Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

27/04/2014

Pôl gibi

Pôl: Giresun ve çevresinde kullanılan yöresel bir kelime. Közde ya da suda pişirilmeye hazır, sütlü mısır koçanı.

1 Zamanın zamanla oluşturduğu kategorik düzlemde olup bitenleri, olguları, şeyleri, olayları v.s. biriktirmesi sonucu öyle bir an ile yüz yüze geliriz ki; o nokta ya anıtsal bir andır, ya da büyük bir kırılma noktasıdır. İşte o noktada art arda cümleler kurmak, özel metinler hazırlamak yerine, her şeyi ihata etsin diye, ki eder, ‘zamanın ruhu’ der geçeriz. Gerçekten de başka laf etmek anlamsızdır böyle zamanlarda, söz yerini bulur, maksat hasıl olur. Geçen hafta yaptığım bir ziyaret nedeniyle anladım ki, zamanın ruhu olduğu kadar mekanın (beldelerin, şehirlerin, yerlerin) da kendine has dili ve değer yargıları vardır.

2 Görele’nin yeni, genç belediye başkanı Tolga, son gördüğümden bu yana mevcut kilolarının üzerine hatırı sayılır bir ilavede bulunmuş. Karadeniz’in bahar akşamlarına has sohbet ortamında laf bu artık kilolara geldiğinde ortaya çıktı beldenin (bir anlamda ‘taşra’nın, bir anlamda ‘eski’nin) dili ve değerleri. “Kilolarımın sizi rahatsız ettiğini biliyorum. Oysa hemşehrilerim ve seçmenlerim beni bu halimle seviyor” deyiverdi Tolga Başkan. “Çocuklar ‘tombik başkan’ diye neredeyse tempo tutuyorlar beni gördüklerinde ve bana dokunmak için yarışıyorlar. Dolayısıyla ben de onlara dokunmuş oluyorum. Çocuklara ve çocuklar üzerinden insana dokunmak… Asıl siz yaşlı teyzeleri göreceksiniz. Her karşılaşmamızda bana sevgilerini belirtmek için birbirlerine seslenerek ‘baksana gız, pôl gibi maşallah, tam yenmelik mübarek’ diye laf atıyorlar. Doğrusu bu sözlerle karşılaştığımda bırakın kilolarımdan kurtulmayı, ondan hoşlandığımı bile söyleyebilirim.”

3 Varsın siyaset bilimciler, sosyologlar, bizzat sahadaki siyasetçiler daha çok büyük ölçekli toplulukları düşünerek, stratejiler, modeller, söylemler geliştirsin, kampanyalar, görseller, müzikler hazırlasın. Taşrada, küçük yerleşim birimlerinde, Anadolu da hayat da, siyaset de başka dinamikler, beklentiler ve olgular eşliğinde kendince devinip durmakta. Çoğu kez küçük olanı anlamak için büyük resme bakmak gerektiğine inananlardanım. Ancak öyle zamanlar ve durumlar vardır ki, büyük resmi okuyabilmek için resmi oluşturan her ayrıntıyı tanımakve hakkını vermek gerekir. Hangisi sahici, hangisi aklıselime uygun tartışmasına hiç girmeyelim şimdilik.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp