18 Temmuz'da bir yazı yazmışım… Tahrik suçu!
Türk Ceza Kanunu madde 216… İnsanlar arasında ayrımcılığa yol açan, kamu barışını, düzenini ve toplumun huzurunu bozan eylemlere; halkı, sosyal sınıfları düşmanlığa tahrik suçu denir deyip, alt alta sıralamışım…
Maaşına yüzde 40 zam alan Cumhurbaşkanı, yüzde 25 zammın üzerine seyyanen 4 bin lira daha alan emekli vekiller ile ‘1 lira' bile zam verilmeyen milyonlarca emekli.
İyi kötü hem zam, hem seyyanen ödeme yapılan memur ile seyyanen zam konusunda avucunu yalayan milyonlarca memur emeklisi.
Öksürse süper hastanelerde check up üstüne check up yaptırabilenlerle, ‘acil kalp ameliyatı' için bile en erken bir yıl sonrasına randevu alabilenler.
Milyonluk elektrikli arabası ile turlayanlarla, elektrik faturası için devlet yardımına muhtaç olanlar.
Şeylerinde boncuk olduğu için açılan her kapıdan beklemeden geçenlerle, ekmek almak için, indirimli kıyma için, öğrenci yemekhanesinde bir tas çorba için kuyruklarda bekleyenler.
Soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, bebek bezinden kefene, maaşlardan kesilenden aldığımız deterjana, KDV'den ÖTV'ye verginin yüzde 80'ini garibanın sırtına yükleyenler…
Yazının sonunda da bunca adaletsiz, ona ayrı, buna farklı uyduruk işlerden ötürü dengemiz bozuldu, huzurumuz kaçtı, beyinlerimiz ‘tahrik' ruhlarımız ‘tahriş' ediliyor demişim.
***
Yargıtay ‘tahrik' suçu unsurlarının oluşması açısından önemli olan halk, sosyal sınıf, tahrik kavramlarını tek tek tanımlamış.
Halk, ceza hukukuna göre ortak duygu, çıkar ve değerleri paylaşan insanlar grubudur demiş!
Sosyal sınıf, aynı toplumsal düzeydeki bireylerin toplamından oluşan çiftçi, esnaf, mülk sahibi, tüccar, memur, işçi, emekli gibi grupları kapsar demiş.
Tahrik, başkalarına belirli yönde hareket etmeleri için açık bir psikolojik baskı demektir demiş!
Yani Türk halkını, Türkiye'deki sosyal sınıfları tahrik etmek suçtur demiş!
Ama kimin umurunda?
Temmuz, Ağustos, Eylül bitmiş, Ekim'in ortasına gelmişiz. Eşitsizlikte halkı, sosyal sınıfları tahrik edici uygulamalarda milim gerileme yok! Yani geçen 90 günde değişmeyen tek şey adaletsizlik!
Tam gaz aynen devam ediyorlar tahrik etmeye…
Misal, emeklilerin ‘en düşük' bölümü olan 7500'lüklere bu yıl zam yok!
Üniversiteli gençlere uyduruk cep telefonu desteği var. Ya bu memleketin evladı olup da üniversiteye gidemeyen gençler?
Hazine bakanı müjdeledi kur korumalıda parası olanlar için stopaj desteğini uzattık. Kur korumada parası olanların faizini ödeyen gariban halka peki, müjde var mı?
Kadrolu öğretmenler memur oldukları için en düşük ücret alanın bile maaşı 25 bin liranın üzerine çıkacak. Emeklerine az bile ama ya sürünen sözleşmeli öğretmenler?
Bazı kamu idarelerinin bütçelerine toplam 1.1 trilyon lira ek ödenek verildi. O kamu idarelerinden biri de kendilerine bütçe yetiremediğimiz Diyanet. İyi güzel de okula aç gidip aç dönen milyonlarca öğrencinin yemeğini ödeneksizlik yüzünden kesen Milli Eğitim'in bütçesi?
Dünya lideri 7 Ekim'de çıkıp aynen şöyle dedi… İlk kabine toplantımızdan sonra yeni müjdemizi de inşallah emekli memurlarımıza açıklayacağız! Ya diğer emekliler? Onlara taş kökü.
Partisinin isminin başına ‘adaleti' koyan aynı dünya liderimiz 9 Ekim'de müjde bombasını patlattı bu defa… Emeklilerimizin çektiği sıkıntıları biliyorum! Emeklilerimizi rahatlatacak yeni karar aldık. Bir defaya mahsus onlara 5 bin lira ödeme yapılacak. Amaaa dedi sonra ekledi, emekli olup çalışmaya devam eden emeklilerimiz bu uygulamanın dışında!
Ben hukukçu değilim. Lütfen avukat olanlar, korkmayan savcılar, yargıçlar, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri yanıtlasın.
Bunlar ve buraya sığmayan diğer binlerce adaletsizlik örneği insanlara, ‘Kulu bıraktık sizin Allah korkunuz yok mu, o yurttaş da ben değil miyim, o emekli de ben neyim, onlar ülkenin genci de ben nerenin genciyim, ona var da bana niye yok' dedirten şeyler tahrik değil mi, halkı, sosyal sınıfları birbirine düşürmek, yaşam tarzlarına, aldıkları maaşa, zamma, telefona kem gözle bakar hale getirmek değil mi?
Bu cambazlıklar, milleti birbirine düşman etmeler suç değil mi?
