Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

06/07/2023

Sefalet içinde sefahat

Sefalet, yokluk içinde bulunma, yoksulluk çekme, yoksulluğun yarattığı sıkıntılara katlanmak zorunda kalma anlamına gelir. Sefahat ise sefaya, zevke ve eğlenceye düşkünlük demektir. Düz mantıkla düşünülürse, sefalet ve sefahat çelişiktir. Yani bir yerde sefalet varsa orada sefahat olmaz. Ya da sefahat varsa sefalet yoktur. Kıyas yoluyla şöyle bir çıkarım da yapılabilir. İnsanlar sefahat için sefalete katlanmaz. Gel gör ki; hayatın kendisi kıyas yoluyla varılan bu sonucu doğrulamıyor. Kanıt istiyorsanız, gazetelerde ve televizyonlarda “küçük burjuva” vatandaşın bayram tatilinde sefa sürmek için katlandığı sefil yaşam koşulları görüntülerine bakın. Büyük ve küçük tuvalet ihtiyacını nerede ve nasıl giderdiğini çözmeye çalıştığım bu arkadaşlar özel otomobilleriyle kumsallara gidip bir geçici kamp kurmuşlar. Bir kısmı da derme çatma barakalarda karı koca, çoluk çocuk aylarca kalıyor. Bunu yıllardır yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler. Çünkü bundan zevk alıyorlar. Katlandıkları sefaleti, ödenmesi gereken bir bedel olarak görüyorlar. Bu sefa için bu cefa çekilmez demiyorlar. Bizim de çok paramız olsa, biz de konforlu bir sahil veya dağ otelinde krallar gibi tatil yapardık. Ne yani, yeterli paramız yok diye biz “denize sıfır” bir tatil yapmayalım mı diyorlar. Plajları işgal edip, halkın günübirlik yararlanmasına izin vermiyorlar. Kendilerine engel olmaya çalışan (aslında çoktan pes etmiş)  zabıtaya, polise ve jandarmaya kafa tutuyorlar.

MEDENİYET

Hem Batı dillerindeki sivilizasyon hem de bizim dilimizdeki Arapça kökenli “medeniyet” kelimelerinin kök anlamı “şehirlilik” tir. Medeni davranmak da o şehrin (veya ülkenin) yasalarına uymak demektir. Yasa kelimesi Moğolca “yasak/yasag”tan gelir. Kanun ise Arapçadır. Yunanca tapınak adabı demek olan “kanon”dan alınmıştır. Din ve İngilizce “religion” kelimelerinin kök anlamı da “yasak”tır. Dinin toplum hayatını ilgilendiren yönüne “şeriat” denir. Şeriat, hukuktur, dini yasalardır. İnsanlar, toplu halde yaşamaya başlayınca iktisadi ve içtimai kalkınma ile birlikte sulh ve sükunun tesis ve idamesi için, bireysel özgürlüklerin sınırlanması gereği doğmuştur. Çünkü sınırsız özgürlük başkalarının hakkına ve kamu düzeninin bozulmasına sebep olur. Bu gerekçeyle yasasız, yasaksız medeniyet olmayacağı gibi iktisadi kalkınma da gerçekleşemez. Temel haklardan biri de insanların serbest dolaşma ve yerleşme özgürlüğüdür. Ama bu özgürlük, istediğin yere, baraka, bungalov, kulübe, çadır, karavan, kaçak bina veya “tiny house” (!) kondurmayı kapsamaz. Bu fiiller, özgürlüğü suistimal etmektir ki, kanun bunu korumaz. Eğer bu eylemler yaygınlaşıyor ve halk indinde meşruiyet kazanıyorsa, toplum medeniyetten uzaklaşılıyor demektir.

TOPLUM YARARI, TOPLUM ZARARI

Medeniyetin taşıyıcı kolonlarından biri “toplum yararı” ise diğeri de “toplum zararı” kavramıdır. İktisadi bir yaratık (homo ekonomik) olan insan, fıtraten bencildir. Şahsi çıkarını, toplum çıkarının önünde tutar. Eyleminin yarattığı “toplum zararını” hesaba katmaz. Aslında o da toplumun bir üyesidir. Şahsi menfaatini maksimize etmek isterken topluma yüklediği maliyetin bir kısmına kendisi de katlanır. Ancak genel olarak, kişinin (mesela imar ve trafikte) kurallara uymayarak elde ettiği “ilave avantaj” bu süreçte sebep olduğu “toplumsal zarardan” payına düşenden büyüktür. Dolayısıyla kural çiğneme (günah işleme diye okuyun) her zaman ve her yerde, kanun ve kurallara uymaktan (sevap işlemek diye okuyun) daha caziptir. Yani iktisadidir. Dinler, cennet ve cehennem kavramını bu avantajı tersine çevirmek için kullanır. Ceza yasası bunun için vardır. Çünkü ancak bu sayede “toplum yararı/milli gelir” maksimize olur. Bundan da her vatandaş istifade eder.

SON SÖZ: Kural çiğnemek, özgürlük değildir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları