Top
22/03/2014

Çarşı susmazsa stadı vermem!

Başbakan’ın Beşiktaş yönetimi üzerinden Çarşı’yı, stat tehdidiyle terbiye etmesine ilişkin kayıtlar, nedense öncekiler kadar yankı uyandırmadı. İnandırıcı bulunmadığından değil tabii ki. Bir kayıtsızlık mı yarattı, kanıksamaya mı başladık acaba? Hani “İnsan köpeği ısırırsa haber olur” misali...

Zaten dikkat ettiniz mi, bu kayıtlar üzerinde muhatapları da durmadığı gibi, öncekilerin tersine infial bile yaratmadı. Telefon görüşmesinde ağza alınmayacak söz sanatları icra eden şahıslar susmayı tercih ettiler, tehdit ettiği iddia edilen Başbakan “Ne var bunda” (çünkü bunu da söylerdi) demedi. Sadece Çarşı, sosyal medya üzerinden geyiğine devam etti.

Hangi birine şaşıralım diyeceksiniz belki ama bu son tehdit (kim bilir daha neler çıkacak), doğrusu benim için de sürpriz olmadı.
Mevzuu bahis olan futbol alemiyse, “Çarşı susmazsa, stadı da vermem” tehdidi kadar kolay ne var? Nitekim Başbakan da sürprizleri sevmiyor. Bu saatten sonra da kimse ondan fabrika ayarlarına geri dönmesini, DNS şifrelerini değiştirmesini beklemiyor. Başbakan da bunu istemez, istese de yapamaz.

Çünkü o, bu ülkede kendisini her şeyin sahibi görüyor. Kimse bir şeyi hakkı olduğu için almıyor, Başbakan verdiği için alıyor. Kimse derken, kurumlar da buna dahil tabii ki. Yeni stadı Beşiktaş hak etmedi, Başbakan lütfetti. Arena da Galatasaray için öyle. O, böyle düşünüyor. Futbolu yönettiği iddia edilen TFF’nin koltukları da onun inayetiyle dolduruluyor. Sanırım bu sonuncusu, en gerçekçi olanı.

ERKİN BABA’NIN DEDİĞİ GİBİ

Bütün ‘lütuf ve inayetine’ rağmen hizaya getiremedikleri, onu saldırganlaştırıyor. “İyilik yap denize at”, onun dili değil. İyilik yapmak, bir iktidar jesti Başbakan için. İtaat ilişkisi kurmanın ayrılmaz bir parçası. Yarın kullarına şantaj olarak dönme ihtimali olmayan hiçbir iyiliğin, onun müktesebatında yeri yok.

İtibar dağıtmak da buna dahil. Hatta daha tehlikelisi de bu. Başbakan’ın jargonunda itibar da kazanılacak bir değer değil çünkü. Onun gözünde muteber olmak, kendisinin vereceği itibara bağlı. Aslında itibarsızlaştırmanın en doğrudan biçimi. Başka bir izahı yok.

O telefon kayıtlarında ‘muteber’ kişilerin konuşmalarını dinleyin, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Biri diyor ki “O stadı durduracağız haberin olsun.” Sesindeki özgüvenin sahiciliğine sadece kendisi inanıyor. İtibar erozyonu altında kalan bütün kişilik özürlüler gibi, bir yalana sadece kendisinin inanması yeter, zaten. İktidarsız yaşayamaz onlar. Bugün Muktedir’in, “barut gibi” dedikleri “Reis”in olması önemli değildir. Yarın mutlaka bir başka Muktedir bulurlar, adı “Şef” veya “Patron”, ne fark eder?

İyi de macun tüpten çıktı bir kere. Cin çıktı şişeden. Pandora’nın kutusu da açıldı. Erkin Baba’nın dediği gibi “Olan oldu bir defa hepimize yarasın”...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp