Uluslararası Hukuk sadece lâf-u güzaf!.. Acı gerçek ise, dünyayı teslim almış bulunan zorbaların uyguladığı ORMAN KANUNU! Dolayısıyla kimse adalet filan beklemesin. Gazze’de yaşanan vahşet kısaca budur.
Şayet gerçek manada işleyen bir uluslararası hukuk nizamı var olsaydı, şimdiye kadar işlediği insanlık suçlarından dolayı, çoktan İsrail’in yakasına yapışmış olurdu… Ama böyle bir şey olmadığı için, İsrail her türlü vahşet ve zulmü yapmaktan çekinmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de beş yüzden fazla kişinin can verdiği hastane bombardımanını “TARİHTE BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ VAHŞET” diye niteliyor. Bundan daha açık ve net bir izah olmaz. Ondan birkaç saat önce, biz de sosyal medya hesabımızda; canını kurtarmak için güneye doğru kaçmaya çalışan sivillerin konvoyunu bombalayan İsrail’in insanlık dışı saldırılarını, “TARİH BÖYLE BİR KALLEŞLİĞE ŞAHİTLİK ETMEDİ” cümlesiyle dile getirmiştik. Görüldüğü gibi, aklın yolu birdir. Gören gözler ve hisseden vicdanlar, gerçekleri benzer kalıplarla ifade eder. Evet, İsrail’in yaptığı düpedüz vahşettir, kalleşliktir, alçaklıktır, canavarlıktır! Esasen bu tüyler ürpertici canavarlığı tam olarak anlatmaya kelimeler de yetmiyor… Hastaneleri, ambulansları, okulları, evleri, ekmek fırınlarını, bombalayan bir terörist devleti hangi kelimelerle tavsif etseniz, mutlaka eksik kalır!.. İsrail terörist bir devlet olarak, Amerika’nın koltuğu altında insanlığa karşı her türlü suçu işlemekten kaçınmıyor. Ve asıl vahamet Amerika devleti bütün bu cürümleri İsrail ile birlikte yükleniyor. Her türlü utanç verici suçu sahiplenmekten geri durmuyor.
İsrail’e destek için Bakan gönderen, uçak gemisi gönderen, yetmedi kendisi apar topar Tel Aviv’e inen Joe Biden’ın yüzüne dikkatle bakınız!.. Netanyahu’ya sarılırken o yüz ne ifade ediyor? Bırakınız en güçlü devletin başı olmayı, seksen yaşına gelmiş bir fâni olarak; hiç ama hiç sıkılmadan, pişkince, hastanenin bombalanmasına PATLAMA diyor ve bunu karşı tarafın yaptığını söyleyebiliyor. Öyle söylemek zorunda. Çünkü ondan önce, küçük Hitler pozisyonundaki Netanyahu aynı şeyi söylemişti. “Teröristler bizim çocuklarımızı kestikleri gibi kendi çocuklarını da kesiyorlar…” diye, en adi yalanı savurmuştu. Biden, İsrail yaptı dese, terörist devleti savaş suçu ile itham etmiş olacak. Buna cesaret edebilir mi? Zinhar. Bakınız Netanyahu ne diyorsa, Biden çaresiz onu tekrarlıyor. Hatırlayınız birkaç gün önce, bu insan kasabı; HAMAS’ı DEAŞ’a benzeterek, tıpkı onun gibi yok edilmesi gerektiğini söylemişti. Hemen ardından Joe Biden da, HAMAS’ın DEAŞ gibi kafa kestiğini üfürmüştü. “KAFASI KESİLMİŞ BEBEK FOTOĞRAFI GÖRECEĞİM HAYATTA AKLIMA GELMEZDİ…” şeklinde güya insani bir rol kesti. Oysa düpedüz yalan söylüyordu. Çünkü böyle bir fotoğraf veya görüntü seyretmemişti. Bunu kim söylüyor? Biden’ın Beyaz Saray'ı!.. Evet evet, kendi ofisi, Biden’ın böyle bir görüntü görmediğini resmen dünyaya duyurdu. Peki, Biden söylediği yalandan dolayı özür diledi mi? Ne gezer! Ama bunlar hep böyle yalan söylerler. Oğul Bush da Irak konusunda benzer yollara başvurmamış mıydı? Yalan belgelerle Irak’ı işgal etmemişler miydi? İşte o Biden da, dün Tel Aviv’de yalan söylemeye devam etti. Başka şansı da yoktu. Çünkü Siyonizm’in hizmetinde olduğunu çok önceden ilan etmişti.
Şimdi gördünüz mü bebek katilleri, çocuk katilleri kimlermiş? Gazze’deki El-Ehli Babtist Hastanesinin enkazı altındaki parçalanmış cesetlerin sayısı tam olarak biliniyor mu? Her tarafı kırmızıya boyanan kan gölü dünyaya ne anlatıyor acaba? İsrail’in “Biz yapmadık” diyerek HAMAS’ın üzerine yıkmaya çalıştığı hastane saldırısı, İsmail Heniye’nin dediği gibi yeni bir dönüm noktasıdır. Bu saldırının hesabı İsrail’den mutlaka sorulmalıdır. Dünya bu vahşete karşı sessiz kalırsa, yarınlarda başka devletler de aynı şeye kalkışabilir… Bu insanlık için çok büyük tehdittir. Türkiye Cumhuriyeti üç günlük yas ilan ederek, bu hususta en yüksek seviyede hassasiyet ortay koymuştur. Bu hareket başka ülkelere de örnek olmalıdır. Keza Mısır ve Ürdün liderlerinin de Joe Biden’la görüşmeyi reddetmesi çok önemli bir gelişmedir. Benzer şekilde sert ve kararlı bir davranışın İslam İşbirliği Teşkilatından da gelmesi gerekir. İİT bu meselede şahsiyetli, etkili bir tavır koyarak, beynelmilel meselelerde İslâm Dünyasının ağırlığını hissettirmelidir. Bunu rahatlıkla yapabilir. Batı dünyasının İsrail zulmüne verdiği kayıtsız şartsız destek karşısında, İslâm Dünyasının sesi her zamankinden çok daha gür çıkmalıdır. Müslümanlar bunu bekliyor. İsrail’in zorbalığına, Batı’nın her zamanki kibirli ve küstahça tavrına karşılık, İslâm Âlemi artık siyasi gücünü ortaya koymalıdır. Aksi hâlde Gazze benzeri felaketlerin sonu gelmez. Elli yedi İslâm Ülkesi, Birleşmiş Milletler Teşkilatı içinde de daha organize biçimde hareket ederek, bu gücünü evrensel ölçekte hissettirmelidir. Bakalım bu beklentimiz karşılık bulacak mı?
