Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

17/08/2023

Altın belası

Bir serbest piyasa sistemi olan Türkiye ekonomisinin en ciddi sorunu enflasyondur. Çünkü enflasyon, “serbest piyasa” sisteminin işleyişini bozar. Şöyle ki; serbest piyasa sistemi “fiyat mekanizması” (görünmez el) tarafından yönetilir. Enflasyon da bu mekanizmanın en önemli parçası olan “para biriminin” arızalanması demektir. Arızalanan “ulusal para birimi” paranın “ölçü birimi”, “tasarruf aleti” ve “uzun vadeli sözleşme akçesi” olma işlevlerini yapamaz olur. Ortaya çıkan işlevsel boşluğu “döviz” üstlenir. Böylece ülke ekonomisi “çift paralı” hale gelir. Çift paralı ekonomilerde enflasyon, döviz fiyatının artışına, döviz fiyatının artışı da enflasyona sebep olur.  Bilinen adıyla “devalüasyon-enflasyon” sarmalı oluşur. Yani kedi kuyruğunu kovalar. Çift paralı ekonomilerdeki enflasyon ile tek paralı (dolar, euro vs.) ekonomilerdeki enflasyon, sonuç itibarıyla aynı şey olsa da indirilme yöntemleri açısından farklıdır. Çift paralı ekonomilerde kök sebep “döviz gelir-gider açığı”, diğer adıyla “cari işlemler açığı”dır. Yani dövizin arzı az, talebi çoktur.  Bu yüzden döviz fiyatı artar. Bu, bu kadar yalın bir iktisadi olaydır. Enflasyonu durdurmak için devalüasyonu durdurmak bunun için de döviz arzını artırmak gerekir. Kısa vadede çözüm, borçlanarak döviz arzını artırmaktır. Ama bu çözüm geçicidir. Atalarımızın dediği gibi “taşıma suyla değirmen dönmez.” Uzun vadeli kalıcı çözüm, ekonominin yapısını, cari açık verenden cari fazla verene dönüştürmektir. Bu çok zor bir iştir. Halkın desteği sağlanmadan olmaz.

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN CARİ AÇIĞI?

İstatistiklere göre ekonomimiz yılda ortalama GSYH'nin % 5'i kadar cari açık vermektedir. Bu oran bir ara % 10'a çıkınca telaşa kapılan Merkez Bankası 29 Ocak 2014'te Erdoğan İran'dayken faizi % 6.5 artırmış ve sonrasında “5-5-5” formülünü ortaya atmıştı. Yani: % 5 büyüme, % 5 işsizlik, % 5 cari açık sürdürülebilir hedeftir demişti. Cari açık konusunu sürekli gündemde tutan çok az sayıdaki iktisat yazarlarının başında ben geliyorum. Hal böyle olmakla birlikte “Türkiye'nin cari açığı yoktur” diye gazetede makale yazan, televizyonda yorum yapan da benim. Tuhaf ama gerçek. İşe tanımla başlayalım: Cari işlemler açığı (fazlası) tüketim ve yatırım malları ithalatı ile turizm, taşımacılık ve faiz ödemeleri başta olmak üzere “görünmez” tabir edilen kalemlerin dış alımları ile bunların dış satımı arasındaki farktır. Bu hesabı yanıltan “mal” ise “parasal olmayan” diye tasnif edilen altındır. “Ödemeler Dengesi” tablosunda “cari işlemler” bölümüne girdiğine göre parasal olmayan altın bir maldır. Eğer kuyum imalatında hammadde olarak kullanılıyorsa mal olduğu doğrudur. Bu kuyum ihraç ediliyorsa, ithalatı için ödenenden çok döviz ülkeye giriyordur. Burada “cari açık” oluşmaz. Eğer parasal olmayan altın yurt içinde kalıyorsa, bunun “cari işlemlerden” çıkartılıp, parasal altın gibi “sermaye işlemleri” bölümüne aktarılması gerekir.  Çünkü:

ALTIN NE TÜKETİM NE DE YATRIM MALIDIR, ALTIN PARADIR

Altından yapılan kuyumlar veya sikkeler tüketim malı değildir. Bunlar kullanılınca tükenmez. Yatırım malı da değildir. Çünkü aşınmaz ve eskimez. Yani altın amortismana tabi değildir. Dolayısıyla tüketim veya yatırım malı olmayan bir malın yani altının “cari işlemler” hesabında yeri yoktur. Parasal altın zaten girmemektedir. Yurt içinde kalan ithal altın, aynen vatandaşın yastık altında veya yurt dışında tuttuğu yabancı para gibi bir tür dövizdir. Altın ithalatından altın ihracatı düşüldükten sonra yurt içinde kalan altının dolar karşılığı, ilan edilen “Cari Açık” rakamından düşülürse “Ekonomik Cari Açık” rakamı bulunur. Bu düzeltme döviz ihtiyacını ortadan kaldırmaz. Ama cari açığın sanıldığı gibi sadece “cari işlemlerden doğmadığını” herkes anlar. Bu da ekonomi politikası oluşturanların göz önünde tutması gereken önemli bir husustur.

SON SÖZ: Doğru ölçemezsen, doğru biçemezsin.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları