Top
13/01/2024

ABD Yemen'i işgal mi edecek?

ABD ve İngiliz Ordusu'nun Yemen'deki Husi kuvvetlerine yönelik saldırısı sonrası tüm dünya haklı olarak "yeni bir işgalle mi karşı karşıyayız" sorusunun cevabını merak ediyor.

Açıkçası, böylesi bir işgalin gerçekleşme olasılığı çok düşük. ABD'nin 10 yıldır iç savaşın sürdüğü ve fiilen üçe bölünmüş olan Yemen'e askerlerini göndermesi ve ülkenin kuzeyini elinde tutan Husi örgütüyle fiilen savaşması mümkün değil.

Eğer ABD Husilere gerçekten düşmanlık etseydi, Yemen'de halk ayaklanmasıyla devrilen diktatör Abdullah Salih'le işbirliği yaparak yeni hükümete darbe yapan Husilere 2015'de müdahale ederdi. Oysa 2021 yılında dahi örgütün liderlerinin küresel terörist listesine alınması talebi ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından engellendi.

Zaten İran bu durumu çok iyi bildiği için Gazze Savaşı'nın gölgesinde ABD ile yaşadığı krize doğrudan savaşarak değil, Husiler örneğinde olduğu gibi aparatları vasıtasıyla müdahil olmaya çalışıyor.

İran, Afganistan ve Irak'ın işgalinde ABD'nin başını çektiği koalisyona destek verdi. Suriye'de ise muhaliflerin karşısında yer alarak ABD ve diğer küresel güçlerle aynı cephede buluştu. Yemen'de ise 34 yıllık Abdullah Salih diktatörlüğünü yıkan halk devrimine karşı, yeni kurulan rejimi güçsüz bırakan darbeci Husileri destekledi.

Bu sayede İran, kendine rakip olarak gördüğü otoritelerin yıkılmasını sağlarken, Suriye ve Yemen örneğinde olduğu gibi diktatörlüğün hâkim olduğu rejimlerde ABD karşıtı Sünni hareketlerin iktidara gelmesini de engelledi.

Fakat Gazze Savaşı, tüm bölgeyi değiştirdiği gibi İran'ın ABD ile kurduğu denklemi de sarstı. ABD'nin İran'ın tüm uluslararası operasyonlarını yöneten Kasım Süleymani'yi Irak'ta, İsrail'in İran Devrim Muhafızları Komutanı Razi Musevi'yi Şam'da öldürmesi tansiyonu iyice artırdı.

25 yıl sonra ilk defa ABD ile İran karşı cephelere düşmüş durumdalar.

Tüm bunlara rağmen ABD, İran'ın Yemen'deki paralı askerleri olarak hareket eden Husileri bütünüyle ortadan kaldıracak bir savaşa girmeyecektir. Çünkü ABD Husiler eliyle Yemen'deki Sünnileri baskı altında tutarken, Suud ve BAE eliyle de İran'ın yayılmasını kontrol etmeye çalışıyor. Bu dengenin İran aleyhine bozulması, Yemen'de meşru hükümetin, dolayısıyla İslami partilerin önderliğindeki Sünni blokun güçlenmesi anlamına gelecektir. ABD için bu durum kontrol edilmesi daha zor bir seçenek.

ABD'nin Husilere yönelik sınırlı müdahalesinin sebebi İsrail'in güvenliği değil. Zaten İran İsrail'e gerçek bir karşılık vermek isteseydi Tel Aviv'e 2.500 km uzaklıktaki Yemen'deki güçlerini değil, İsrail'in sınırındaki Hizbullah'ı harekete geçirirdi. ABD bunu çok iyi biliyor ve görüyor.

İran uzun süredir bir yandan Lübnan'dan Irak'a, Suriye'den Yemen'e kadar geniş bir coğrafyada halkların dikta rejimlere karşı başkaldırısını engellemeye çalışırken, diğer yandan İsrail-ABD aleyhinde oluşan atmosferi direniş ekseni adıyla manipüle ediyor. Sahte kahramanlık hikâyeleriyle bu bölgelerde işlenen suçları örtmeye çalışıyor.

ABD için önemli olan Kızıldeniz'deki gemi trafiğinin zarar görmemesi. Husilerin tacizleri sebebiyle yüzde 20 oranında aksayan ticareti yeniden güvenli hale getirdikten sonra, Yemen'deki siyasi krize müdahale etmek istemeyecektir. En fazla Hudeyde Limanı'nın kontrolünü sağlayarak Husilerin denizle olan bağlantısını kesmeye çalışabilir.

İslam dünyası son 25 yılda milyonlarca insanını kurban vererek kimin gerçekte emperyalizm ve diktatörlük karşıtı, kimin ise bu sömürü düzeninden yana olduğunu çok iyi anlamış durumda. Artık Acem masallarına itibar etmiyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp