Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

05/05/2024

Yeni nedir? Her yeni iyi midir?

Hüseyin Besli-Yeni nedir? Her yeni iyi midir?

1

Hemen girişte söylemeliyiz ki; her yeninin/yenileşmenin/yeniliğin... iyi ve doğru olduğu iddiası bir vehimden ibarettir.

Yeni/ileri/gelişmiş kabul edilen her şey 'olması gereken şey' olmayabilir. 'Bir şey' olduğunu zanneden herkes kendinden önceki, kendinden başka herkesi küçümseyebilir, ötekileştirebilir...

2

Nerede ve ne zaman sosyal/siyasal süreçlerde bir sıkıntı yaşansa orada bol bol yenilikten/yenileşmeden bahsedilir.

Bu, dünyada böyle olduğu gibi Türkiye'de de, Ak Parti'de de böyledir.

Öyle ki; Mevlana'ya müracaat edilerek;

"Dünle beraber gitti cancağazım,

Ne kadar şey varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" dizeleriyle tezlerini kuvvetlendirmeye çalışır bu görüş sahipleri.

Eğer yenilik/değişim; eskiye dair ne varsa kaldırıp atmak, ondan boşalan alana ne olursa, nasıl olursa olsun yeni bir şeyler koymak olarak algılanıyorsa büyük bir tehlikeye doğru akıyoruz demektir.

Eğer yenilik dediğimiz şey; 'bir yerden gelmeyi', 'bir yerde bulunmayı', 'bir yere gitmeyi' içermiyorsa; yani dün-bugün-yarın dizgisini korumuyorsa; insan için her şeye müphemleştiriyor, puslu bir havada yol almaya mecbur ediyor demektir.

Oysa; sadece düne takılıp kalmak anakronizmi, bugüne çakılıp kalmak eyyamcılığı (şimdicilik), yarına bakmak ise hayalperestliği besler.

Eğer yenilikçiliği, değişimciliği sadece kişilerin değişimi olarak alırsak, boşa kürek sallamış oluruz. Aslolan 'fikri müdir'i, düşünceyi/zihniyeti değiştirmektedir. Yani ana 'fikri' değiştirmeden müdürleri değiştirmenin bir anlamı yoktur.

Kaldı ki değişmek/gelişmek (bu kavramların bizatihi kendilerinin tartışılması aynı bir bahis) topyekûn eskiyi atmak/reddetmek/yok saymak ile olmaz;

Sahici bir değişim 'içererek aşmak'la mümkündür. Yani; geçmişi ve mevcudu iyice anlayıp onun üzerine bir şeyler koymakla mümkündür.

Bunun için öncelikle 'hafıza'mızın yerinde olması, 'özgün bir dil' kullanıyor olmamız gerekir...

Yetmez; hakiki bir değişikliğin tezahür edebilmesi için 'süreklilik' ve 'bütünsellik' ilkesini de ıskalamamamız gerekiyor.

Gerçekçi bir değişiklik ancak; ehem-mühim, en önemli ile önemli, yerine göre gerekli veya ihmal edilebilir, hatta zararlı arasındaki farkın anlaşılması ve buna göre bir yapılanmaya gidilmesiyle mümkün olabilir.

Bizim için lazım olan değişim/gelişme/yenilik'in amacı; Batıcı Aydınlanmanın vazettiği 'insan insanın kurdudur' anlayışının yerine 'insanlar hayırda yarışırlar' ilkesini koyabilmek olmalıdır.

Yoksa, değişim/yenilik adına nice bilgeleri, nice kadim bilgileri çöpe atar, yerine nevzuhur/köksüz mahlukatı doldururuz da hiç farkına varmayız.

3

Hani, bir önceki yazıda Ak Parti'deki 'fazla mühendislik'ten bahsetmiştik.

Yenileşmenin/gelişmenin önündeki en büyük tehlikelerden bir tanesi de bu 'fazla mühendislik'ten neşet edecek şeyler olabileceğini hep bir ihtimal olarak gözetmemiz gerekir.

Modern dünyada gelişmeden/yenileşmeden/ilerlemeden bahis açıldığında daha çok ölçülüp-biçilebilen, sayılıp-dökülebilen; maddi evrende, teknik ve teknolojik sahadaki değişimlerden bahsedilir.

Hatta 'medeniyet' dahi bu vadide kendisini varetmiş ve bunun üzerine birtakım değerler ilave etmiştir.

Bu yeni dünya da artık 'insanlığın ortak birikimi' daha çok teknik ve teknolojik olanla irtibatlandırılmaya başlamıştır.

Bu gelişmede teknik ve teknolojinin kolay görünür olmasının da payı büyüktür.

Teknik ve teknoloji, yani fazla mühendisleşen dünyanın rehberi ise 'akıl'dır. Aklını iyi kullananların doğaya ve diğer insanlara hâkim olacağına inanılır.

Oysa, akıl, 'marifetullah'ın 'aşkın' olanın rehberliğinden mahrum ise, sahibini tehlikeli vadilere sürebilir.

O kadar ki; eğer insanı içeriden ve dışarıdan aşan/müteal bir ilkemiz yoksa, kuru akla olduğundan fazla anlam yüklemişsek, o zaman bir tür olarak insanın varlığa gelmesini askıya almış olur ve varlığımıza anlam katacak bir manaya ulaşamayız.

4

Öyleyse, yenilik yapacağız, değişeceğiz diye insanın/toplumun/partinin mevcut birikiminin tamamen kötü kabul etmeyip, orada da inanılmaz başarılar ve katkılar olduğunu bilerek;

Her daim, her şartta 'Tanrı'nın (Allah'ın) bizi terk etmediğine' inanarak ve her şeye rağmen insana güvenen yeni bir yenilenme/gelişme hareketi başlatabiliriz.

Ne demişti Alev Alatlı; "Müslümanların en büyük problemi inandıkları Allah'a yeterince güvenmeyişleridir..."

Ak Parti macerasına ve gelinen noktaya bir de yukarıda anlatılanlar ışığında bakmaya ne dersiniz?

NOT: Bu yazı, 12. sayısında 'temeddün'ü/uygarlaşmayı/medenileşmeyi dosya konusu yapan Teklif Dergisi okumalarının zihnimde oluşturduğu tedailerin yol göstericiliğinde yazılmıştır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp