Top
06/03/2014

Arkadan müdahale kırmızı karttır

Bir ay önce bu köşede, Hakan Şükür’ün açıklamalarından bahisle, TFF’nin özerkliğinin bir masaldan ibaret olduğunu yazmıştım. Şükür, TFF başkanı olmak için Başbakan’dan şefaat talep etmiş, Başbakan da kendisine, “Orası biraz karışık, sen bizim yanımıza gel” demişti. Bugün hakkında iki günde üç öğün yayınlanan kayıtlara “montajdır” diyen Başbakan, bu görüşmeyi şimdiye kadar yalanlamadı. Zaten ben de doğruluğundan şüphe etmiyordum.

Hafta başı Fenerbahçe Kongresi üzerine çıkan kayıtları tekzip eden özel bir açıklama da şimdiye kadar duymadık. Doğrusu oğluyla yaptığı telefon görüşmesi de ben de sürpriz etkisi yaratmadı. Kaldı ki o görüşmedeki olay akışı da aynen anlatıldığı gibi gerçekleşti.
Başbakan, o görüşmede neler söylemişti. Tek tek üzerinde duralım isterseniz.

Birincisi; oğlundan, genel kurula gidip Aydınlar lehine oy kullanmasını istiyor. Doğrusu biraz sakil bulmakla beraber, Başbakan da olsa kendisini futbolun içinde gören birisinin, genel kurul üyesi oğluyla tercihini paylaşmasında bir sakınca görmüyorum. Şu nedenle sakil buluyorum; bu ülkenin bu kadar meselesi varken, Fenerbahçe Kongresi senin neyine? Demek ki “bir şeyine”. İşte en iyimser ifadeyle sakil olan da bu! Oğluna ne yapması gerektiğine dikte etmeye gelince, izninizle bu konuya girmeyeyim. Yine de bir küçük cümle.
Naturamız gereği, bu tür baba oğul ilişkileri bize göre değildir.

İkincisi; dikte etme bahsi oğluyla sınırlı değil Başbakan’ın. Kazanmasını istediği başkan adayı da bundan nasibini alıyor. Aydınlar’ın, rakibi Yıldırım’ı vuracak silahları, oğlu ve oğlunun arkadaşı bir menajerle gönderiyor. Mealen yazıyorum, “Banka kuracakmış, neyle kuracak, 500 milyon dolar borcu var” falan filan... Belli ki çok sinirlenmiş. Kaybetmesini istediği adayı, Yıldırım’ı “edepsiz” buluyor.
Peki niye? Çünkü Yıldırım, Aydınlar’a şu soruyu sormuş: “Şenes Erzik’le birlikte Başbakan’la görüştüğünüzde, Başbakan size, Fenerbahçe şike yaptı mı diye sordu. Ne cevap verdiniz?” Aslında Başbakan’ın kızgınlığı, o görüşmenin ‘tapeleri’nin Yıldırım’a sızdırılmasına. Hırsını çıkaracağı adamı bilemiyor Başbakan. Belki biliyordur da güvendiği dağları kar kaplamış, gümüşî bir renk cümbüşü yayılmış ortalığa. Daha fazlasını söylemeye mezun değilim. Üçüncüsü buydu.

Dördüncüsü; Yıldırım’ın listesine de kesik atıyor. İç işlerini bilmeyen Dış İşleri Bakanı’nın damadı, bunlardan biri. “Ne işi var orada” diyor, hatta bunu Bakan’a da iletmiş olduğunu anlıyoruz. Hırs almış başını yürümüş, “omurgasız” ve benzeri iltifat sözcükleri havada uçuşuyor.

Şimdi tabloyu tamamlayalım. Başbakan, “benim” diyemeyeceği hiçbir şey olmasın istiyor. Benim polisim, benim valim, benim federasyon başkanım... İyi de Erdok Spor ve İETT’de oynadığı yıllardaki gibi değil futbol âlemi. O zamanlar koyardın Fenerbahçe’nin başına Faruk Ilgaz gibi bir Adalet Partiliyi, ama ona da öyle bir şeyleri dikte edemezdin. Galiba, gerek de duymazdın. Tek Parti döneminde olurdu buna benzer şeyler. O dönemin de altından çok sular aktı. Şimdi aynı suda yıkanmaya çalışıyor Başbakan.
Kime yapılır ve kim yaparsa yapsın, bu arkadan müdahaleye bizim tavrımız nettir. Tereddüt etmeden kırmızı kartı çakarız.
Sonrasını Başbakan düşünsün.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp