Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

21/04/2024

Fabrika ayarlarına dönmek gerekli mi mümkün mü

1

Bir önceki yazıya bıraktığımız yerden devam edersek;

Eğer, şahsi olarak 'kazanımları korumak' tuzağına düşmek istemiyorsak: Biriktirmeyeceğiz.

Mevki ve makamların geçici olduğunu, uhdemize emanet edildiğini unutmayacağız.

Aksi taktirde bir kez biriktirmeye başlamışsak kaçınılmaz olarak süreç bizi 'korumacılığa','mesafe koymak'a, 'duvar örmeye', 'kopuş'a icbar eder.

2

Ne zaman sıkıntılı bir sürece girilse Ak Partililer arasında en çok tedavüle giren sözler; 'fabrika ayarlarına dönmek' olduğu hususunda eminim ittifak vardır.

Oysa, kuruluş günlerine dönmek eşyanın tabiatı gereği imkânsız olduğu kadar, tehlikelidir de.

Bu yönde ısrar edilmesi korkarım ki tarihin dışına düşmemize neden olur.

Ayrıca bu imkânsız olduğu kadar gereksizdir de...

Tam burada 'zamanın ruhu' dediğimiz şey devreye girer.

Demem o ki sosyal yapılar/örgütler 'zamanın ruhu' kavramının hakkını vermek babında başarılı ya da başarısız olurlar.

Kuruluşta, Ak Parti, demek, 'zamanın ruhu'nu iyi anlamış ve ona göre eylemiş ki başarılı olmuştur, toplumdan kabul görmüştür.

Bugün de başarılı olmak için, bugünkü 'zamanın ruhu'nu iyi kavramak gerekir.

Bu bağlamda yapılması gereken/muhafaza edilmesi icap eden, geleneğin iyi, güzel, doğru unsurlarına sahip çıkmanın yanında elan elde var olanı anlamak ve o var olanın hakkını vermeyi, ona göre iş eylemeyi gerektirir.

3

Kuşkusuz 'zamanın ruhu'na önem atfetmek büsbütün gelenekten kopmayı, geçmişi unutmayı gerektirmez, içermez de...

En iyi öğrenme/kavrama usulü mukayeseli sorgulama ilkesinden neşet eder... hükmünce, bizlerde Ak Parti'nin kuruluşu ile bugünü mukayese eder, buradan ibretler ve dersler çıkartabiliriz.

Mesela, kısaca, örnekleme babında;

Ak Parti başlangıçta da kendisini 'kitle partisi' olarak tanımlamasına rağmen teşkilatlanmasını/yapılanmasını 'misak' üzre gerçekleştirmişti. Buna mukabil günümüzde Ak Partilileri birbirine bağlayan şeyin 'sözleşme' olduğunu söyleyebiliriz.

'Sözleşme' seküler bir antlaşma olup; kişisel ve/veya toplumsal çıkarları, hakları korumak üzere yapılır.

Oysa 'misak'; manevi ve ahlaki olanı da içeren, dolayısıyla her daim yaratıcının da devrede olduğu/gözetlediği bir ahitleşmeyi gerekli görür.

Bu ikisinin toplumda oluşturacağı aksülamelin aynı olmayacağı izahtan varestedir...

Buna bağlı olarak;

Başlangıçta Ak Parti; liderinin (R. Tayyip Erdoğan) ağzından binlerce kez ifade edildiği üzre siyaseti; bir emaneti üstlenmek olarak yaparken, zamanla bu anlayış 'egemenlik' elde etmeye dönüşmüş olabilir mi? sorusu dikkate değer olarak önümüzde durmaktadır.

Şöyle ki; kazanımları koruma refleksi, ya da tavrı kaçınılmaz olarak kişileri başkaları ve toplum üzerinde egemenlik kurmaya götürmüş olabilir...

Diğer devletlere karşı devlete tahsis edilmesi gereken egemenlik, zamanla örgütlere, topluluklara, gruplara, kişilere indirgenirse tehlikeli bir hal alır.

Ne var ki; her iki kişiden birinin oyunu almayı başarabilmiş bir Ak Parti, bu açmazdan da çıkmasını becerebilir.

Yeter ki; yeniden ayağa kalkmanın, 'kazanımları/çıkarları korumak' anlayışının, söyleminin alıcısı olmanın parti siyasetinden temizlenmesiyle gerçekleşeceğinin idrakine varalım...

Bu konular üzerinden daha çok yazacağız/konuşacağız inşaallah...

GÜNÜN/GÜNLERİN SÖZÜ: "İman varsa İmkân vardır" R.T.E.

NOT: misak-sözleşme, egemenlik-emanet ikilemini Taha Abdurrahman'dan ödünç aldım.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp