Top
09/05/2014

Bu kez helâl olsun Melo!

Oyuncusu becerisi, takıma katkısı bakımından Melo’nun çok önemli bir eleman olduğunu düşünenlerdenim. İstatistikleri oldum olması sevmem. Hoş bu da tek başına doğru ölçü değildir ama Galatarasay’ın Melo’lu ve Melo’suz maçlarına bakarsak ne dediğim daha iyi anlaşılır.

Peki buna rağmen Melo’yu neden bağrıma basamıyorum? Yoğun konsantrasyon ve oyun hırsı gibi çok büyük bir avantaj, kimi zaman onun zafiyeti oluyor. Bu kusur, çok iyi hatırlayacağınız gibi kimi önemli maçlarda takımını eksik bırakmasına da yol açtı. Ben oyun kurallarına göre ceza alsın almasın, Melo’nun “Bir Oyuncu Olarak Ruh Hali”ne bakıyorum. İşte orada dengem bozuluyor. Aşık olduğu erkeğin evli olduğunu öğrenen kadın gibi hissediyor insan kendini. Burda kalsa iyi. Psikolojik harbin bütün numaralarını sahaya süren JİTEM’ci kılığına bürünüyor. Diyeceksiniz ki ondan bizde çok var. Biliyorum, bekleyin, oraya da geleceğim. Emre Belözoğlu demeyin hemen.

Topal ne pusu ne tukaz kuruyor
Ben Mehmet Topal üzerine bir iki cümle kurayım önce. Onu neden pamuklara sarıp sarmaladığımı anlatayım. Bir kere Melo’da olan, onda fazlasıyla var. Ama Topal’ı benim gözümde cazip kılan bu değil. Melo’nun eksilerine itibar etmeyişi. Oyun içinde düşmanı yok onun. Başka formayla sahaya çıkan arkadaşları var. Yine de asıl rakibi kendisi. Yapabileceğinin en iyisini yapmak istiyor. Bunu yaparken ne pusu atmakla var ne de tuzak kurmakla.

Ben yine izninizle Melo’ya döneyim. Performansı iyi ama oyun tutuşu sorunlu demiştim ya! Buna rağmen bu genci çok sevimli buluyorum. Ayrıca, seviyorum da. O kadar laf ettikten sonra, yine de bir gün bana Cachaça ısmarlasın diye söylemiyorum bunu.

Hele Kupa Finali sonrası TFF Başkanı’nın elini sıkmadığı için, Haftanın (açık ara) Futbolcusu ilan etmiş bulunuyorum.

Biliyorsunuz, ‘Büyük Başkan’ Galatasaray - Fenerbahçe derbisindeki ‘it dalaşı’ ardından, “Melo gibi futbolcuların burada yeri olmamalı” tarzı laflar etmişti. Bir kere, bir federasyon başkanı hangi cüretle böyle laflar edebilir? Onun işi değildir mahalle bekçiliği yapmak. Federasyon kurulları ve disiplin yönetmeliği ve sair düzenlemeler var.

Nouma gerçeği neydi?
Pascal Nouma’ya vakti zamanında gereğini yapmışmış. Doğru değil! Demirören ve yönetimi o zaman bir taşla iki kuş vurdu. Nouma’nın sözleşmesindeki yükümlülüklerinden kurtulmak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Bütün ahlak bekçilerini de arkasına alarak fırsatçılık yaptılar. Yaptılar da ne oldu? Bugün Nouma, Beşiktaş’ın gayrı resmi armalarından biri. Diskoya götüreceği binlerce taraftar var, aynı taraftar Demirören’in içtiği tastan su içmez.

Öte yandan TFF Başkanı’nın bu göz yaşartıcı hassasiyetini, neden aynı kategorinin topçularına karşı görüyoruz? Başkan’ın etiği de bu olsa gerek.

Diyeceğim şudur: TFF Başkanı, söz konusu demecinde Melo’ya en hafif deyimiyle saygısızlık yapmıştır. Melo’nun, Başkan’ın elini sıkmaması, ona hak ettiği cevaptan ibarettir. Tokalaşma, bir şövalye geleneğidir. Silahı tutan sağ elin tokalaşmak için uzatılması, “Elimde silah yok” anlamına gelir.

Demirören’in elinde silah olmadığına biz inanmadık da Melo nasıl inansın? İnanmadığı bir jeste neden karşılık versin?

Öyleyse hep bir ağızdan: Helâl olsun Melo, helâl olsun!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp