Top
23/03/2024

İsrail nasıl yenilir?

Gazze'de korkunç bir soykırımın yaşandığı, ekranlarımızdan her gün iftar sofralarımıza kan sıçradığı bir dönemde İsrail savaş makinesinin yenilmekte olduğunu duymak tuhaf gelebilir. Fakat gerçek tam olarak bu: İsrail artık yalnız ve çöküyor.

Erdoğan iktidarını devirebilmek için seçimlerde Kılıçdaroğlu'nu açıktan destekleyen, sosyal medyada "Erdoğan'ın son saatleri temalı" periyodik paylaşımlar yapan Amerikan The Economist Dergisi bu gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı. Son sayısı "İsrail yalnız" başlığıyla çıktı. İsrail'i küresel boyutta bir hesaplaşmanın beklediğini ifade eden dergiye göre İsrail'in dostları için bu durum "son derece rahatsız edici". Derginin başyazısında sivil katliamlar nedeniyle İsrail'in köşeye sıkıştığını, varılacak bir ateşkes sonrası Batı dünyasının yeni kurulacak bir Filistin Devleti'ne razı olacağı vurgulanıyor. Elbette dostları İsrail'in işlediği tüm suçları Netanyahu kabinesinin üzerine yıkarak, Siyonist varlığı kurtarabileceklerini düşünüyorlar. Fakat bu artık o kadar kolay değil.

7 Ekim'in sadece Filistin için değil, tüm Ortadoğu'nun tarihinde bir dönüm noktası olduğunu söylemiştik. Filistin'in artık bir orduya kavuştuğunu, Filistinlilerin 75 yıl sonra ilk defa bir millet olarak tarih sahnesine çıktığını, bu savaşın sonunda bir Filistin Devleti'nin kurulacağını yazmıştık. Peki bunlar bir kehanet miydi? Elbette hayır. Çünkü tüm bu gelişmeler tarihte iki büyük Arap-İsrail Savaşı'nın yaşandığı dönemlerden çok farklı bir gerçeğin gölgesinde yaşanıyor: Artık bölgede güçlü bir Türkiye var. Üstelik Türkiye hiçbir Arap ülkesinin cesaret edemediği kadar Filistinli savaşçıların yanında. Türkiye'nin gücü ve iradesini anlayamayanlar sahici bir değerlendirme de yapamazlar.

Bu yüzden bugüne kadar Filistin meselesine bigâne kalmalarına rağmen, sırf birkaç oy alabilmek için insanımızın duygularını istismar edenler kısa zamanda gerçekle yüzleşecekler.

Mısır, Suriye ve Ürdün gibi kendi toprakları İsrail işgali altında olduğu için doğrudan bu savaşın bir tarafı olması gereken ülkeler büyük bir çaresizlik içindeyken, Türkiye tüm uluslararası camiayı ayağa kaldırmayı başardı. BM Genel Kurulu'ndan Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Adalet Divanı'na kadar pek çok platformda İsrail'in suçluluğunu anlatırken, İletişim Başkanlığı anlık olarak tüm dünyaya savaşın gerçeklerini duyurdu, Siyonist yalanları paçavraya çevirdi.

Fakat tüm bunlardan çok daha önemlisi Hamas'ı daha ilk gün meşru bir güç olarak gördüğünü ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin çünkü Batı'nın sana borcu çok. Ama Türkiye'nin sana borcu yok. Batı Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur" şeklindeki cümlelerini ne Mısır ne de Ürdün kurabilir. Bir savaştaki asıl kazanım meşruiyettir.

Düşmanınızı askeri açıdan mağlup edebilirsiniz, ancak kimse sizi meşru görmezse dünyadan izole yaşamaya mahkûm olursunuz. Türkiye'nin Filistin davasına yaptığı en büyük katkı Filistin'in silahlı mücadelesini meşru bir güç olarak tanımlayarak, uluslararası müzakereleri bu zemin üzerinden başlatması oldu. İsrail'in en büyük yenilgisi budur. Siyonizm'in kibri de bu yenilgiyi perçinledi. İsrail yaptığı soykırımla kendi meşruiyet zeminini yok ederken, Filistin'in haklılığını tüm dünyaya ispat etti.

Yerel seçim öncesi bazı haris kişi ve partiler Türkiye'nin çabalarını önemsizleştirmek için İsrail'le bireysel ticari ilişkilerin bütünüyle kesilmemesini gündemleştirmeye çalışıyorlar. Oysa İsrail'i dünyada tanıyan ilk İslam ülkesi olma bedbahtlığını yaşayan Türkiye, Erdoğan iktidarında Filistin Davası'nı bir devlet politikası haline getirmeyi başardı.

Bu gerçeği görmek istemeyenler Hamas'ı hâlâ bir terör örgütü olarak kabul eden ve 1949'da İsrail'e Türkiye'nin kapılarını açan CHP'nin kanatları altında siyaset yapmaya devam edebilirler.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp