Top
18/09/2023

Yeni Anayasa isteyenlerin Cumhuriyet’le sorunu var

Türkiye'nin önde gelen hukukçularından Ümit Kocasakal, Anayasa değişikliği çalışmalarını SÖZCÜ’ye değerlendirdiAnayasa’da var olmayan yetkiyle yeni anayasa yapmanın suç olduğunun altını çizen Kocasakal “Ancak yeni bir devlet kurulurken ya da darbe/karşı devrim halinde yeni anayasa yapılabilir” dedi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan “Türkiye Yüzyılı'nı sivil bir anayasa ile taçlandırmak gerekir” demişti, bir süre sonra Yeni anayasa iddiasından vazgeçmediklerini ve bunun için muhalefet partileriyle uzlaşma zemini aradıklarını” söyledi. Bu “mevcut anayasayı kaldırıp yerine yeni bir anayasa yapmak acaba gerekli mi, acaba yapılması ve örneğin ilk 4 maddenin kaldırılması hukuken mümkün mü” sorusu şimdi gündemin en önemli konularının başında geliyor. Meclis'te Anayasa'yı değiştirecek çoğunluk sağlanırsa yapılacak yeni anayasa Türkiye'nin rejimi ve birçok konuda nasıl bir tehlike yaratacak? Bu konuda merak ettiğimiz tüm soruları Türkiye'nin önde gelen başarılı ceza hukukçularından Prof. Dr. Sayın Ümit Kocasakal'a sordum. Geleceğini düşünen her vatandaşın yeni anayasa yapmak isteyenlerin ve onlarla uzlaşıp yeni anayasaya oy vermeyi düşünen partilerin çok dikkatle okuması gereken açıklamalar yaptı.

Prof. Dr. Ümit Kocasakal, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuş, yüksek lisansını da İstanbul Üniversitesi'nde yapmıştır. Yurt içi ve uluslararası birçok başarı ödülünün sahibi olan Prof. Kocasakal, 2010-2016 yılları arasında 3 kez dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu başkanlığına seçilmiş, 2016'da tekrar aday olmamıştır. Galatasaray Üniversitesi “Ceza ve Ceza Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanlığını sürdürmekte, Galatasaray Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi'nde Ceza Hukuku Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Sayın Kocasakal, Cumhur İttifakı'nın mevcut anayasayı yeni bir anayasa ile değiştirilmesindeki ısrar son günlerin en önemli konularından. “Bütün partilerin destek vereceğine inanıyoruz” gibi açıklamalar var, “2023 Anayasası” dediklerine göre yılbaşına kadar da çıkarılması planlanıyor. Sizce neleri değiştirecekler, yani neden memnun değiller de yeni anayasa isteniyor?

Yılbaşına kadar yapamazlar ama zaten “2024'te bitse dahi çalışmalar 2023'te başladığı takdirde yine “2023 Anayasası diyecekler”, 100'üncü yıl içinde olmasını sağlamak için herhalde. Bu bitmeyen “Yeni Anayasa” meselesi hayati bir konu. Çünkü her şeyin alt yapısını teşkil eden bir metinden, Devletin iskeletinden bahsediyoruz O yüzden çok derinlikli olarak ele alınması gereken bir konu.

Şuradan başlayalım; talep ne, “yeni ve sivil anayasa”, peki neden? Türkiye'nin gerçekten de yeni bir anayasaya ihtiyacı var mı? Buna çeşitli başlıklar altında bakalım; birincisi, Türkiye'nin yeni bir anayasaya değil, var olan anayasaya uyulmasına, hukukun üstünlüğünün kabul edilip hayata geçirilmesine ihtiyacı var. Biraz açalım; hukuk normları kendi kendilerine hareket edebilen canlı organizmalar değil. Ben hep otobüs örneğini veriyorum; otobüs kendi kendine gitmez, otobüsü bir şoför idare eder, usta şoför emniyetli sürer, kurallara uymayan bir şoför kaza yapar. Hukuk normları da onu uygulayan zihniyete göre şekillenir. Yani, bu şu demektir; hak ve özgürlüklere gerçekten önem veren, hukuka ve yargı bağımsızlığına saygılı bir iktidar ve zihniyet, kağıt üstünde kötü bir düzenlemeden dahi hak ve özgürlüklere saygılı bir sistem çıkarabilir. Ama hukukun üstünlüğünü gerçek anlamda içselleştirip kabullenmeyen bir iktidar ise en özgürlükçü düzenlemeden dahi koyu bir istibdat çıkarabilir.

Cumhurbaşkanı “özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasadan” bahsediyor! Oysa bu iktidarın hak ve özgürlüklerle, yargı bağımsızlığıyla ilgili karnesi kırıklarla, adli sicili de sabıkalarla dolu! Demokrasiyi gerektiğinde inilecek bir “tramvay” olarak gören, yargıyı ayağa “pranga” olarak niteleyen, “Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymuyorum ve uymuyorum” diye alenen açıklama yapan ve her fırsatta yargıya emir, talimat veren, hatta zaman zaman tehdit eden, sistematik olarak konser yasaklayan, seçilmiş bir milletvekilini halen zindanda tutan, anayasal hakları valilik genelgeleriyle kısıtlayan bir zihniyetin demokratik, özgürlükçü, kuşatıcı anayasa talebi inandırıcı mıdır? Yargıyı “yürütmenin bir parçası” haline getirenler, varolana uymayanlar yeni anayasa yapamazlar. Örneğin Anayasa “herkes önceden izin almaksızın silahsız, saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilir” diyor, gelinen noktada yapabiliyor musunuz?

HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ZATEN SİZ KUŞATIYORSUNUZ!

Bunlar ortadayken hangi “özgürlükçü”, “kuşatıcı” anayasadan bahsediyorsunuz? Anayasayı ve hukuku hiçe sayarak hak ve özgürlükleri, yargıyı zaten siz kuşatıyorsunuz! Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne gerçekten inanan bir zihniyetin mevcut anayasa ile de eksiksiz bir demokratik işleyişi gerçekleştirmesi mümkün,

İkincisi, yeni anayasa ihtiyacı ile ilgili beyan ve gerekçeler hiçbir somut nedene dayanmıyor. En çok söylenen şey sözde “12 Eylül darbesi ürünü anayasadan kurtulmak!”. Bu uzun bir konu ama bugün 12 Eylül zihniyeti başta ekonomik model olmak üzere iktidardır.12 Eylül’ün ürünü ve izinde olanların 12 Eylül'le hesaplaşması da mümkün değil. Darbelere zamanında ve açıkça hiçbir biçimde karşı çıkmamış olanların “darbe anayasası edebiyatı” bir aldatmacadan ibarettir. Kaldı ki, İslam'ı siyasallaştıran, onu istismar eden zihniyetin hiçbir darbeye karşı çıktığı da görülmemiştir, görülemez, çünkü bu fıtratlarında yok. Darbe anayasası sizi rahatsız ediyor da, darbe ürünü “Siyasi Partiler Kanunu” niye rahatsız etmiyor? Eğer bundan rahatsızlık duyuyor idiyseniz, bugüne kadar basit bir çoğunlukla değiştirebileceğiniz o “darbe ürünü” Kanunu niye muhafaza ettiniz? Çünkü lider sultasını, parti içi oligarşiyi ifade eden bir kanun olduğu için herkesin işine geliyor. Bu dahi bu gerekçedeki samimiyetsizliği ortaya koyuyor.

ANAYASALAR ALAADDİN'İN SİHİRLİ LAMBASI DEĞİLDİR, ŞİŞEDEN ÇIKACAK CİNİN NE YAPACAĞI DA BELLİ OLMAZ!

“DEVLET ORMANLARI KORUR” DİYOR ANAYASA, KORUSANIZA, NEDEN KORUMUYORSUNUZ?

Kaldı ki anayasalar bir anda toplumsal ve ekonomik sorunları çözecek birer sihirli küre değildir! Alaaddin'in Lambası da değildir ve şişeden çıkacak “cinin” de ne yapacağı belli olmaz! O yüzden bu Anayasa doğru ve özgürlükçü bir yorumla uygulanırsa hiçbir şeye engel değildir, kaldı ki üçte ikisi zaten değiştirilmiş bir anayasaya artık gerçek anlamda “darbe anayasası” demek de doğru değildir. Vatandaşlar şu soruyu sorsun; Hangi madde rahatsız ediyor veya tartışma yaratıyor? Yani, “Kıyılar devletin hüküm veya tasarrufu altındadır” diyor mesela 43. madde, “Ücrette adaletin sağlanmasını” söylüyor 55. Madde o zaman yapın elinizden tutan mı var! Bu maddeler mi rahatsız ediyor veya engel oluyor? Aynı şekilde 169.madde Devlete ormanları koruma görevi yüklüyor korusanıza! Anayasa'da hüküm olmasına rağmen korumuyorsunuz? Yani görüyorsunuz, cansız bir metne, normlara hayatiyet kazandıracak olan zihniyet önemli.

“SİVİL ANAYASA” DİYE BİR İFADE LİTERATÜRDE YOK, SON DERECE SAÇMA BİR İFADE!

Üçüncüsü, “sivil anayasa” diye bir ifade son derece anlamsız. Oradaki “sivil” ifadesi yapılmak istenenin aslında üstünü örtmenin ifadesi onu söyleyeyim. Şu kadarını belirteyim: Küresel merkezlerden fonlanıp ülkeleri bir örümcek ağı gibi saran Sivil Toplum Kuruluşlarındaki (STK) “sivil” ne ise yahut FETÖ’nün o dönemki ‘Sivil Gençler'indeki “sivillik” ne ise burada da o!

Bir diğer önemli soru şu: Her isteyen, aklına esen, canı sıkılan anayasa yapabilir mi? Yapamaz! Zaten değiştirilemez maddelerin varlığının, izin verilen değişikliklerin katı çoğunlukla yapılabilmesinin sebebi de bu. Anayasalar genellikle “yeni bir devlet kurulurken” veya o devlet yıkılıp yenisi kurulurken ya da ihtilal veya devrimlerden sonra yahut “karşı devrimlerden sonra” yapılır. Bunu bizim tarihimize baktığınızda da görürsünüz. Peki bir hukukçu ve yurttaş olarak soruyorum şu an bunlardan hangisi var da yeni bir anayasa isteniyor? Yeni bir devlet mi kuruluyor, bizim haberimiz mi olmadı? Birilerinin talebi üzere 1923 Cumhuriyeti yıkılıyor da yeni bir “ikinci” bir Cumhuriyet devlet mi kuruluyor? Yahut bizim haberimiz olmadan bir darbe veya bir karşı devrim mi oldu? Yorumunu okuyucuya bırakıyorum. Ama bilinsin ki; Anayasanın “sivili” oluyorsa, darbenin de sivili olur!

İMRALI'DAKİ İLE HÜDAPAR'I BİRARAYA GETİREN ŞEY, HEPSİNİN CUMHURİYET'LE SORUNU OLMASI!

Yeni anayasayı genellikle kimler istiyor, şöyle bir bakalım. Bunu mesela üüniter yapıyla sorunu olanlar istiyor. Eskiden beri İmralı'daki terörist başının ve legal görünümlü uzantılarının dilinde sürekli olarak “Demokratik cumhuriyet ve buna bağlı olarak bir yeni anayasa” vardır. Başka, HÜDA PAR gibi din devleti hayali kuranlar yine “yeni anayasa” diyor. Bir de fonlu ve güdümlü, kullanışlı, ikinci cumhuriyetçi liberaller! Peki bunları bir araya getiren ortak şey ne? Yanıt açık: Cumhuriyet'e, onun kuruluş felsefesi ve mimarisine karşı ve düşman olmaları. Dikkat ederseniz bu yeni anayasacıların referans noktası ne hikmetse hep 1921 Anayasası! Peki niye örneğin 1924 değil de 1921? Çünkü 1921 Anayasası'nın olağanüstü bir dönemin geçiş metni olup gerçek anlamda bir AY olmaması bir yana, 1921 Anayasası'nda 1924'te olduğu gibi Türkiye Devleti'nin bir cumhuriyet olduğu, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimci olduğu, dilinin Türkçe olduğu, başkentinin Ankara olduğu gibi hükümler yok! yani Cumhuriyet, üniter yapı, laiklik yok! Cumhuriyet'in anayasası 1924 Anayasası'dır. Dolayısıyla 1924'ü atlayıp 1921'e referans yapmalarının sebebi budur.

MİLLETİN ÇEŞİTLİLİĞİ OLMAZ, MİLLET TEKTİR!

Zaten Cumhurbaşkanı konuşmasında “Milletin çeşitliliğini yansıtan anayasa” dedi, bu çok garip bir laf. Bir ülkenin kültürel çeşitliliği olur, o ülke içinde elbette farklı kültürler, farklı etnik yapılar, kökenler olur ama bu başka bir şeydir, “millet” başka bir şey. Milletin çeşitliliği olmaz. O milleti oluşturan unsurların zenginliği ve çeşitliliği olur. Farklılıkların, çeşitliliklerin kaynaşması ile oluşan millet tektir. Atatürk'ün dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”. Egemenliği bu şekilde bölemezsiniz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, o milletin adı da Türk Milleti'dir, nitekim Anayasa 6'ncı madde de bunu söylüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Başdanışmanı Şükrü Karatepe “Başlangıç hükmü kaldırılsın, değiştirilemez maddeler tartışılsın” diyor, aynı sırada Başdanışman Mehmet Uçum “üniter yapı, demokratik, laik sosyal hukuk devleti kalacak” diyor. Bu çelişki nedir?

Değiştirilemez maddeleri hatırlarsak kimin neyle sorunu olduğunu da anlarız: Cumhuriyet, üniter yapı, dilin Türkçe, başkentin Ankara, bayrağın ayyıldızlı al bayrak olması. İstiklal Marşımız. Atatürk milliyetçiliği. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olma. Ama bunları tamamlayan, hayatiyet veren başka maddeler de var.

Bu çerçevede Mehmet Uçum’un kırmızı çizgi olarak gördükleri arasında örneğin laiklikle ilgili 24'üncü madde yok. Türk vatandaşlığıyla ilgili 66'ncı madde” yok. hepimizin bildiği devrim kanunlarını koruyan 174'üncü madde yok. Daha önemlisi en az ilk üç madde kadar önemli olan ve onların temelini oluşturan başlangıç kısmı yok!

Peki, başlangıç niye bu kadar önemli? Anayasa'nın başlangıç kısmını herhangi bir kitabın “önsözü” gibi görmeyin. Nitekim Anayasamızın 176'ncı maddesi “Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmı Anayasa’nın metnine dahildir” diyor. Bu ne demek, bu sadece basit bir önsöz değil, değiştirilemez ilk 4 maddenin başında bulunan ve “madde sıfır” olarak niteleyebileceğimiz bir başlangıç maddesi. Şimdi hukuktaki evleviyet ilkesine göre siz ilk 4 maddeyi değiştiremiyorsanız, bunların dayandığı temel ilkeleri belirten ve Anayasa metnine de dahil olarak kabul edilen başlangıcı da aynı şekilde değiştiremezsiniz. Şükrü Karatepe’nin başlangıca bu kadar saldırması boşuna mı ?

Elbette değil. Çünkü başlangıç kısmı; Devletin tapusunun kime ait olduğunu, sınırlarını, deyim yerindeyse ada, parsel, paftasının ne olduğunu söylüyor. Nasıl? Türk devletinin bölünmez bütünlüğünden, kurucusunun Atatürk olup O’nun milliyetçilik anlayışı ve devrimlerinin esas alınmasından, “Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğunu” belirterek. “Türk vatanından”, “Türk devletinden” ,”Atatürk ilkelerinden”, Türk varlığından ve Türk vatandaşlığından bahsediyor. Bunlar, “Yeni Anayasa” üzerinden başlangıç kısmının da niçin kaldırılmak istendiğini yeterince anlatmıyor mu? O yüzden zihniyeti belli Şükrü Karatepe’ye göre başlangıç hiç olmamalıymış, olacaksa da “demokrasi, insan hakları gibi küçük bir paragraf olmalıymış, değiştirilemez hükümler de olmamalıymış! Yeni Anayasa olursa, bir kere doğal olarak ilk üç maddenin yanı sıra başlangıç kısmı da ortadan kalkmış olacak! Yerine artık ne gelirse! “Yeni anayasa” ifadesiyle arzulanan Cumhuriyet'in kuruluş kodlarının ortadan kaldırılması, mesele bu kadar basit. Onun için referansları 1921 Anayasası. O’nun için başlangıca ve değiştirilemez maddelere karşılar.

Peki, neden aynı anda iktidardan 2 isim (Mehmet Uçum ve Şükrü Karatepe) ortaya çıkıp farklı söylemler ortaya atıyor?

Bu klasiktir, iyi polis-kötü polis mantığı. Bir de bazen olur ya; birine bir şey söyletilir, toplumun nabzı ölçülür, bakalım büyük tansiyon kaç, küçük tansiyon kaç! Tepki gelince de biliyorsunuz klasik, basmakalıp bir cevap vardır “Efendim kendi kişisel görüşleridir, bizim kurumsal görüşümüzü yansıtmıyor”. Yerseniz…

O KADAR LAF ETTİKLERİ YEŞİL SOL PARTİ'YE DE GİDECEKLER!

Türkiye'de yeni bir yöntem ortaya çıktı, insanlar 2 muhalefet partisiyle meşgul edilirken diğer tarafta başka adımlar atılıyor, örneğin yeni anayasa çalışmaları yürütülüyor ve gayet emin şekilde “İYİ Parti, DEVA, Saadet partileri yeni anayasaya evet diyebilir” deniyor.

İşte şimdi bakın, o kadar laf ettikleri Yeşil Sol dahil herkese de gideceklermiş! E hani bunlar terör örgütünün uzantısıydı? (ki öyle). O zaman Türkiye Cumhuriyetine düşmanlık edenlerle mi, yeni anayasa yapacaksınız? Gözünüz bu kadar mı karardı? Tekrar söylüyorum, yeni anayasanın temelde 1923 Cumhuriyeti'nin kuruluş mimarisinin değiştirilmesi, kurucu kodlarının ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişim olduğu gün gibi ortada. Herkes bütün bu söylenenlere, kimlerin yan yana geldiğine, niye başlangıca bu kadar saldırıldığına, hangi maddelerin tartışma konusu yapıldığına bakarsa zaten amacın ne olduğunu hemen anlar. Yani amaç “Devlet ormanları korur” la ilgili maddeyi değiştirmek değil!

“ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK, KUŞATICILIK, SİVİL” FİLAN BUNLAR İŞİN HİKAYESİDİR!

Daha özünü söyleyeyim; Bir şeyde “yeni” diyorsanız, öncelikle eskiye ait her şeyi ortadan kaldırıyorsunuz demektir, bu kadar basit. Kaldırdıktan sonra da geriye konulmasının da bir garantisi yok ki! Dolayısıyla, siz bakmayın bu “özgürlükçülük, kuşatıcılık, darbe anayasası”, “sivil” soslar filan bunların hepsi işin hikayesidir, gerçek maksadı gizlemeye yöneliktir. Bu tür süslü sözler altında amaç başka, tekrar altını çiziyorum; birbirinden çok farklı görünen kimlerin yeni anayasa istediğini bir araya getirdiğinizde zaten yeni anayasa talebinin hangi amaca yönelik olduğunu açık görüyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki dini ticarete ve siyasete alet eden zihniyet ile etnik bölücülüğü esas alan zihniyet ‘yeni anayasada ve 1921 Anayasasında buluşuyor. Niye? Çünkü 1923 Cumhuriyeti'yle sorunları var

Bu anayasa “gayrimeşru” ise bugüne kadar yapılan her şey gayrimeşrudur” diyorsunuz, bunu anlatır mısınız?

Biz, Anayasanın yeni bir anayasa yapma hak ve yetkisi vermediğinden, başlangıcın ve ilk dört maddenin değiştirilemeyeceğinden söz ettiğimizde verebildikleri tek cevap şu: “Efendim bu Anayasa darbe anayasası olduğundan gayrı meşrudur, o yüzden bu yasaklar da geçersizdir, yeni bir anayasa yapılabilir”. İşte o zaman ben de diyorum ki eğer bu Anayasa ve bu hükümler gayrı meşru ise, sizlerin de bu Anayasa kapsamındaki geçmiş ve mevcut tüm faaliyetleriniz gayrı meşru! Öyle ya bir kısmı meşru, bir kısmı gayrı meşru olur mu?

Bakın, anayasalar neden sadece katı çoğunlukla değiştirilebilir? Mesela neden yasalar salt çoğunlukla geçiyor da anayasa değişiklikleri için katı çoğunluk gerekiyor? Çünkü anayasa alelade bir yasa değil, çünkü tarihin bir döneminde canı sıkılan her iktidar “çoğunluğu elde ettim” diye kolaylıkla ve kendi amaçları doğrultusunda bu temel metni değiştiremesin diye. İki; niye anayasalarda (sadece bizde değil, Avrupa’da da pek çok ülkede) “değiştirilemez” hükümler var?

Anayasalarda değiştirilemez hükümlerin var olmasının sebebi; belli bir dönemdeki meclis ya da seçmen çoğunluğu “millet iradesini” değiştiremesin diye vardır. Çünkü millet ile halk veya seçmen aynı şey değil. Nitekim AY’nın 6. maddesinde “Egemenlik kayıtsız şartsız Meclis'indir veya “seçmenindir/ seçmen çoğunluğunundur” yazmıyor! “milletindir” yazıyor ve o milletin adını da koyup “Türk milleti” diyor. Peki Türk milletinden kasıt ne? Sadece bugün yaşayanlar veya seçmenler değil ki. Bizden önce yaşamış ve ebediyete intikal etmiş olanlar, bugün yaşayanlar ve gelecekte yaşayacak olanların tamamıdır millet ve Türk milleti. Yani “Türk Milleti”, bugün yaşayanları veya onların çoğunluğunu değil, binlerce yıllık kadim bir devlet geleneğini ve onun iradesini ifade ediyor. Anayasa'nın değiştirilemez ilkeleri, milleti iradesinin asıl tecellisi. O yüzden tarihin bir dönemindeki “seçmen iradesi”, millet iradesini değiştiremiyor.

ATATÜRK “İSTİBDAT MECLİSTEN DE KAYNAKLANABİLİR” DEMİŞTİR!

Bu sebeple, Meclis'ler dahi her şeye muktedir değildir. Altını çizerek söylüyorum, Meclis dahi, isterse üye tam sayısının tamamıyla hareket etsin her şeye muktedir değildir. Atatürk bunu gördüğü için “Milletler meclislerine dahi gereğinden fazla güvenmemelidirler, çünkü istibdat meclisten de kaynaklanabilir” demiştir. Yine 6.madde, Türk milletinin egemenliğini Anayasadaki organları eliyle “kullanacağını” söylüyor, yani hiç kimseye devredilmiyor egemenlik, hep millette. İşte “buna “kuvvetler ayrılığı” diyoruz. Demek ki Türk Milleti'nin egemenliğinin bir kısmı Meclis'te, bir kısmı yürütmede, bir kısmı yargıda tezahür ediyor.

Şu halde Meclis dahi her şeye muktedirdir değildir, çünkü aslında hep millette olan egemenliğin bir kısmını, üstelik kayıtlı ve kısıtlı bir yetki olarak kullanıyor. Nitekim 6. Maddenin 3. fıkrası diyor ki; “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.” Madde şunu söylüyor; sen Meclis olarak da, cumhurbaşkanı olarak da, yargı olarak da, bu 3 kuvvet olarak da bir şey yapacaksan bunun mutlaka Anayasa'dan kaynaklanan bir temeli olmalı, bu kadar basit. Mesela Meclis neye dayanarak kanun çıkarıyor, çünkü Anayasa'da Meclis'in kanun yapmasıyla ilgili düzenleme var. Böyle bir hüküm olmasa kanun çıkaramaz.

Peki Anayasa'da yeni bir anayasa yapımına dair yetki veren, buna hukuki zemin oluşturacak bir düzenleme var mı? Hadi açın bakın bakalım Anayasa'yı. Böyle bir düzenleme yok. Sadece başlangıç ve ilk dört madde hariç diğer maddeleri, o da bunların içini boşaltmayacak şekilde değişiklik yapabilirsiniz. Bunun adı ise “Yeni Anayasa” değil, “Anayasa değişikliği” olur.

Anayasa'da birçok değişiklik yapıldı ama değil mi?

Çok doğru söylüyorsunuz zaten söylemek istediğim şu; bizim mevcut Anayasa'mızda 175. maddede Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri (ki buna başlangıç da dahil) dışındaki maddeler kural olarak değiştirilebilir, bunun anayasal dayanağı var. Ama “ilk 4 madde hariç bütün maddeler değiştirilebilir” ifadesi eksik. Doğru ifade şu; “ilk 4 madde hariç ama yapacağınız değişiklikler de bunların içini boşaltmayacak şekilde değiştirilebilir.” Yani “değiştirilebilir” bir maddenin değiştirilebilmesinin de bir sınırı var. O da, “görünüşte değiştirilebilir” bir maddede yapacağınız değişiklikle “değiştirilemez” bir maddenin içini boşaltmayacaksınız. Aksi takdirde “değiştirilemez” maddeler orada süs biberi gibi durur, siz “değiştirilebilir” bir madde üzerinden yapacağınızı yaparsınız. İyi anlaşılması için bir örnek vereyim; cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili 101. madde değiştirilebilir bir maddedir, o zaman hadi şöyle bir değişiklik yaptık dedik ki; “Cumhurbaşkanının görev süresi ölene kadardır. Öldükten sonra varsa oğluna yoksa kardeşlerine geçer.” Değiştirilebilir bir maddeyi böyle değiştirdiğinizde aslında siz neyi değiştirmiş oluyorsunuz, değiştirilemez 2. maddedeki “hukuk devleti ilkesini” değiştirmiş oluyorsunuz.

ANAYASA'DA VAR OLMAYAN BİR YETKİYLE ANAYASA YAPMAYA KALKMAK SUÇTUR!

Yukarıda belirttiğim üzere Anayasa'da yeni anayasa yapımıyla ilgili bir düzenleme yok. Darbe anayasasından şikayet ediyorlar ya! Darbeyi “darbe” yapan kimin veya ne amaçla yaptığı değil, bunun anayasal bir dayanağının olmamasıdır. O zaman yeni anayasa yapımıyla ilgili de Anayasa'da bir dayanak, bir hüküm olmadığı halde ve 6. maddede de “Sen Anayasa'da olmayan bir yetkiyi kullanamazsın” denildiği halde, bir de üstüne 11. maddede “bu Anayasa herkesi bağlar” dediği halde Anayasa'da var olmayan bir yetkiyi kullanarak anayasa yapmaya kalkışmak bana göre aynı şekilde “Anayasa'yı ortadan kaldırmaya teşebbüstür” ve TCK'nın 309. maddesindeki suçu oluşturur, bu kadar basit. Aksi halde aynı şekilde anayasa dışı bir süreç olan darbelere karşı çıkmanın meşruiyeti de, anlamı da kalmaz!

Bunu söyleyince “efendim darbe anayasasının bu maddesine niye uyuyorsun” diyorlar, siz bunca senedir şimdiye kadar ve halen aynı “darbe” anayasasının hükümlerine göre ülkeyi ederken meşru da, burada mı gayrı meşru? Eğer gayrı meşru ise bugüne kadar yaptığınız her şey ve bugün yapmakta olduğunuz her şey anayasa dışı ve gayrı meşru! Yani kazanın doğurduğuna inanıyorsunuz ama öldüğüne inanmıyorsunuz!

Ayrıca, bu Meclis anayasa yapacak kurucu bir meclis de değildir. Ben bunları söyleyince “hocam o zaman hiçbir zaman yeni anayasa yapılamaz ancak darbelerden sonra yapılır” diyorlar. Buna karşı öncelikle söylenecek şey şudur: Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş kodları, kurucu mimarisi ancak bir karşı devrimle veya darbeyle değiştirilip ortadan kaldırabilir. İki; kaldı ki eğer her şeye rağmen yeni anayasa diyorsanız bunun yolu Anayasa'nın değiştirilmesine ilişkin kuralın kıyasen uygulanması olabilir. Yani önce Meclis'ten yeni anayasa ihtiyacına dair üçte birin yazılı teklifi olacak. Ardından iki görüşmeyle 3/5 çoğunlukla bir karar çıkaracaksınız, sonra bunu halka soracaksınız, “Ey Türk Milleti yeni bir anayasa istiyor musun?” Aynı şekilde 3/5 çoğunluk evet derse o zaman Meclis'i feshedeceksiniz ve sadece bu yeni anayasayı yapmak üzere bir kurucu meclis oluşturacaksınız. Bu kurucu meclis bu yeni anayasayı yapacak, iki kere 3/5 çoğunlukla kabul edecek, sonra bunu referanduma götürecek, referandumda da millet 3/5 çoğunlukla “evet” derse yeni bir anayasa yapılmış olacak. Her durumda 1923 Cumhuriyeti'nin milli mücadeleyle ve Türk devrimiyle kurulmuş yapısını ancak bir karşı devrimle yıkabilirsiniz ve buna karşı herkesin direnme hakkı mevcuttur, zaten Anayasanın başlangıç kısmının son fıkrası da bu hakka açıkça vermekte.

Deseler ki; biz ilk 4 maddeye dokunmayacağız ama parlamenter sistemi kaldırdık yerine Anayasa'ya başkanlık sistemini koyuyoruz, bu mümkün mü?

Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti içerisinde sadece parlamenter sistem mi vardır, başkanlık sistemi de olur mu o tartışılır. Burada önemli olan hangi sistem olursa olsun bunun Anayasanın 2.maddesindeki Cumhuriyetin niteliklerine ve Başlangıçtaki ilkelere aykırı olmaması, bir de egemenliğin kullanılmasının belirli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılmamasıdır. Bana göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşunu, Milli Mücadelesini Meclis üzerinden yaptığı için bizim kodlarımızda bence Meclis vardır ve zaten Atatürk başkanlık sistemini asla düşünmediğini kendi ağzından zamanında dile getirmiştir. Yeni Anayasa meselesi ise yönetim biçiminden farklı bir mesele. Gördüğüm esas tehlike yeni anayasa üzerinden devletin kuruluş mimarisini değiştirmeye çalışmak ki bunun hem Anayasa dışı hem de gayrı meşru bir girişim olduğunu, bir karşı devrim ve darbe teşebbüsü olduğunu belirttim. Cumhuriyet'i ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez, kimsenin böyle bir yetkisi de yoktur. İşte o yüzden Anayasa'dan kaynaklanmayan bir yetki kullanılmak suretiyle yeni bir anayasa da yapılamaz. Aksi halde yukarıda belirttiğim üzere aynı şekilde anayasa dışı bir süreç olan darbelere karşı çıkmanın meşruiyeti de kalmaz!

TÜRKİYE, DİN İSTİSMARINI, ATATÜRK İSTİSMARINI HALLEDEMEDİĞİ SÜRECE HİÇBİR ŞEYİ HALLEDEMEZ!

Cumhurbaşkanı Erdoğan “yeni anayasa için uzlaşma zemini arıyoruz” diyor, başörtüsünü bu anayasanın içine koydukları anda ortaya bir dindarlık tartışması çıkacak ve bütün partiler oy vermek zorunda kalacak.

Burada “cini şişeden çıkaran”, “laikliği tehlikede görmeyen” muhalefet partisinin genel başkanı. Cin şişeden çıkınca öbürleri de el yükseltti, “Böyle mi diyorsun, o zaman Anayasa'ya koyalım” dediler, hadi bakalım temizleyin şimdi! O yüzden yukarıda “Cin şişeden çıktı mı ne yapacağı belli değil” dedim. Bakın Türkiye bu din istismarını, aynı şekilde Atatürk istismarını halledemediği, dinin siyasete alet edilmesini önleyecek şekilde laikliği gerçek manada hayata geçiremediği sürece hiçbir şeyi halledemez.

Kafalarındaki “Yeni anayasayı” bana göre “sivil soslu” ve görünümlü bir “karşıdevrim” ve “darbe” ile hayata geçirebilirlerse söz ettiğiniz diğer konuların hiçbir önemi kalmayacak, zaten her şeyi o “yeni anayasaya” göre kolaylıkla yapacaklar.

(Sevgili okurlar kısa bir tatil için röportajlara bir süre ara veriyorum. Yakında tekrar görüşmek üzere hoş çakalın.)

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp