Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

02/02/2024

Holokost safsatası/3

9

O günün şartları bir tarafa geçmişe baktığımızda Almanlarla Yahudiler arasında sanki bir kan davası yürüdüğünü görürüz.

Hitler; 30 Ocak 1939 tarihinde Reichstag Nutku'nda diyor ki; "Avrupa'nın içinde ve dışında milletlerarası Yahudi finans çevreleri milletleri bir kere daha dünya savaşına sürüklemeyi başaracak olursa..."

Dikkat ederseniz 'bir kere daha' diyor. Demek ki Hitler I. Dünya Savaşı'nı ve/veya başkalarını Yahudilerin çıkarttığına inanıyor.

Keza Nürnberg'de ortaya çıkan 'Hitler'in Vasiyet Mektubu'nda diyor ki Hitler: "...eğer para ve finans dünyasının bu milletlerarası komplocuları, Avrupa halklarını hisse senedi paketleri olarak görmeye yeniden başlarsa, bu öldürücü çatışmanın gerçek sorumluları olan o halkın, yani Yahudilerin vereceği hesap olacaktır..."

Burada görüldüğü üzre de Hitler Yahudilerden kurtulmakta kararlıdır. Gerekçe olarak ileri sürdüğü 'Avrupa halklarını hisse senedi paketleri olarak görmek' deyimi çarpıcı ve dikkate değer bir tanımlama olarak kendini göstermektedir.

Buna karşılık;

Mesela Revizyonist Siyonizm'in kurucusu 'Demir Duvar Doktrini'nin yazarı, Çanakkale'de Osmanlılara karşı savaşan İngiliz birlikleri içinde lojistik sağlama amacıyla kurulan 'Katır Bölüğü'nün komutanı Vladimir (Ze'ev) Jabotinsky: Ocak 1934'te "Biz Yahudilerin çıkarları Almanya'nın kesinkes yok edilmesini gerektiriyor, çünkü bütünü itibarıyla Alman halkı bizim için tehlike oluşturmaktadır."

Nisan 1942'de De Saks da 'Yarını Hazırlamak' isimli kitabında "Şu anki Nazi saldırısı bir grup gangsterin işi değil, daha ziyade Alman halkının en derinlerde yatan iç güdülerinin nihai ifadesidir. Hitler, kendisinden çok daha büyük kuvvetlerin ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Onun savunduğu sapıklık iki bin yıllık bir geçmişe sahiptir..."

Bugünkü Almanların yukarıda ifade edilen 'iç güdü' ile ilişkisini araştırmak önemli ve başlı başına bir çalışma mevzuu kuşkusuz.

10

Holokost çerçevesinde üzerinde durulmayı hak eden bir kavram da 'nihai çözüm' kavramıdır.

Bu kavramı Yahudiler ve Holokost nedeniyle Yahudilerin yanında duranlar; Yahudilerin imha edilmesi, yük edilmesi olarak yorumlamışlardır.

Ancak görünen odur ki; Hitler ve tabii ki Almanya, Yahudilerden kurtulmayı onları topyekûn yok etmek değil, onları Almanya'dan sürmekle gerçekleştirmek istediği, daha sonra ortaya çıkan belgelerde açıkta görülmektedir.

Almanya, Yahudileri önce Madagaskar adasına sürmek ister. O kadar ki bu sürgün için mali hesaplar bile yapılmıştır. Daha sonra Madagaskar'dan vazgeçilip Doğu'ya yani Filistin'e sürme fikri ağırlık kazanır.

Hatta denilebilir ki; Balfour Deklarasyonu'ndan önce Almanlar Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını dillendirmişlerdir. Mesela 24 Haziran 1940'ta, Alman Hükümeti'nin Yahudi meselesiyle ilgilenmek için görevlendirdiği Heydrich şöyle der: "Bugün Alman hakimiyeti altında bulunan topraklar üzerinde 3 milyon 250 bin Yahudi'nin şu anki mevcudiyetinin ortaya çıkardığı genel problem artık onların göç ettirilmesiyle çözülemez. O yüzden bu andan itibaren ülke esaslı nihai bir çözüm zorunlu hale gelmektedir..."

Dikkat isterim; nihai çözüm olarak 'ülke esaslı çözüm'den bahsediliyor.

(Devam edecek)

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp