Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

21/09/2023

Yer ve yen

Başkan Erdoğan, seçim kampanyası sırasında biraz da muhalefet cephesinin popülist vaatleri karşısında oy kaybetmemek için irrasyonel bir ekonomi politikası izledi. Bu politika “döviz patlatan çok düşük faiz” ardından “döviz fiyatını baskılama”, “başta akaryakıta olmak üzere kamu zamlarını erteleme”, “emeklilikte yaşa takılanlara (?) aylık bağlama” ve “otomobil fiyatlarını ucuzlatma” benzeri birçok gayri iktisadi kararlar içeriyordu. Seçimler bitince takke düştü, kel göründü. Ülke ekonomisi amansız bir döviz kuraklığına ve bütçe açığına sürükleniyordu. Başkan derhal tutum değiştirdi. “Faizi indirerek, enflasyonu düşürme” iddiasından (şimdilik) vazgeçti. Eğer dövizsiz kalma tehlikesi olmasaydı, mesela Karadeniz'den doğalgaz, Gabar Dağı'ndan da petrol fışkırsaydı, Erdoğan hipotezini sürdürürdü. Politika değişikliği “kadro değişikliği” olarak ete kemiğe büründü. Eski tüfek Mehmet Şimşek, Londra'dan; adını hiç duymadığımız Gaye Erkan, New York'tan celbedildi. Merkez Bankası Başkanlığı'na getirilen Gaye Erkan, birinci yardımcı olarak yanına Türkiye ekonomisini yakinen bilen “banka ekonomisti” Cevdet Akçay'ı aldı. İki numaraya New York Merkez Bankası'nda 10 yıllık deneyimi olan Fatih Kahraman'ı yerleştirdi. Üç numaralı başkan yardımcılığına da 2017'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomi başdanışmanlığına atanmış Hatice Karahan'ı getirdi. Hatice Karahan, türbanıyla Müslüman olduğunu afişe ederek “siyasi üstünlük sağlayan” bir hanım kişiydi.

EKONOMİNİN BEYİN TAKIMI

Merkez Bankası Başkanı ve üç yardımcısından oluşan bu takımın ortak özelliği, hepsinin Boğaziçi Üniversitesi mezunu olup ABD'de doktora yapmış olmaları ve Başkan hariç diğerlerinin akademik unvanlarının da bulunmasıdır. Hiç kimse bu şahsiyetler için “ekonomi bilmiyor” diyemez. Tam aksine bu ekibe, poker diliyle tanımlamak gerekse elden “kare as” denebilir. Gelelim can alıcı soruya: Her biri diğerinden daha yüksek tahsilli ve vasatın üstünde Allah vergisi zekaya sahip, üstelik hayattaki başarılarına (mesela para kazanma becerilerine) bakılırsa çok da akıllı olan bu “kadro” Türkiye ekonomisini uçurabilir mi? Hayır. Haydi uçurmaktan vazgeçtik, içine düştüğü açmazlardan kurtarabilir mi? Çok zor. Peki ekonomiyi bu kadar ehil insanların eline teslim etmenin hiç mi faydası yok? Olur mu öyle şey? Bu üstatların “orta gelir tuzağında” debelenmekte olan ekonomimizin sağlıklı gelişmesine mutlaka katkıları olur. Mesela Kemal Derviş gibi Güçlü Ekonomiye Geçiş planı yapabilirler.

OYNA DA GÖRELİM

Bir düğünde çiftetelli oynayanları küçümseyerek seyreden kişiye, ‘hadi sen oyna da görelim' demişler. O da ‘oynamasına oynarım ama yerim dar' demiş. Bunun üzerine kendisine yer açmışlar. Hadi bakalım göster kendini demişler. Bizimki, yine oynayamam çünkü yenim dar demiş. Merkez Bankası'nın tepe yönetimini oluşturan bu dört kişinin “görev tanımı” nedir? Yetkileri nerde başlayıp, nerede bitmektedir? Bu kadronun tek vazifesi, Türkiye'nin ihtiyacı olan dövizi, sıcak-soğuk, kirli-temiz demeden yurt dışından getirmektir deniyorsa, bu hocalara ayıp edilmiş olur. Merkez Bankası “fiyat istikrarını tesis etmekle yükümlüdür” başka şeylere karışmasınlar demekle de “yetki ve sorumluluk” tanım yapılmış olmaz. İşleri kolay değil. Bu hocalara da bir çift sözüm var: Türkiye “dış-borç-kolik; çift para birimli” bir ekonomidir. Bu ülkede parası döviz olan ABD ve AB merkez bankalarının uyguladığı “yükselt faizi-sık parayı” yöntemi, enflasyonla mücadelede sürdürülebilir bir sonuç vermez. Bu kadronun görevi sadece MB'yi yönetmekle sınırlanamaz. Onlar Erdoğan'a ekonomide “hattı müstakimi” göstermelidir. İki görev birbirinden ayrılamaz.

SON SÖZ: Ateşten gömleği giyen, yanmayı göze almalıdır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları