rol oynuyor. Fidan'ın öncelikli hedefi bölgesel diplomasiyi etkin bir şekilde kullanarak İsrail'in askeri harekâtının durdurulmasını hızlandırmak. Bu bağlamda Türkiye, İsrail'in saldırgan eylemlerini engellemek ve gerçek bir ateşkes tesis ederek pragmatik bir çözüm aramak için önemli çabalar sarf ediyor. Bu kapsamlı diplomatik yaklaşım Mısır, Lübnan, Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Pakistan ve İran ile temas kurmayı içeriyor. Bu noktada Türkiye'nin saldırıyı engellemek için en somut adımı İslam İşbirliği Teşkilatı üzerinden geldi. Zirvenin sonuç bildirgesi Türkiye'nin tavrı sayesinde daha somut bir biçim kazandı. Diğer ülkelere kalsaydı daha zayıf bir sonuç bildirgesi yayınlanmış olacaktı.

Fidan'ın bu diplomatik görüşmeler sırasındaki söylemi, Filistin meselesine ilişkin gerçekçiliği ve açıklığı ile dikkat çekiyor. Fidan, İsrail'in kapsamlı güvenliğinin uzun süredir devam eden Filistin davası ele alınmadan sağlanamayacağının altını çiziyor ve İsrail'in süregelen işgaline dikkat çekiyor. Bu gerçekler ışığında Fidan, bölgenin acil ihtiyacının 1967 sınırlarına geri dönerek toprak bütünlüğünü sağlayacak ve Doğu Kudüs'ü başkent olarak belirleyecek bir Filistin devletinin kurulması olduğunu vurguluyor. Bu yaklaşım, Türkiye'nin Filistin-İsrail ihtilafına ilişkin resmi tutumuyla örtüşmekte ve uluslararası hukukun kabul ettiği çerçeveyle de uyum sağlıyor.