Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

13/04/2014

Mehdi’den Kıtmir’e (1)

1 Dünyadaki büyük kavganın amacı; “Tek tip bir dünya vatandaşlığına” ulaşmak ve “tek tip dünya vatandaşı”na uygun “tek tip bir din” üretmektir. Bu tasarrufta bulunanlar uygun yol haritasını çizdikten sonra dünyayı gözden geçirerek söz konusu amaca uygun ve çizilmiş haritada -hangi gerekçe olursa olsun- itirazsız, hatta gönüllü yürüyecek aktörleri bulup, ortaya çıkardıktan sonra onların işlerini kolay kılacak ve önlerini açacak düzenlemelerde bulunurlar. Bu bağlamda Türkiye’nin son yaşadıklarına bakıldığında –ne yazık ki bu konuda yazıp çizilenlerin, yapılan analizlerin çoğu ‘sonradan okumadır.’- dünyada başka örnekleri gibi Fethullah Gülen hareketinin de ‘tek tip dünya vatandaşlığı’ için çalışan aktörlerden biri olduğu görülecektir. Yaşanan süreçte Gülen örgütünün –Türkiye’nin bekasına yönelik asıl amacının yanında-Tayyip Erdoğan’ı munhasır hedef seçmesinin sebebi bellidir. Gülen örgütünü yöneten ‘yüksek akıl’ muhtemelen şöyle düşünmektedir.”Bizim, amacımıza uygun olarak dünyaya eklemlenmek ve dünya vatandaşı olmak üzere katettiğimiz mesafe ‘bu adam’ın yüzünden bertaraf olmaktadır. Beklenmedik ‘one minute’ çıkışıyla, Filistin aşkıyla, Suriye’ye adalet götüreceğiz sevdasıyla, arap baharına model olma hülyasıyla, Mısır’da Mursi’nin yanlışlıklarını (!) görmezden gelip, Müslüman Kardeşler'in yanında durmasıyla, ‘dünya 5’ten büyüktür’ gibi söylemlerle bizim yürüyüşümüzü engellemiştir. Bizim on yıllar boyunca ilmik ilmik ördüğümüz dünya algımızı ve dünyanın bize dair algısını parçalamıştır. Ayrıca, bizim ‘dinler arası diyalog’ ‘hoşgörü’ ana başlıkları altında dini bağlamda da dünya sistemine entegre olma çabalarımız boşa gitmiştir.” Meseleye böyle baktığımızda Gülen hareketi mensuplarının Türkiye’ye ve Tayyip Erdoğan’a saldırmalarındaki ölçüsüzlük ve sınır tanımamazlık bir anlam kazanmaktadır. Onlar açısından bakıldığında –bu empati değildir,olup biteni anlama çabasıdır- durum gerçekten vahimdir. Bugüne gelmek için göze alınan riskler, katlanılan fedakarlıklar, üretilen dostluklar ve düşmanlıklar, bu sayede kazanılan mevziler ve elde edilen statüler, kah inanca, kah menfaate, kah güce dayalı dikilen burçlar kuvvetli bir kasırgaya maruz kalmışcasına yerle yeksan olurken hayıflanmamak, dövünmemek mümkün mü? 2 ‘Kazanılan dostluklar ve düşmanlıklar’ demişken… Fethullah Gülen hareketinin İran düşmanlığının bir ‘perdeleme’ olduğunu düşünmemiz gerekir. Ilk merhalede Gülen hareketinin İran düşmanlığının Gülen’in Türk milliyetciliğiyle izahı mümkün olsa da,asıl amacı Fethullah Gülen’in bugün kendisine yakıştırdığı özelliklerin –tartışılmazlığı, masumiyeti,peygamberle,Allah’la aracısız görüşmesi v.s.- tamamını ehl-i sünnet geleneğinden çıkarması meşekkatli ve ancak tevillerle mümkün olabilecek zor bir uğraştır. Oysa Şia geleneğinde bu bağlamda bolca görüş, bolca fetva vardır. Kahir ekseriyeti ehl-i sünnet olan Türkiye toplumuna, hatta kendi mensuplarına, kendine atfettiği özellikleri şia kaynaklarını referans göstererek anlatamayacağına göre, hatta bunun bilinmesi dahi sorunlara sebep olacağı için, bu yolun kapanması gerekmektedir. İran düşmanlığı bu benzerliklerini perdelemek, sorgulama yolunu kapatmak için üretilmiş bir durumdur. DEVAMI YARIN

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp