Top
17/02/2024

Paçalardan liyakat akıyor

CHP'de adaylar açıklandıkça büyüyen kavga, kimsenin öngöremeyeceği boyutlara ulaştı. Partinin en önemli isimlerinden Gürsel Tekin'in istifası yaşanan depremin büyüklüğünü gösteriyor. Çünkü Tekin sadece parti içi dengelerde ağırlığı olan bir isim değil, aynı zamanda ekranlarda parti için en önde kılıç sallayan kişiydi.

Şimdilik en az üç başlı olan CHP'deki kriz elbette bu partide siyaset yapanları bağlar. Çünkü seçim gecesi yaşadıkları mağlubiyet sonrası ekranlara çıkıp "aramızda kalsın, biz kazandık" diyen İmamoğlu ve Yavaş'ın kendi seçmenini kandırmasını dahi "kandırdıysak biz kandırdık" diyen bir zihniyete ne anlatsanız boş.

Fakat Gürsel Tekin'in istifa ederken yaptığı açıklamayı gülmeden okuyabilmenin pek mümkün olmadığını söylemeliyim. Esenyurt Belediye Başkan adaylığı beklentisi hüsranla sonuçlanınca yaptığı açıklamada Tekin partinin "liyakat ve ehliyetin olmadığı, insanların emeklerinin gasp edildiği, ilke ve düşünce birlikteliği yerine ahbap-çavuş, eş-dost, akraba ilişkilerinin hâkim olduğu" bir yere dönüştüğünü söyledi.

İktidara geldikleri ilk gün, CHP'ye muhalefet eden medyaya güç kullanarak el koyacaklarını söyleyen Tekin'e "günaydın" demek lazım. Umarım kendisi de uzun süredir gördüğü "tek parti diktası" rüyasından uyanmıştır.

Nedense CHP'de babadan oğula geçen saltanat rejimi eleştirisi parti içinde söz sahibi iken değil de, gözden düştüklerinde akıllarına geliyor. Aksi olsaydı üç kuşaktır hem partide, hem de muhalefete göz açtırmayıp tek başlarına ülkeyi yönettikleri dönemde devletin her kademesinde görev alan Öztraklar'a tek bir laf ederlerdi.

Gerçi 12 yıl başbakanlık, 11 yıl cumhurbaşkanlığı, ölünceye kadar da CHP'nin genel başkanlığını yapan İsmet İnönü'nün oğlunu veliaht olarak başlarına geçiren bir partide "dost-akraba eleştirisi" oldukça trajikomik.

Aday gösterilmeyenler "Alevileri partide istemiyorlar" diye ağlaşıyorlar. Aday gösterdikleri Aleviler için ise Çankaya örneğinde olduğu gibi "Türkiye'de ayrımcılığa uğradıkları" için parti tarafından taltif edildikleri ifade ediliyor. Özgür Özel'e göre 30 yaşındaki Hüseyin Can Güner mezhebi kimliği sebebiyle uzun hayatı boyunca çok ötekileştirildiği için CHP'de aday yapılmış. Belediyecilikle ilgili en küçük bir deneyimi olmayan birisinin, devletin idare merkezinin olduğu ülkenin en yoğun nüfuslu ilçesine başkan adayı yapılması için "mezhebi kartı" yeterliymiş demek ki. Liyakat deresinden kovasını doldurmayan kaldı mı? Acele edin, geç kalanlar soluğu partinin kapısında alıyor.

Aksi örnekler hiç mi yok? Elbette var. Tam da "Ak Parti neden her seçimde başarılı çıkıyor" sorusuna cevap verecek nitelikte. Ak Parti'nin Bakırköy Belediye Başkan adayı daha önce ilçede başkanlık yapmış olan Ali Talip Özdemir. Türkiye'nin ilk çevre bakanı olan Özdemir kendisini hala Anavatan Partili olarak görüyor. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın çizgisinde olduğunu söylüyor. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine "yeniden hizmete talip misin" diye sorduğunda parti aidiyetini düşünmeden "evet" diye cevap vermiş.

Ali Talip Özdemir, 90'lı yıllarda Bakırköy'de yaptığı hizmetlerle hâlâ hafızalarda yer alan özel bir isim. Şimdi ise ilçenin en önemli sorunu olan ulaşıma dev projelerle çözüm üretmeye çalışıyor. Yerel seçimlerin Ak Parti için "sadece doğrudan halka hizmet" anlamına geldiğinin en önemli kanıtı Özdemir'in kendisi.

Ne etnik köken, ne mezhebi aidiyet ne de siyasette durduğu yer Ak Parti'de bir belediye başkanı olmak için aranan özellikler. Tam da olması gerektiği gibi. Çünkü bu seçimlerde belediye başkanı seçiyoruz. Ne camiye imam, ne de cemevine dede.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp