Top
09/07/2023

Devlet, “Memura, emekliye zammın bedelini garibanlar ödeyecek” diyor 

Ekonomist Selçuk Geçer, son 1 haftada ekonomide yaşananları böyle özetledi:

Türkiye'nin iflas etmiş durumda olduğunu söyleyen Selçuk Geçer, 1.5 trilyon liraya ulaşan bütçe açığının halktan tahsil edileceğini söyledi. Geçer, “Ekmeğin ve aldığınız tüm ürünlerin KDV'sini yüzde 2 artırdılar. Bu 4-5 puanlık enflasyon etkisidir” dedi.

 

Selçuk Geçer:1990-94 yılları arasında Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun olduktan sonra ekonomi habercisi, yorumcu ve analist olarak İstanbul FM, Expo Channel, Bloomberg HT, Business Channel, CNBC-e, KRT, Kanal 9 gibi kanallarda programlar yapmış, büyük kurumlarda marka ve iletişim danışmanlığı yanında medya sektöründe uzun yıllar ekonomi birimlerinin yönetici kadrolarında bulun-muş, Gateway, Intercity, Halk Emeklilik gibi firmalarda Kurumsal İletişim Müdürlüğü yapmıştır. 2015 yılında Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkan Yardımcılığı yapan Selçuk Geçer, 2015 yılından bu yana 600 binin üzerinde takipçiye ulaşan kendi Youtube kanalında dolar, altın, borsa ve ekonomi üzerine programlar yapmaktadır.

Gelir sınıfı farkı olmaksızın, düşük gelirlisi, orta gelirlisi, zengini herkesin tek konuştuğu konu; bir gecede getirilen ÖTV, ikinci kez alınacak olan MTV, harç zamları, birçok ürüne gelen yeni fiyat artışları. İktidara yakın oldukları için ballı ihaleler alarak ultra zengin olan ve sultan yaşamı süren kesim dışındaki herkes seçimin hemen arkasından yapılan zamlardan büyük ölçüde etkilenmiş durumda. İki gündür “lütfen bu konuyu yazın, dayanamıyoruz” diyen telefonların, mesajların arkası kesilmedi. Bugün Türkiye'nin en iyi ekonomistlerinden biri olan ve uzun süredir televizyon programlarına çıkmadığı için görüşlerini duyamadığımız Sayın Selçuk Geçer'le yaptığım röportajda bu gelişmelerin perde arkasını ve yakın gelecekte başka nelerle karşılaşabileceğimizi sordum. Açıklamalarının, sizi birçok konuda aydınlatacağına eminim.

■ Sayın Geçer, bir gün içinde yapılan; noter, tapu, yurt dışından getirilen telefonlara, akaryakıta yapılan vergi artışları ve zamlar toplumu şaşkına çevirdi, sınırlarda telefon kuyrukları oluşmuş. Yapılan seçim harcamalarının vatandaştan faiziyle çıkarılacağını siz ekonomistler hep söylediniz, yine de hemen seçimin ertesinde olması insanları şaşkına çevirdi. Başka neler beklemeliyiz?

Önce şunu söyleyeyim, bu 20 bin liralık artışla birlikte telefon kuyrukları bitecek, çünkü insanlar yurt dışından alınan telefon harçlarını 6 bin lira olarak hesaplıyorlardı, telefon alacaklardı ve bu yurt içindeki fiyatın neredeyse yarısına denk gelecekti, bir anda 20 bin lira olunca telefon fiyatları otomatikman yurt dışındaki fiyatlarla neredeyse kafa kafaya geldi. Böyle olunca insanlar yurt dışından telefon almaktan vazgeçecek. O harcın arttırılması yurt dışından getirilen telefonların önünü kesme amaçlı yapıldı. İkincisi; bütçe açığı Türkiye'de 1.5 trilyona yaklaştı, çok ciddi bir bütçe açığından bahsediyoruz, bu kadar yüksek bir bütçe açığı varken bunun bir yerden kapatılması gerekiyordu. Bir yandan da memur ve emekli maaşlarına zamlar var, o zamların da yaratacağı bir bütçe açığı etkisi var, Kur Korumalı Mevduat'ın yarattığı bir bütçe açığı etkisi var, dolayısıyla bütün bunlardan kurtulmanın tek çaresi vergi zamlarını yapmak, sadece gümrük vergisi vs. değil bir de KDV'yi arttırdılar, en kritik olanı o zaten. KDV'yi yüzde 18'den yüzde 20'ye, yüzde 8 olanlarda yüzde 10'a çıkardılar, 2 puanlık bir artış ciddi bir maliyet ve enflasyon etkisi demektir, insanlar bunu fiyatlarına yansıtacaklar.

EKMEĞİN VE ALDIĞINIZ TÜM ÜRÜNLERİN KDV'SİNİ YÜZDE 2 ARTTIRDILAR 

■ Alacağımız her üründe mi olacak?

Ne alırsanız alın, diyelim ki ekmeğin KDV'si yüzde 18'di, yüzde 20'ye çıkardılar, 2 puan deyip geçmeyin, bu enflasyonist etki olarak nereden baksanız 4-5 puana denk geliyor. Toptanda yüzde 2 ödüyorsunuz, perakende alırken bir yüzde 2 daha ödüyorsunuz, fiyat artıyor ve kümülatif bir oran değişikliği oluyor. Dolayısıyla, işte burada o bütçe açığını kapatmak için KDV silahına sarılıyorlar, bir yandan da Motorlu Taşıtlar Vergisi'nde (MTV) ikinci kez vergi almaya karar verdiler, yani bir kereye mahsus olmak üzere iki tane vergi ödüyor insanlar. Ekstradan bir vergi daha ödetiyor size.

■Bu kararlarda özgür müdür hükümetler, bunu ne hakla yapıyor?

Hiçbir hakla yapmıyor, diyor ki: “Kardeşim, bütçe açığım var, devlet sıkıntıda, bunu sizden tahsil ediyorum.” Yani “Sen bana bu vergiyi vereceksin ki ben memur maaşlarının ya da KKM'nin parasını çıkartabileyim. Döviz bozdurup yatırana faiz veriyorum, o faizin parasını da senden çıkarıyorum” diyor.

KKM'Yİ KALDIRIRLARSA DOLAR 40-50 LİRA OLACAK 

■ Dolar 26.06 TL oldu, KKM için ödeyecekleri para, bütçeye yük hızla artıyor, KKM'ye devamda ısrar ediliyorsa döviz bozdurana büyük paralar ödemenin cezasını neden hala halk çeksin? 

İşte o bize ödettirilecek, çünkü KKM'yi kaldırırsan dolar belki 40-50 lira olacak, o zaman diyor ki; ben KKM'yi devam ettireceğim ama bunun maliyetini de vatandaş olarak sana ödetirim…” Şimdi, bunun da bütçe makyajlaması için şöyle bir şey düşünüyorlar; KKM maliyetini, yani insanlara ödeyecekleri kur farkını Merkez Bankası'na devretmeyi planlıyorlar ama fark etmez, günün sonunda Merkez Bankası'nın zararı da bütçe zararıdır.

■ Yani KKM'nin maliyetini Merkez Bankası'na da devretseler yine halk ödeyecek.

Tabii, en kötü ihtimalle para basılacak, o da ekstra bir enflasyon yaratacak. Buradaki hikaye şu, “Öyle ya da böyle ben size bunların hepsinin bedelini ödeteceğim kardeşim. Ben bir takım adımlar atıyorum, bu adımların da bir karşılığı var, o adımların maliyetlerini vatandaş olarak sana ödettireceğim” diyor. Burada ciddi bir iflas var aslında. Türkiye iflas etmiş durumda, Türkiye artık bu işi kaldıramayacak pozisyona gelmiş durumda, vergi gelirleri zaten kötü, çünkü yüksek vergi “kayıt dışı”nı da beraberinde getiriyor, insanlar vergiden kaçınıyorlar ya da vergiyi kaçırıyorlar, dolayısıyla devlet de diyor ki “ödeyenden her türlü alacağım.” Ödeyen kim, zorunlu ödemelerimiz. Şöyle düşünün; devlet zaten kurumlardan vergi toplayamıyor ama siz ekmek aldığınız zaman her koşulda vergi ödüyorsunuz, ondan kaçma şansınız yok. Ya da ev alıp satacaksanız mutlaka vergi ödüyorsunuz, arabanız varsa öyle ya da böyle o MTV'yi ödeyeceksiniz, niye ödeyeceksiniz, çünkü arabanızı satmaya kalktığınızda her koşulda MTV borcun var mı-yok mu devlet buna bakıyor.

SATIŞ İÇİN NOTERE GİTSENİZ “ÖNCE MTV'Nİ ÖDE SONRA GEL” DİYECEK! 

Notere bile gitseniz, noter “Git önce MTV'ni öde, ondan sonra gel alışverişine devam et” diyecek. Ya da diyelim ki bir şirket çalışanısınız, sizin maaşınızı direkt vergiye bağlıyor, yani siz maaşınızı almadan verginizi ödemiş oluyorsunuz zaten, dolayısıyla devlet bu alanlardaki vergileri artırıyor. Dikkat edin, kurumlar vergisini arttırmakla filan uğraşmıyor, şirketlerin ödediği vergiyi artırmıyor, çünkü onu tahsil edemiyor.

■ Şirketler daha çok kazanıyor, devlet tahsil etmek zorunda değil mi, onlardan tahsil edemediğini zavallı vatandaştan mı edecek?

Vatandaş nasıl olsa her türlü ödemek zorunda bunu, çok kolay değil mi? Hangi ürün olursa olsun mutlaka KDV'si var. Devlet tabii ki şirketten tahsil etmek zorunda, şirket “ödeyemiyorum kardeşim” diyor. Aslında şirketlere de kızmayalım, büyük şirketler veya bankalar zaten ödüyor, onlar kayıt altında ama KOBİ'ler, küçük sanayiciler, tarım erbabı ya da esnaf, bunların büyük bir kısmı vergilerini ödeyemiyor. Şöyle düşünün; vergi barışı bir ülkede 50 defa çıkarılıyorsa bunun temel sebebi budur. O zaman da devlet olarak büyük bütçe açığını kapatmak için, KDV, stopaj gibi kesin alabileceğiniz alanlara yükleniyorsunuz. Bu bir enflasyon yaratıyor ama enflasyon zaten hükümetin umurunda değil, diyor ki; ben alacağım paraya bakarım.

TELEFON HARCI YÜZDE 300, TAPU VS. YÜZDE 50 ARTTIRILDI, BUNLAR ÇOK KORKUNÇ RAKAMLAR!

■ Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla 2023 uygulamalarında maktu harç tutarları yüzde 50 artmış, bunlar “noter, tapu, pasaport” gibi kalemler mi? 

Evet, onlar. Telefon harcı yüzde 300 arttı, 6 bin liraydı, 20 bin liraya çıkarıldı. Tapu giderleri vs. oradaki harçlar yüzde 50 arttırıldı, bunlar çok korkunç rakamlar. TÜİK, ülkede yüzde 38 enflasyon var diyor ama yüzde 50'lik vergi artırımı yapıyorsun, üstelik bu yılın başında yeniden değerlendirme yapmışsın, yani yüzde 123'lük bir artış yapıldı, onun üzerine bir yüzde 50'lik artış daha yapılıyor.

■ Halktan mesajlar, telefonlar geliyor, büyük tepki var, “KDV, ikinci kez alınan MTV, noter, pasaport vs'deki artışlar Anayasa'ya aykırı” diyorlar.

Devlet de “Ben vergiyi koyarım, senin kaçarın yok, mecbursun ödersin” diyor. Devlet vergiyi istediği gibi çıkarabiliyor, öyle bir sıkıntısı yok, kanuni olarak bunun karşısında duracak bir şey yok. İnsan haklarına aykırı diyenlere “Hayır kardeşim, çok rahatsızsan git mahkemeye başvur” der, belki birileri mahkemeyi kazanır ama onlar ödemez, bu yıllar sürer ama çoğu kişi öder, devlet ona bakıyor şu anda. Yani, kaç kişinin ödediğine bakıyor. Sizce kaç kişi mahkemeye başvuracak ya da kaç kişi bundan sonuç alacak? Kimse bundan sonuç alamaz ki, her koşulda devlet bu vergiyi koyduğu zaman alır. Şimdi vatandaş MTV'yi ödemese nasıl arabasını satacak, nasıl araba alacak ya da nasıl arabasını muayeneye sokacak? Muayeneye gittiğinizde ilk sorulan şey “MTV'ni ödedin mi?” Devlet bunu size yansıttığı an itibarıyla borcunuz var görünecek, o borcu da ödemediğiniz sürece trafiğe çıkamazsınız, aracınızın muayenesini yaptıramadığınız için trafiğe çıktığınız zaman 5 bin-10 bin-20 bin lira gibi cezalar ödemek zorunda kalacaksınız, arabanızı bağlayacaklar.

Bu oyunu çok akıllı oynuyorlar, hani Anayasa'ya aykırı mı, evet kurumsal bir devlette devlet çıkıp da kafasına göre vergi çıkartamaz, ortalık yıkılır ama şimdi devlet “Ben bunu çıkarttım” dediği an itibarıyla da “Ben buna itiraz ediyorum” diyemezsiniz. Devletin en önemli haklarından biri vergi toplamak, o da diyor ki “Ben bununla hizmet yaratacağım”, dediğim gibi oyunu çok akıllı oynuyorlar.

■ Önce Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Körfez ülkelerine gitti, arkadan Tayyip Erdoğan gidecek, “10 milyar dolarlık yatırım bekleniyor, uzun vadede 30 milyar dolar” deniyor, bu paralardan karşılayamıyorlar mı açıklarını, neden halk ödüyor?

Orada dolar bulmaya çalışıyorlar, öbür taraftan da bütçe açığını kapatmaya çalışıyorlar.

İTİRAZLARIMIZDA HAKLIYIZ AMA HİÇBİR YERE VARAMAYIZ!

■ Buldukları dolarla kapatsınlar, halk mı yaptı bütçe açığını?

(Gülüyor) O kadar güzel sorular soruyorsunuz ki, çok haklısınız, vatandaş da çok haklı ama adam oralı değil, bunu kendine dert etmiyor. Ben çıkıp “Sen devletin bütün imkanlarını kullanarak seçim propagandası yaptın, bu paranın büyük bir bölümünü seçimi kazanmak için harcadın, bana ne kardeşim sen partinin cebinden öde” desem güler geçer bana. “Ben bunu senin için, devlet için, halk için yaptım, bunun karşılığı vergidir kardeşim” der ve bunu senden tahsil eder. Sübjektif olarak da, objektif olarak da söylediğimizde haklıyız ama günün sonunda hiçbir yere varmayan bir söylem oluyor.

■ Şu anda demek ki bu ülkenin vatandaşlarının eli kolu bağlı, MTV'yi 3 kez daha ödeyeceksiniz deseler ödemek zorunda, öyle mi?

Ödeyecek tabii ya da vatandaş “vatandaş” olacak Fransa'daki gibi, “Yok kardeşim ben bunu ödemiyorum” dediğinde bir kişi demeyecek, milyonlarca insan trafiğe çıkmayacak, “Araba almıyorum da, satmıyorum da, kullanmıyorum da” diyecek, ondan sonra devlet geri adım atmak zorunda kalacak. Bu konuyla ilgili gerekiyorsa protestolar yapacak, devlet geri adım atacak. Ama sen tutup da hala araçlarınla trafik oluşturuyorsan MTV'yi de ödeyeceksin. Bu çok acımasız bir yaklaşım ama vatandaşın yaklaşımı da çok pragmatik bir yaklaşım, kabul edelim. Muhalefetin yaklaşımı da boş, bunu kullanıyorsun ama bu kadar olumsuz koşullara rağmen seçimi niye kazanamadığının hesabını vermiyorsun, ben de bunu sorarım.

Bu konularda herkes hatalı, vatandaşından ülkeyi yönetenlere kadar herkesin hatası var ama günün sonunda en son haftaya bakıldığında iş şu; memura 22 bin lirayı verdim, emekliye de yüzde 25 zam verdim, asgari ücreti de 400-500 dolar seviyelerinde tutuyorum, bunun bedelini de size ödetiyorum diyor adam. Geldin bu restoranda yemek yedin, yemek yerken güzeldi, şimdi öde bakalım hesabı. Eskiden 500 liraya suşi yeniyordu, en pahalı yemekti, şimdi 500 liraya ailece lahmacun yiyemiyorsunuz. Her şeyin fiyatı ona katlandı ve devlet diyor ki “Bunun bedelini sen ödeyeceksin”, işin kötü tarafı garibana ödetiyor, orta gelir seviyesine ödetiyor.

“Memura yüzde 54 zam yapıldı” diye ortalık yıkılıyor, yüzde 54 zam mı yapıldı gerçekten? Hayır, en alttaki memura yüzde 54 zam yapıldı, diğer memurlara yüzde 25-30 aralığında zam yapıldı aslında. Ama “yüzde 54 zam yaptım” diye siyasi malzeme olarak kullanıyor, öbür taraftan da o yapılan zammın tamamını yüzde 50, yüzde 60'lık diğer zamlarda bütün vatandaşlardan çıkartıyor. Ben niye ekstradan yüzde 50 ödeme yapıyorum, niye MTV'ye bir kez daha ödeme yapıyorum, iki, niye KDV'ye 2 puanlık artışın bedelini ödüyorum, üç. Bu arada, daha bilmediğimiz, duymadığımız, popüler olmayan bir yığın vergi kalemi var.

YEREL SEÇİMLERDEN SONRA İŞLER DAHA DA BETERLEŞECEK!

■ Tam bir şok, herhalde elektrik, gaz zamları da yapacaklardır.

Tabii yapacaklar. Siz gazı bedavaya neden verdiler sanıyorsunuz, o gazı Karadeniz'de buldular da bize mi verdiler, Rusya'dan satın aldılar, seçim harcaması olarak bedava veriyorlar. Yarın, öbür gün çıkacaklar, diyecekler ki; Yüzde 100 zam yapıyoruz, kim sesini çıkartabilecek? “Bedava verirken iyiydi, şimdi yüzde 100 zam yaptık diye kızıyorsunuz” derse adam haklı olmayacak mı? Vatandaş bedava verilen gaza bile tepki gösterse bunları yaşamıyor olurduk zaten. Bedava diye bir şey yok ki, var mı sizce? Dolayısıyla, bu bedelleri daha çok ödeyeceğiz, bu film daha yeni başladı. Daha döviz yükselecek, onun yaratacağı bir bedel olacak, onu bize ödetecekler, emekli maaş zammını bize ödetecekler, önümüzde yerel seçim var, harcamalarını bize ödetecekler. Yerel seçimler 3 ay kala da yine “doğal gaz bedava, o bedava, bu bedava, onu yaptık, şunu yaptık” diyecekler, yerel seçimlerde bazı yerleri kazanacaklar, sonra önlerine bakacaklar. İşler daha da beterleşecek.

DOLAR 1-2 AY İÇERİSİNDE 35 LİRA OLUR!

■ Korkunç. Peki, dolar tam olarak ne kadar artacak, herkes onu soruyor?

Ben doların 35 liranın altında kalacağını düşünmüyorum. Bence bir-iki ay içerisinde bu olur.

■ “Yaz aylarında turizm arttığı, döviz geldiği için dolar yükselmez” tezi yok mu?

Şu koşullarda turizm gelirimiz artmıyor ki, şöyle söyleyeyim; tatil yörelerindeki ortalama otellerin haftalığı 3-4 kişilik bir aile için 100 bin liraları buldu. Şimdi, bu 4 bin Euro'ya denk geliyor, biraz daha lüks bir otele giderseniz 150-250 bin liralar konuşuluyor. Bunlar İspanya'nın, Fransa'nın üzerinde rakamlar. Rus, Alman, İngiliz turist olsanız 5 bin dolar verip Türkiye'ye mi gelirsiniz, 4 bin dolar verip Yunanistan'a mı gidersiniz? Otomatikman turizm gelirlerinde ciddi bir sapma olabilir. Birileri “Turizm gelirleri şöyle artacak, böyle artacak” diyor, iyi de sen rekabetçi değilsin kardeşim, turizm gelirlerini nasıl arttıracaksın? Nerden para kazanacaksın? Yaz aylarında turizm gelirleri genellikle artar ama Türkiye rekabetçi olduğu için artıyordu, olmadığı bir ortamda turizm gelirleri artmaz, dolayısıyla senin cari açığın, dış ticaret açığın artmaya devam eder, ödemeler dengen problem yaratır, bu finansal bir krize işaret eder, yurt dışından elde edeceğin borçlarla ilgili sıkıntılar yaşarsın. Bütün bunların toplamı şu demek; Sen bugünlerde doları arttırmayarak turizm gelirlerinden beklediğin geliri sağlayamazsan kış aylarında 35 lirayı da unut, çok daha üzerinde döviz rakamları görebiliriz. Bunu faizle de tutamazsınız.

ARAPLAR NİYE PARA VERSİN Kİ, ŞİMŞEK GİTTİ GÖRÜŞTÜ, OLMADI, ŞİMDİ ERDOĞAN GİDİYOR!

“Arabistan'dan para bulacağım” diyorsun, Araplar sana niye para versin ki? Adamlar seninle swap anlaşması yaparken bile tereddüt ediyor, ekstradan niye para getirisin size? Mehmet Şimşek gitti görüştü, demek ki olmadı, şimdi Erdoğan gidiyor.

■ Elimizde değerli kurum kalamayacak yani.

Kalmayacak tabii, eğer siz akılcı politikalar üretmezseniz. Biz burada boşuna bas bas bağırmıyoruz ki ekonomistler olarak. Mesela, bizim en büyük problemimiz doların yükselmesi, parite etkisi, “eyvah dolar yükseldi, şimdi ne yapacağız” filan kafasında takılıyoruz, o kadar büyük bir hata yapıyoruz ki. Doların düşük olması ülke için iyi bir şey değil ki, 35 değil 50 lira olsun gerekiyorsa dolar, benim hiç umurumda değil. Önemli olan, siz üretim mekanizmanızı canlı tutabiliyor musunuz ya da gerçek anlamda yerelleştirebiliyor musunuz? Bakın, bugün en önemli konu gıdadır değil mi, dünyada da öyle, gıdanın temeli de tarımdan geçiyor ama senin tarımının girdi maliyetlerinin tamamı yabancı. Sadece benzin, mazot değil artık, bunun yanında ilacın da,  gübren de, tohumun da yabancı hale geldi, komple yabancı “girdi mamulleri” kullanıyorsun, dolayısıyla da bu kadar çok yabancı malzeme kullandığın için doların yükselmesi seni birebir etkiliyor. Ya da buzdolabı üretiyorsun, tamamen yabancı, araba üretiyorsun, tamamen yabancı. Ev üretiyorsun, bakın yerli gibi görünüyor değil mi size, değil, bütün “girdi malzemeleri” özellikle ham maddeleri yabancı. O yabancı ürünler doların her yükselişinde sana ekstra bir maliyet oluşturuyor demektir. “Dolar niye yükseliyor, biz fakirleşiyoruz” diye kızmayacağız, bizim esas kızacağımız şey; Dolar bu kadar yükseldiğinde ben neden bu kadar büyük bir maliyete, enflasyona katlanmak zorundayım.

ALMANYA, İNGİLTERE, AMERİKA NEDEN DIŞARDAN ALMAYIP ÜRETİYOR, APTAL MI BU ADAMLAR?

Ekonomi politikaların yok kardeşim senin, bunu konuşacaksın. Sen niye sanayini bitirdin, neden üretim yok ettin, neden tarımı yok ettin, neden Türkiye'yi bu kadar bağımlı hale getirdin, neden kapitülasyonları Türkiye'de yeniden hayata geçirdin, bunları konuşacaksın. Yoksa en kolayı şu; üretmeye ne gerek var, yurt dışından getirelim, yiyelim içelim rahat edelim. İyi de Almanya niye yapmıyor bunu o zaman, Japonya niye yapmıyor, Çin, Amerika, İngiltere niye yapmıyor, adamlar niye üretmeye devam ediyor, aptal mı bu adamlar? Herkes önce kendi alanında üretimi gerçekleştiriyor, sonra bu üretim işi bittikten sonra hem ihracatını yapıyor, hem de ithal etmesi gereken ürün varsa ithal ediyor ama kimse önce yurt dışından ne alırsam kar demiyor.

AMERİKA DOLARI BASIYOR, İSTESE ÜRETİM YAPMAZ, HER ŞEYİ SATIN ALIR AMA İMPARATORLUĞU BİTER!

Düşünün, Amerika doları basıyor, 100 doları 25 sente basıyor, bu adam istese dünyadaki her şeyi satın alabilir değil mi, herkes “doları veriyorum” diyen Amerika'ya malını verir, ona rağmen Amerika niye hala üretim yapma peşinde, ihracat yapma peşinde? En son 42 milyar dolarlık yüksek internet, hızlı internet geliştirmek için yatırım yapma kararı aldılar, niye yatırım yapıyor, basar doları her şeyi satın alır ama bunu yaptığı an imparatorluğu biter. O nedenle, biz yanlış şeye kızıyoruz, mesela vergilerin arttırılmasına kızıyoruz ama; “Kardeşim bu vergiler niye arttırıldı, çünkü çatır çatır para harcandı” demiyoruz, bu iş siyaset için yıllardır kullanılıyor demiyoruz, “Türkiye ekonomisi göz göre göre bataklığa sürükleniyor” demiyoruz.

EYT HARCAMASI TEK BAŞINA BU ZAMLARI AÇIKLAR!

Vergiler niye artırıldı, artırılacak çünkü sen o kadar çok harcama yaptın ki, EYT tek başına büyük bir harcama kalemi zaten. Sadece EYT'nin harcaması bile bu zamları açıklar. Sen bunlara sesini çıkarmayacaksın, bunları kazanım ve zafer olarak göreceksin ama zamlar geldiğinde “Bu Anayasal haklara aykırı” diyeceksin. Biz Türk vatandaşı olarak yanlış bir noktadayız ve bu bedelleri daha çok uzun yıllar ödemeye devam edeceğiz.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp