Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

06/08/2023

Adab-ı muaşeret

Adap, edebin çoğuludur. Edep, sakınma, çekinme bir şeyi yapmaktan utanma demektir. Muaşeret ise birlikte yaşamak, daha doğrusu “yaşam mekanlarını ve imkanlarını ortaklaşa kullanmak” demektir. Bu durumda adabı muaşeret “sosyal yaşam kuralları” anlamına gelir. Hem bireyi hem de toplumu ilgilendirdiğinden, bu kuralların estetik olduğu kadar, iktisadi olması da gerekir. Hal böyle olmakla birlikte, adabı muaşeret (İngilizcesi manners) daha ziyade “görgü kuralları” anlamında kullanılmakta ve konunun iktisadi yönüne pek dikkat edilmemektedir. Bundan 40-50 yıl önce ilkokullarda okutulan adabı muaşeret kitabında 21 görgü kuralı yer almaktaydı. Bunların birincisi, emanet alınan bir şeyi geciktirmeden sahibine iade etmek, sonuncusu da başkasının sözünü kesmemek ve susmasını bilmekti. Edeplere (yani adaba) uymamak edepsizliktir. Edepsizlik yerine saygısızlık, bencillik, sabırsızlık veya terbiyesizlik kelimeleri kullanılabilir. Edepsizlik sözcüğü ağır kaçtıysa buna “edep bilmemek” de denebilir. Mevlevilikte “Edep Ya Hu!” diye bir dua vardır. Bu, edepsizler (ki edepsizler genellikle şirrettir) karşısında çaresiz kalanların Tanrı'dan “edep bilmeyenlere edep öğretmesini” niyaz etmektir.

ULAŞIMDA ADAB-I MUAŞERET

Teknolojik gelişmeyle birlikte hayat tarzımız değişti. Adabı muaşeretin, bu değişimleri kapsaması gerekir. Muaşeret “yaşam mekanlarını ve imkanlarını ortaklaşa kullanmak” olduğuna göre, yeni yaşam mekanlarının ve imkanlarının neler olduğunu saptamakla konuya girebiliriz. En büyük mekan ve imkan gelişmesi, ulaşım ve iletişimde oldu. Hemen herkes, her gün olmasa da mutlaka evinden dışarı çıkıyor. Yaya, yolcu, araç sürücüsü, motosiklet, elektrikli kaykay veya bisiklet binicisi olarak “mülkiyeti topluma ait olan” mekanları (yolları, kaldırımları, meydanları, park ve bahçeleri) kullanarak iş için bir yerlere gidiyor veya geziyor, eğleniyor. İster istemez, aynı alanı diğer bireylerle bölüşmek zorunda kalıyor.  Bu sırada çıkarlar çatışıyor. Çünkü ortak mekan ve imkanların arzı az, talebi ise çoktur. Her birey fıtraten bir “ekonomik homo”dur.  Böyle olduğundan, en az zaman ve enerji sarf ederek amacına ulaşmak ister. Bu amaçla “önce ben” diye tutturur. O zaman da ortaya “önce kim” sorusu çıkar. Devlet kurabilen toplumlar; 1. Ortak mekan ve imkanlardan maksimum faydayı sağlamak yani “milli geliri verimlilik artışıyla büyütmek”, 2. Edepsizlerin “edepsizlik rantı elde etmelerine” engel olmak için yasalar çıkartır. Mesela “Trafik Kanunu”. Yasanın çıkması yetmez. Yasaya uymayanı, uymaya zorlasın diye polisi (İngilizcesi: Law Enforcement Officer) görevlendirir. Ne var ki polis ancak, toplumun çoğunluğu “edepli” yalnız küçük bir kısmı “edepsiz” davranıyorsa yeterince başarılı olur.

İLETİŞİMDE ADAB-I MUAŞERET

Teknolojinin hayat tarzımıza yaptığı ikinci büyük değişim, bilişim (iletişim artı bilgi işleme) alanında olmuştur. Ortaya müthiş bir “sosyal medya” (toplumsal ortam) çıkmıştır. Nasıl balıklar su ortamında yaşıyorsa insanlarda “sosyal medya” ortamında yaşar hale gelmiştir. Cep telefonları yanında olmayanlar, sudan çıkmış balığa dönmekte, bir an önce telefonlarına kavuşup “normal” (?) hayatlarına dönmek istemektedir. Sosyal medya, “adabı muaşeretin” en gerekli olduğu alandır. Devletler yasalarla bu alanı “edepli” hale getirmeye çalışmaktadır. Ama toplumun kendisi de yavaş da olsa bir “sosyal medya adabı” geliştirmek zorundadır. Bu adap, “sana yapılmasını istemediğini, başkasına yapma” evrensel kuralından başlamalıdır. İşin bir de iktisadi yönü var. İnsanlar sosyal medyada çok zaman harcıyor. Bu büyük bir kaynak israfıdır. Çünkü vakit nakittir. Sosyal medyanın adabı muaşereti oluştukça, ekonomik gelişme de hızlanacaktır.

SON SÖZ: Edep, ekonomiktir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları