Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

05/10/2023

Muhasebe

Muhasebe, iktisatçıların kullanmadan edemedikleri iki ölçme disiplininden biridir. Diğeri istatistiktir. Gerek muhasebe gerek istatistik (daha ziyade indeks sayılar), aynı zamanda birer yalan söyleme yöntemidir. Hatta denir ki; yalanın üç türü vardır. Bunlar şiddet derecesine göre, 1. Yalanlar, 2. Kuyruklu yalanlar ve 3. İstatistiklerdir. Benzer bir “yanıltma gücüne göre sıralama” muhasebe için de yapılabilir. 1. Hesaplar 2. Finansal tablolar 3. Vergi Usul Kanunu'na uygun, denetimden geçmiş çok sayfalı mufassal raporlar. Muhasebenin mekaniğine, eskilerin muzaaf dediği “çift kayıtlı defter tutma” (double entry bookkeeping) denir. Çift kayıt yöntemi harika bir keşiftir. “Alan borçlu, veren alacaklıdır” mantığına dayanır. Muhasebe, iki yönlü hesap demektir. Münakaşa, mübadele, münazara, mukabele, müsabaka vs gibi iki taraflı bir eylemi anlatır. Bir işin muhasebesini yapmak, onun “getirisini-götürüsünü”, “fayda ve zararını”, “nimet ve külfetini”, “kârını-zararını” birlikte ele alp değerlendirme demektir. Bu değerlemeye zaman boyutunu da katmak gerekir. Çünkü yapılan işlerin veya alınan önlemlerin külfeti ile nimeti aynı anda oluşmaz. Bunları dönemsel olarak eşleştirmek gerekir. Bu da muhasebede “zamanlama” (timing) sorunudur.

KİME? 

Üstteki bölümde fayda ve zarardan bahsedildi. Burada sorulması gereken temel soru “kime?”dir. Yapılan bir işin, alınan bir önlemin faydası kime, zararı kimedir? Çünkü toplumun her kesimi alınan kararlardan aynı şekilde etkilenmez. Bu sebeple muhasebenin ilk ilkesi de zaten “Ayrı Kişilik” (Separate Entity) olarak belirlenmiştir. Mesela siyasi iktidarın aldığı veya muhalefetin önerdiği iktisadi veya mali bir karar, toplumun bazı kesimlerine yarar sağlarken, diğerlerine zarar verebilir. Kararı yanlış (zararlı) veya doğru (faydalı) bulan yorumcu “kimin için” bu muhasebeyi yaptığını, önceden ortaya koymalıdır. Bu sebeple, muhasebenin ürettiği “kâr/zarar” cetveli ile “bilanço” tablosunun üstüne mutlaka bir “isim” yazılır. Bu isim, gerçek veya tüzel kişi olabilir. Her gelir veya gider ya da varlık veya yükümlülük kime aitse onun adı altında kayda alınır. “Ayrı Kişilik” ilkesi gerek özel gerek kamu sektöründe muhasebe tutmanın belalı bir konusudur. Tek bir “patron” (gerçek kişi/devlet veya belediye başkanı) tarafından yönlendirilen ancak görüntüde ayrı kişilikleri varmış gibi duran firma veya kurumların mali tabloları gerçeği göstermez. Bu gibi vakalarda sonuçlara “bütünsel” bakılır.

AKP'NİN TEK GİRİŞLİ MUHASEBE ANLAYIŞI

AKP 22 yıldır ülke ekonomisini “eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” ve “borç yiğidin kamçısıdır” anlayışıyla idare etmektedir. “İtibarda tasarruf olmaz” anlayışını ve siyasi destekçilerini “şikeli ihaleler yoluyla zengin etme” uygulamalarını bugün irdelemeyeceğim. AKP'nin yatırımların fizibilitesi hesapları içinde “finansman maliyeti” diye bir kalem yoktur. Daha doğrusu vardır ama bu bir sorun değildir. AKP'ye göre dış kaynak maliyetinin yüksek olması projeden vazgeçme sebebi olamaz. Dış borçların anaparası ve dönem faizleri, yeni alınacak dış borçlarla ödendiği sürece, “fiilen ödenen faizler” AKP gözünde “gider” değildir. Çünkü “net nakit çıkışı” yoktur. Sorun yeni dış borç bulunamayınca kendini hissettirir. AKP'nin bu muhasebe anlayışı, Osmanlı'dan müdevver “dış borç almadan kalkınamayız” inancından doğar. Halkımızın, muhalefetin ve iş adamlarımızın ezici çoğunluğu da aynı görüştedir. Bu dış-borç-koliklik, TL'yi itibarsız para hale getirmiştir. İşin ilginç yönü, servis edilemez “dış borç stoku” yüzünden itibar kaybetmiş TL, şimdi “daha çok dış borç alınarak” itibarlı hale getirilmek istenmektedir.

SON SÖZ: Hesaplamak, muhasebesini yapmak değildir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları