Kabaca 35 yıl önce Batı dünyasında adı “Para-sal” (Monetarist) olan yeni bir ekonomi kuramı yerleşmeye başlamıştı. Amacı, enflasyonu denetim altına almak olan bu yeni kuramın moda olmasının nedeni yüksek seyreden enflasyondur. Mesela ABD'de 1979-1981 yılları arasında yıllık enflasyon ortalama yüzde 12 olmuştur. İngiltere'de 1975'te yüzde 22'ye varan yıllık enflasyon 1982 yılına kadar dalgalanmış ve ortalama yüzde 15 olmuştur. İktisatçılar arasında görüş ayrılıkları vardır. Ama “fiyat mekanizmasını bozan” yüksek enflasyonun kötü bir şey olduğu hususunda fikir ayrığı yoktur. Bu yüksek enflasyon dönemini izleyen yıllarda izlenen uygulanan iktisat politikalarına, dönemin siyasi liderlerinin adına izafeten Amerika'da “Reaganism” İngiltere'de “Thatcherism” denmiştir. Türkiye'de de takma adı “Özalizm” olan bir “serbest ekonomi” politikası izlenmiş, büyüme sağlanmış ama enflasyon pek düşmemiştir.
ERDOĞAN DÖNEMİ EKONOMİ
Cumhurbaşkanı, Davutoğlu'nu hem AKP Genel Başkanlığı'ndan hem de Başbakanlık'tan uzaklaştırdı. Şimdi akla gelen sorulardan biri de Babacan'dan sonraki ekonomi çarı Mehmet Şimşek'in de görevden uzaklaştırılıp, uzaklaştırılmayacağıdır. Yani bundan sonra uygulanacak ekonomi politikası “Erdoğanizm” mi olacaktır? Erdoğan 2002 yılı sonunda iktidara geldi. O zaman IMF ile birlikte hazırlanan Kemal Derviş programı uygulanıyordu. Bu programın ana teması “enflasyon hedeflenmesi” idi ve buna devam edildi. 2002-2009 tüm dünyada ekonominin şaha kalktığı bir dönemdir. Türkiye de bu fırsatı kaçırmadı hem enflasyonu düşürdü hem de hızlı büyüdü. Bu devrede Başbakan Erdoğan ekonomiye fazla karışmadı. Ancak, 2009'dan sonra büyüme yavaşlayınca Erdoğan “yüksek faiz, enflasyon yaratır” diyerek “düşük faiz, enflasyon yaratır” diyenlerle iddialaşmaya girdi. Faizi düşürelim, hem büyüme hızlanır hem de enflasyon kıpırdamaz dedi. Bu iddialaşmada ben belli şartlarla Erdoğan'ın görüşüne katıldım. Ama o karmaşık konuya bugün girmeyeceğim. Bakalım görelim: Cumhurbaşkanı Erdoğan faizi düşürtüp, ekonomiyi yükseğe mi, yoksa uçurumdan aşağıya mı uçuracak?
Son söz: Frensiz araba ile hız yapılmaz.
Türkiye, IŞİD'i bombalamaktan vazgeçmeli
IŞİD (IRAK-ŞAM-İSLAM DEVLETİ) dünyada hiçbir devlet tarafından tanınmamış olsa bile bugün için fiilen devletimsi bir örgüttür. Fanatik ve gaddar Müslümanlar tarafından kurulmuştur. Yönetim kademelerinde muhtemelen Saddam döneminin Sünni sivil ve askeri bürokratları yer almaktadır. Silahlı kuvvetleri ve memurları vardır. Onlara maaş ödemektedir. Hâkimiyetini sürdürmek istediği topraklara sahiptir. İŞİD Türkiye'ye savaş ilan etmemiştir. Türkiye'den toprak talebi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti bu devletle sınırdaştır ve bu ülkeyi sürekli bombalamaktadır. Toprakları, komşu bir devlet tarafından bombalanınca, İŞİD de mukabele etmekte ve Kilis'e roket atmaktadır. Sınırlı savaş imkânları olan İŞİD, Türkiye'yi kendi toraklarını bombalamaktan vazgeçirmek için Türkiye içinde de intihar saldırıları icra etmektedir. Suruç, Ankara ve İstanbul eylemlerini gerçekleştirmiştir. Yenilerini de yapabilir. TC ile bir ölüm-kalım mücadelesine girmiş PKK'yı etkisizleştirmeye çalışan TSK'nın, aynı anda İŞİD'e karşı bir cephe açması kadar “zamanlaması yanlış” bir strateji olamaz. Amerika bizden İŞİD'le savaşmamızı istemektedir. Biz de “ABD, PYD'ye muhtaç olmasın diye” İŞİD'i bombalayıp halkımızı tehlikeye atıyoruz. Ben de bunu onaylamıyorum.
Son söz: Top atana, roket atarlar.