Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

25/02/2024

Gazze! Haşim'in şehri Gökhan'ın yarası /2

Gelin şimdi de bazı sorular eşliğinde Gazze'yi/Filistin'i tanımaya devam edelim.

Burası; Eski Ahit'e göre ta M.Ö. 20. yüzyıla kadar dayanan, Nil'den Fırat'a Yahudilere 'vadedilmiş topraklar' mıdır?

Burası; M.Ö. 1600'lü yıllara tarihlenen Hz. İbrahim'in memleketi, El Halil'in komşusu mudur?

Burası; Herodot'un tarihlemesine göre M.Ö. XIII. yüzyılda ortaya çıkan denizcilerin ülkesi midir?

Burası; M.Ö. 1000'li yıllarda kurulan Davut-Süleyman Krallığı devrinde fethedilen topraklardan bir bölüm müdür?

Burası; M.S. 100'lerde Roma İmparatorluğunun Filistin adını verdiği bir eyalet midir?

Burası; Büyük Komutan/Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'le birlikte fethettiği şehir midir?

Burası; Osmanlıların (Bilad-ı Şam) Şam vilayetine bağlı Sultanlar Yolu üstünde bir konak mıdır?..

Yukarıda anlatılanlardan sonra toptancı bir cümle kuracak olursak; bu saydıklarımızın hiç birisi Filistin'in asli/kadim sahipleri değildirler. Hepsi 'Kenan Diyarı'na sonradan gelmişlerdir...

Yani Kenanlılar diye birisi var olmalıdır herkesten önce...

Tarihi kayıtlara/bilgilere göre 'Kenan' belli bir coğrafyanın ya da kavmin adı olmayıp, bölgede var olan halkların genel adıdır.

Kenan halkları, bilindiği kadarıyla M.Ö. üçüncü binli yıllarda 'Amoriler/Amelekliler', ikinci binli yıllarda 'Aramiler' diye anılan sonraki yüzyıllarda değişik isimlendirmelerle devam eden Sami halklardır.

Bu yönüyle Filistin, çok kadim ve geniş ve organik bir birliğin coğrafyasıdır. 'Verimli Hilal'in bir parçasıdır. (Verimli Hilal: 20. Yüzyılın başlarında yaşayan Amerikalı tarihçi Breasted'e göre; Güneydeki Arap Yarımadası çölleri ile kuzeydeki Anadolu'nun çorak platoları ve doğuda Dicle ve Fırat'ın ve batıda Nil'in zengin devletleri arasında yer alan böyle)

(Ayrıca, 'Verimli Hilal'in bulunduğu bölgeyi daha önce İbn-i Haldun'dan hareketle nasıl tanımladığımızı hatırlatmak isterim...)

Bu bölge tarih boyunca hep; halkların ve kültürlerin en önemli buluşma merkezi olmuştur.

Bu buluşma çoğu kez bugünkü anlayışa ters bir biçimde, günümüzde geçerli olan zihinlerin pek anlayamayacağı bir biçimde çatışma sebebi olmayıp, kazanımların üst üste binmesi, zenginliğin ve çeşitliliğin sürekli artması şeklinde vuku bulan barış, esenlik ve medeniyet üreten bir süreç olarak tarihte yerini almıştır.

Sümerlilerin, Akadların, Ur medeniyetinin, Palmira medeniyetinin komşuları ve paydaşları olan Kenanlı halklar, günümüz değimiyle haza entelektüeldirler.

Kimi kaynaklarda, tabi ki sonradan isimlendirilmeyle, daha M.Ö. 1850'li yıllarda bu diyarda uygulanan bir 'kabile demokrasisi'nden bahsedilir.

Mesela M.Ö. 1728-1686 yılları arasında yaşadığı tespit edilen VII. Babil Kralı Hammurabi o günkü şartlarda bir 'milletler birliği' kurmuş bir kraldır.

Tarihe Hammurabi kanunları olarak geçen metinler kendinden önceki hiçbir şeyin 'kopyası' olmayan özgün metinler olup, birçok tarihçiye göre bu kanunların çizdiği çerçeve, kendisinden sekiz asır sonra yazılan Musa'nın ahitlerinden, yine kendisinden on üç asır sonra yazılan Romalıların 'on iki levha'sından çok ileridedir.

Az önce de ifade ettiğimiz gibi; devam eden tarih boyunca bölgede yaşayan imparatorlukların/devletlerin ve halkların adı değişir (Hiksoslar, Mittaniler, Haririler, Asurlular, Akkadlar, Babilliler, İbraniler, Nebatiler, Kassitler, Mariler, Haburular, Apirular, Hititler vs.) fakat bu topraklarda kurulan medeniyet değişmez...

Verimli Hilal'de kurulan bu medeniyet; kendinden sonra gelecek birçok medeniyetler gibi kendinden başkalarını ötekileştirmeyen, başkalarıyla beraber yürüyen, kendinden olmayana köle olarak bakmayan bir yaşama biçimidir.

Tam burada, Yasin Aktay'ın 5 Şubat 2023 tarihinde Yeni Şafak Gazetesinde yayınlanan yazısından kısa bir alıntı yapmak istiyorum: "Şehirlerde kendisine yer verilen 'yabancı'nın, göçmenin şehirde nasıl muamele gördüğü, şehrin bedensel bütünlüğü içerisinde nasıl bir organik rol verildiği medeniyetin kalitesini de ortaya koyar. (...) Medeniyetlerin kalitesi tam da bu iş bölümünde sınanır. Başkasıyla olan ilişkide, başkasının şehrin beden bütünlüğündeki yerinde..."

Görüldüğü üzre; medeniyet kurmakla, başkasına gösterilen muamele arasında doğrusal bir ilişki söz konusudur.

Tarihte salt inanç ve kavim birliğine dayanan kesinlikle ötekine yer vermeyen nice steril şehir ve devlet kurma girişimleri olmuş, lakin hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştır...

Yani bu topraklarda 'imparatorlukların hakimiyeti'nden çok, bir 'medeniyet ağı' kurulmuştur...

Böyle olunca dışarıdan gelip bu toprakları kuşatan ve fetheden ordular dahi çoğu kez fethettikleri toprakların kültürüne teslim olmuşlardır...

(Devam Edecek)

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp