Top
02/12/2023

Terapistim alaylı, düğümleri kalaylı...

Sosyal medyada şifa dağıtan alaylı terapistlerin sayısı hızla çoğalmaya başladı. Bu tür hesaplarda “Biz seni her türlü iyileştiririz!” sloganıyla sunulan bilgilere biraz göz attım.

Sonuçlar şöyle;

Bu insanlar, yaşadığınız her hastalığın geçmiş bir travmayla ilişkisi olduğunu iddia ediyorlar. Mesela şiddetli baş ağrısı çekiyorsun. Terapistin hemen geçmişe doğru iki kişilik bilet alıyor. Çocukluk yıllarına doğru terapistle birlikte akıyorsun ve bir yerlerde yaşadığın travmayı kıstırıp temiz bir sopa atıyorsun. Travman dayağı yiyince rahatlıyor, baş ağrıların da geçiyor.

Peki, bu yöntem yanlış mı?

Hayır değil. Çünkü psikiyatrlar da yaşanan problemleri çözmek için danışanlarını ellerinden tutup çocukluğuna götürürler. Ama burada ufak bir problem var. Gerçek alan uzmanları seansın sonunda danışanın elinden tutup geri getirirken, alaylı terapistler orada bırakıp kendisi dönüyor.

Yani bu insanlar geçmişte yaşadığın bütün travmaları bulup ortalığa döküyorlar. Sonra ortalığı toplamadan çekip gidiyorlar.

Problemleri iyice köpürtüp, durulamadan kaçıyorlar da diyebiliriz.  

Sonuçta tanışan bir pişman, danışan da bin pişman oluyor. Çünkü seni geçmişe götürüp, özellikle anne babanın yaptığı hatalar üzerinden öyle bir düğüm atıyorlar ki çözmen aylar, bazen yıllar sürüyor.

Bu tek yönlü terapi yolculuklarından geriye de anne babasından nefret eden hayırsız evlatlar ve durulanması gereken bir sürü bulaşık kalıyor.

Online terapi seanslarında kendisinde hiçbir problem olmadığına inandırılıp, geçmişinde suçlu avına çıkanlar eve eli boş dönmek zorundadır. Çünkü ülseri olan bir kişi, yağlı yemeklere düşmanlık yaparak iyileşemez.

Etrafındaki herkesi suçladığı için kendisiyle bir türlü buluşamayan insan da hiçbir randevusuna yetişemez.

     ***

Bir de yüzlerce kişinin katıldığı online terapi seansları var. Toplu sünnet töreni gibi bir sürü insan toplanıp travma avına çıkıyorlar.

Peki, böyle bir şey mümkün mü? Yani bin kişi aynı anda ekran karşısında iyileşebilir mi?

Şöyle düşünün… Karşınızda on kişi var. Birkaç tanesi yüzme öğrenmek istiyor. Birkaç tanesi deniz korkusunu yenmeye çalışıyor. Bazıları da azgın dalgaların içinde boğulmak üzere ve “Beni kurtarın!” diye feryat ediyor.

Bu insanların her birisi için farklı şeyler yapılır. Yüzme öğrenmek isteyene yüzme öğretirsiniz. Deniz korkusunu yenmek için kişinin korkusuyla yüzleşmesini sağlarsınız. Boğulmak üzere olanlara da can simidi atarsınız.

Ama bu seanslarda yapılan şey şu; Terapist bütün katılımcıları denizde boğulmak üzere olan kişiler olarak görüyor. Ve can simidi atmak yerine, “Kendini bırak, zaten su seni kaldırır” diye kenardan bağırıyor.

Bu terapistlere güvenip şifa bulacağına inanmakla, sırf suyun kaldırma kuvvetini bildiği için birisinin seni boğulmaktan kurtaracağına inanmak arasında pek bir fark gözükmüyor!

     ***

Psikiyatri bir bilim dalıdır! İnsan psikolojisinden anlamakla olmaz bu iş. Çok iyi makas kullanıyor diye berberler mide ameliyatı yapamaz. İyi çimento karan bir kimseye toplu konut inşaat projesi teslim edilmez. Matkapla diş dolgusu yapılmaz.

Nurettin Topçu, “İnsanın affedilmez şaşkınlığı, düşmanı kendi dışında aramasıdır!” demiş. O hâlde ihraç fazlası terapi yöntemlerine sarılmak yerine önce nefsinizle tanışın ve gerçek mutluluğun formülünü veren kıymetli cümlelerle barışın.

Bunların faydası olmuyorsa da gidip bu işin eğitimini almış bir alan uzmanına danışın. Konu sağlıksa eğer, takipçi sayısı yerine diplomayı, ciddiyeti ve uzmanlığı referans alın.

Yok, ben illa çocukluğuma gidip annem, babam ve bilcümle yakınlarımla hesaplaşacağım diyorsanız da o hesabın faturasının kabarık olacağını unutmayın!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları