Top
Saygı öztürk

Saygı öztürk

saygi@sozcum.com

18/10/2023

ABD çekildiği gün onlar da darmadağın olacak

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Lübnan'da gitmeden önce gazetelerin Ankara temsilcilerine İsrail, Filistin ve bölgedeki gelişmeleri yorumladı. Anlaşılıyor ki, iki devletli bir çözüm ve garantör ülkeler olmadığı sürece ne Filistinliler'e, ne de İsrailliler'e rahat yok. İsrail kendisini emniyete alma adına başkalarına zulüm etme ve şiddet uygulamaya devam edecektir.

Filistinli liderlerden Mahmut Abbas ve Hamas siyasi kanat liderlerinden İsmail Haniye Ankara'ya davet edildi. İki grup arasındaki normalleşme ilişkileri üzerinde duruldu. Ve bunun sonucunu Dışişleri Bakanı Fidan şöyle yorumladı: “Mutabık oldukları genel çerçeveyi söylediler fakat bu mutabık olma Filistinliler arasında pratikte çok fazla etki gösteremiyor. Filistinliler arasında birlik sağlanamaması, iki devletli çözümün önündeki en büyük engellerden biri olduğu unutulmamalıdır.”

İSRAİL İÇİN TEHDİT

Fidan, soru üzerine ülke ülke durumu özetledi. Önce İran'dan başladı ve şunları söyledi:

“İran'ın durduğu yeri iyi analiz etmek gerekiyor. İran'ın milis gruplar üzerinden oluşturduğu direniş hattı, söylemi ve bunu pratiğe dönüştürme şekli, bölge politikalarında kendi tabanı nezdinde meşruiyet kazanırken, İsrail için ise büyük bir tehdit oluşturuyor. İran'ın, İsrail'den intikam alma çabası ile Hamas'ın özgürlük çatışmasının kesiştiği bir alan var. Bizim önceliğimiz yaşanan çatışmanın coğrafi yayılmasının önlenmesidir.

Lübnan'ın güneyinde sınırda zaman zaman çatışmalar var. İsrail'in ve Hizbullah'ın  oraya yığınak yaptığını şu anda görüyoruz. Lübnan hükümeti bir muhtemel savaştan endişe ediyor. Lübnan Başbakanı, kendisiyle yaptığım görüşmede çatışmanın bölgeye yayılmaması için elimizden geleni yapmamızı istedi.”

İNTİKAMCI ORTAMDALAR

İran'ın ve İsrail'in önümüzdeki süreçte nasıl bir strateji izleyeceği de önemli.  Fidan'a göre İsrail'de iki görüş ön planda. Başarısız gözüken siyasiler ile ülkenin genel menfaatini düşünenler arasında görüş ayrılığı var. Şu an her iki kesim de çok duygusal ve intikamcı bir ortamda. Bir fren mekanizmaları yok. Bunlar hem kendileri hem bölge için daha büyük felaketlere yol açabilecek adımlar olabilir.

İsrail, 7 Ekim saldırısını “Bu bizim 1973'ten beri en büyük krizimiz. Biz bir daha bu türden bir şey yaşamak istemiyoruz” diye açıklıyor. Fidan gelişmeleri şöyle yorumladı:

“İsrail ya bütün düşmanlarını yok etme çabası içine girecek ya da bütün düşmanları ile barış yapacak. Şimdi onların zihni savaş tarafında. İsrail'deki savaş çığırtkanları, ‘İlk önce kimse bana müdahale etmesin, ben bir Gazze'ye yoğunlaşayım, ondan sonra Hizbullah'la, gerekirse İran'la da savaşırız' diyorlar. İran'la savaşa girdiklerinde Amerika'nın da otomatikman İsrail'in yanında savaşa gireceğine inanıyorlar. Amerikalılar ise bu tür bir gelişme istemiyor.”

ABD'DEN KALICI BİR KOPUŞ OLABİLİR

ABD'nin Doğu Akdeniz'e uçak gemisi göndermesinin yeni bir şey olmadığını, kendilerine göre taktik ve stratejik amaçları olabileceğini belirten Dışişleri Bakanı Fidan şunları söyledi:

“Hamas dışında bir taraf savaşa girecek olursa orada caydırıcı bir unsur olsun istiyorlar. İlk etapta İsrail'e her türlü mühimmat vs. desteğinde bulunuyorlar. Amerika'nın moral üstünlüğü bölgede inanılmaz bir şekilde zedelenmiş durumda. Belki kalıcı bir kopuşun da arifesindeyiz.

İsrailliler rahat bir savaş verebilmek için başta yabancılar olmak üzere mümkünse bütün sivillerin terk etmesini, askeri açıdan bölgenin tümüyle açık bir hedef haline gelmesini istiyorlar. Mısırlılar da haklı olarak ‘Bizim şu anda Ariş limanına götürdüğümüz insani yardımlar var. Bölgeye yardımlar gitsin önce halk temel ihtiyaçlarını karşılasın, yabancıların tahliyesini sonra konuşuruz' diyor.

İsrailliler de çok ciddi tartışma içerisindeler. Gazzeliler'in bir daha tehdit olmaması için atılması gereken bütün adımların atılması, Hamas'ın aktörlükten çıkartılması gerektiği konusunda bir fikir birlikleri var. Peki bunun altını sahada nasıl dolduracaklar? Yani Hamas'ı nasıl fiilen ortadan kaldıracaklar? Bunun modalitesini şu anda tartışıyorlar ve burada Amerikalılar da gittikçe artan bir şekilde tartışmanın bir tarafı oluyor. Bizim şu anki önceliğimiz, ateşkese gidilmesi ve iki devletli çözüm için bir an önce çalışmaya başlanmasıdır. Gerek İsrail tarafına gerek Hamas gerek El-Fetih tarafına baskı yapacak şekilde garantör devletler sorumluluk üstlenmeli.”

İSRAİL'E YEŞİL IŞIK

Bunu istemek yetmiyor. Bir tavır geliştirecek miyiz, bunun olması için? Başta diplomatik tavırlar olmak üzere. Kudüs meselesi var ortada. Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler için önemi olan bir yer. Buna küresel aktörler olarak ortaya bir tavır koyarak sahip çıkabilecek miyiz? Şimdi Batı'nın tavrına baktığımız zaman, her zaman yani biz bunlara karşıyız. Ama diğer yerler de karşı olduğu zaman bir şeye yaptırım uygularken İsrail bir şey yaptığı zaman bir şey yok. Yani ona yeşil ışık var. O gidebilir. Hiçbir problem yok. Amerika bunu yapıyor.

Unutmayalım ki islam dünyasında DEAŞ gibi örgütlerin ortaya çıkışını besleyen konulardan biri de bu Filistin meselesindeki çifte standarttır. Yani Müslüman ülkelerin cevap veremediği doğru düzgün bir krize örgütler kendi imkanlarıyla cevap vermeyi tercih ettikleri zaman, ortaya düzenli devletlerin, sistemlerin istemediği manzaralar çıkıyor. Bizim tavrımızı bazı ülkeler sert buluyor. Oysa biz halk adına tepki koyuyoruz. Biz devlet olarak tepki koymasak, halkın tepkisi farklı noktalara gidebilir.

-Sayın bakanım Türkiye-İsrail ilişkilerini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Esir takası konusunda bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler nelerdir?

ESİR TAKASI

Bu esir takasıyla ilgili görüşmeler, istihbarat birimleri üzerinden yapılan konuşmalar, görüşmeler var. Somut bir şey yok şu anda. Tarafların bizden talepleri oldu. Amerikalılar'ın, Almanlar'ın. Kendi vatandaşlarıyla ilgili olarak. İlk günden itibaren vatandaşlarının serbest bırakılması için bizden yardım isteyenler oldu.

İsrail güçlü olduğu için diğerinin ne hissettiğinin onlar için pek bir önemi yok. Yani bugün geliyor, senin evini yıkıyor, oraya ev dikiyor, bir başkasını getiriyor. Bu da sistematik bir şekilde yapılıyor. Ve buna da dur diyecek bir mekanizma yok. Yani bizim derdimiz artık bu mekanizmanın devreye girmesi. Yani bütün dünya bunu suç olarak görüyorsa, buna karşı artık bir tavır da geliştirmek lazım.

DÜŞÜRÜLEN SİHAMIZ

Şimdi Suriye'deki terör örgütüne, terörist yapılanmalara ilişkin odağımızı elbette kaybetmiyoruz. Örgütle mücadele bizim öncelikli meselemizdir. Operasyonlarda verdiğimiz mesaj açıktır. Yani örgüt Türkiye'de bir eylem yapıyorsa, bundan sonra bunun cevabını Irak'taki mağaralarda almayacak. Her eylemi adrese iade ediyoruz. Birileri İstiklal Caddesi'nde bir aracı kullanarak bizim ekonomimize yani turizmimize zarar vermeye kalkışırsa, çok ağır bedel ödeyeceklerini bilecekler.

O bölgede, örgütü ayakta tutan örgütsel altyapıyı ve örgütün gelir getirici kaynaklarını imha etmekten çekinmiyoruz. Onlara destek verenler, onca para harcadıkları örgütün dört operasyonla darmadağın olmasının şaşkınlığı içerisindeler. Onların bir iğneyle patlayan kağıttan kaplan oldukları ortada. ABD oradan çekildiği gün onlar, orada barınamayacaklar. Çünkü oradaki yerel halk, Araplar, Suriyeliler de onlardan rahatsız. Onlara destek çıkanların tek bahanesi DEAŞ ile mücadele. Aslında orada şu an DEAŞ ile fiilen bir mücadele de yok. Sadece DEAŞ'lı tutuklular var. PKK'ya gardiyanlık yaptırıyorlar. DEAŞ tutuklularına gardiyanlık yaptırıyorlar.

Biz Amerikalılar'a şunu söylüyoruz: Suriye topraklarında bizim sizinle bir sorunumuz yok. Ancak oralarda yuvalanan örgütü hedef almaktan da geri durmayacağız. Cumhurbaşkanımızın silahlı kuvvetlerimize, güvenlik teşkilatlarımıza, istihbaratımıza verdiği talimat da budur. Burada göz kırpmadan, tereddütsüz hareket etmemiz gerekiyor. Yani kararlılığımızı bilmeleri lazım. Burada hiçbir yaptırım kararı, hiçbir tavır bizim duruşumuzu değiştiremez.

Biz bunu muhataplarımıza izah ediyoruz, bu bizim fiziksel bütünlüğümüze tehdit oluşturan bir silahlı terör örgütüdür. Senin NATO üyesi ülke olarak, benim yanımda olman gerekiyor. O bölgede, Ruslar'la da sorun yaşadığımız zamanlar oluyor. Ancak tüm bunlar, bizim terörle mücadelede kararlılığımızı ve gerekli operasyonları yapmamızı engelleyemeyecektir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp