Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

01/05/2014

‘Şaşırmak’ ve ‘korkmak’ yok

1 Başbakan Erdoğan’ın 1915 Ermeni meselesi nedeniyle yayınladığı mesaj bağlamında yapılan değerlendirmenin ortak özelliği ‘şaşmak/şaşırmak’. Hatta bazı yazı başlıkları ‘Erdoğan yine şaşırttı’ diye atıldı. Oysa Türkiyeli imam hatiplilere üstünkörü de olsa sosyolojik bir bakış atılsaydı, bu tür başlıklar atılmazdı. Ortada şaşılacak bir şey olmadığı görülecekti.

2 Benzeri bütün sosyal topluluklar gibi imam hatipliler de homojen bir yapı değildir. Çoğunluk bir takım ortak özellikler taşısa da onların içinde de her türden marjinaller, bireysel isyancılar, bıçkınlar, romantikler, devrimciler, liberaller, kapitalistler vs. vardır. Bir tahayyül edin; Başbakan Erdoğan bir seçim kampanyası çerçevesinde Anadolu’da bir şehri ziyaret ediyor. Seçim otobüsü balkonlardan taşmış, sokaklara dökülmüş salkım saçak insanların arasında zor ilerliyor. İlgi ve alkış her siyasetçi için bir motivasyon ve enerji kaynağıdır. Erdoğan’da aynı duygularla insanları selamlarken gördüğü bir kare nedeniyle bütün enerjisini kaybediyor. Onca kalabalığın arasında bir genç kız büyük bir cesaretle iki elini birden kurt başı şeklinde sıkmış ve Erdoğan’a doğru sallıyor. Giydiği üniforma ve taktığı başörtüden belli ki o genç kız bir imam hatipli. Veya demiryolunun kenarında konuşlanmış Ankara İmam Hatip Lisesi’nde bir lise öğrencisi öğle tatilinde en yakın bakkaldan, en ucuzundan bir şişe şarap alıp tatil süresince onu bitiriyor, sonra taşıdığı kokuya bile aldırmaksızın öğleden sonraki derslere giriyor. Belki bugün dozu azalmıştır. İmam hatiplilerin yaşadığı en sert tartışmalardan birisinin siyasetle uğraşmanın ve siyasi partilere mensubiyetin küfür olduğunu unutmadık herhalde. Dar-ül İslam, Cuma namazı, Ramazan ayının başlangıcı, siyah ipliğin beyaz iplikten ayrılması vs. Bu tartışmaları isim ve zaman bazında sürdürsek nasıl bir şenlikle (!) karşılaşacağımızı şimdilik bireysel tahayyüllerinize ve çıkarımlarınızı bırakarak kapatalım isterseniz. 3 Her ne kadar her cins insana ve düşünceye rastlamak mümkün olsa da imam hatiplileri iki ana gruba ayırabiliriz. Birinci grup, kendini sloganik düzlemde ‘Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman’ olarak tanımlayan ‘milliyetçiler’dir. Az önce örneklemeye çalıştığım genç kız gibi. İkinci grup ise yine sloganik düzlemde kendini dağa, taşa, böceğe, Kudüs’e, İstanbul’a, Moskova’ya vs. ‘hak yol İslam yazacağız’ diye ifade eden ‘ümmetçiler’dir. Milli görüşçüler, Ak Partililerin büyük çoğunluğu, siyaset dışında kalan İslamcılar bu gruptandır. Her ne kadar bazen birinci gruba yakın durduğunu gösteren davranışlarda bulunsa da Tayyip Erdoğan ikinci grup imam hatiplilerdendir. Bu nedenle Tayyip Erdoğan’ın ‘vakıf mallarının iadesi’, ‘Kürt açılımı’, ‘yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü’ söylemi, vs. gibi Ermeni meselesindeki çıkışına da hiç şaşırmamak gerekir. Her ne kadar Kürt meselesinde ‘ana dilde eğitim’ konusunda durduğu yer nakısa gibi görülse de Erdoğan’ın bu bağlamda yaptıklarının tamamının ikinci grup imam hatiplilik dünyasında temellerini bulmak mümkündür ve şaşılacak bir tarafı yoktur. Bu grubun bir başka özelliği de bizim coğrafyamızı ve ruh dünyamızı yüzyıllardır esir alan ‘korku’dan sıyrılmış olmasıdır. Başbakan Erdoğan’ın 29 Nisan 2014 tarihli grup konuşmasına bir bakınız. 1915 tarihli Ermeni meselesine atıfta bulunarak diyor ki; “Millet olarak artık 100. yıl dönümlerine ulaştığımız bütün bu hadiseleri soğukkanlılıkla, ön yargılardan, siyasi tartışmalardan uzak şekilde ele alma, gerçekleri olduğu gibi öğrenme ve öğretme vaktimizin geldiğine inanıyorum. Bizim yüz yıl önceki bütün bu olayları artık ‘korkularımızdan’ arınarak, kurtularak ele almamız gerektiğini düşünüyorum. (…) Düşünceni ifade etmekten, inandığın gibi yaşamaktan, yaşam tarzını muhafaza etmekten ‘korkmayacak’, çekinmeyeceksin.” Korkaklarla ünsiyet korkmayacaksın.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp