Top
21/10/2023

Türkiye’nin Adil Barış Planı ve Almanya’nın Statükocu Zihniyeti

7 Ekim 2023 tarihinde, Hamas İsrail'e yönelik geniş çaplı bir saldırı başlattı. Saldırılar, Gazze Şeridi'nden İsrail'in iç kesimlerine atılan 5.000'den fazla roketle başladı. Akabinde İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarında 4000 civarında Filistinli öldü, 12.000 yaralandı. İsrail tarafında ise şimdiye kadar 1400 ölü ve 4400 yaralı sayıldı. Savaş, 20 Ekim 2023 tarihi itibarıyla devam ediyor.

Gazze krizinin başlamasında bardağı taşıran son damla İsrail'in Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa'yı İsrail polisinin aşırı dinci Yahudilerin ibadetine açma girişimine duyduğu öfke oldu. Hamas, saldırıdan haftalara önce İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik "işgali"ne son verilmesi uyarısını sürekli yaptı. Saldırının temel faktörleri ise, 17 yıldır İsrail tarafından abluka altında olan Gazze Şeridi, Batı Şeria'daki Filistinlilerin maruz kaldığı baskılar ve İsrail'in Filistin topraklarındaki illegal genişleme politikası olduğunu hatırlatmak gerekir. Nihayetinde Hamas'ın saldırısı, İsrail'in Filistinlilere yönelik onlarca yıl uyguladığı Apartheid olarak tanımlanan işgalci, ayrımcı ve baskıcı bir rejimine karşı direniş ve isyanı olarak değerlendirilmesi yerindedir.

Bölgesel boyutu ile İsrail-Filistin çatışmasının derinleşmesi ve bölgesel istikrarı tehdit etme potansiyeli uluslararası kurumları ve ülkeleri endişeye sevketti. İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik orantısız güç kullanarak saldırıları, uluslararası hukukun ihlali olarak da eleştirililiyor. İsrail, saldırılarını "kendini savunma" tezine dayandırırken, özellikle İslam dünyası ve uluslararası insan hakları örgütleri, saldırıların sivilleri hedef aldığına ve savaş suçu teşkil ettiğine dikkat çekiyor. Beklenildiği üzeri uluslararası hukuku ağızlarına sakız yapmış iki yüzlü Batılı ülkeleri ise kendilerine yakışır vicdansız duruşu sergilediği de bir gerçek. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi Gazze halkının toptan cezalandırılmasını durdurmaya muktedir olamaması sorumluluğunu bir kez daha yerine getiremediğini göstermiştir.

İsraili'in Gazze'de siviller ile alt ve üstyapıya yönelik barbarca saldırılarının durdurulması hedefiyle, Türkiye kalıcı bir barış sağlanabilmesi için devreye girerek liderler diplomasi kapsamında başta ABD olmak üzere birçok uluslararası kurum temsilcileri ve devlet adamları ile istişarelerde bulunarak geniş kapsamlı bir barış planı açıkladı. Barış planın temel ilkeleri ise adalet ve eşitlik (Filistinliler ve İsrailliler için adalet ve eşitlik temelinde barışın sağlanması), karşılıklı tanıma (iki devletli çözüm, İsrail ve Filistinliler, karşılıklı olarak birbirlerini tanımalı) ve güvenlik (İsrail ve Filistinliler, birbirlerinin güvenliğini garantör ülkelerin desteği ile sağlaması). Türkiye, barış planının uygulanması için aktif diplomasi ile uluslararası toplumun desteğini aramaya devam ediyor. Bu minvalde Türkiye, İsrail-Filistin çatışmasının kalıcı olarak çözülmesini sağlamak için kararlı bir duruş sergiliyor. Türkiye'nin dünya kamuoyuna sunduğu Filistin barış planı Müslüman devletlerin büyük çoğunluğu ve Rusya başta olmak üzere farklı kıtalardan devletlerin desteğini almış durumda.

Lakin ABD ve müttefiklerinin geçmişte ve günümüzde İsrail'ın kayıtsız şartsız yanında yer almasıyla İsrail'in uluslararası hukukun alenen ihlali ile savaş suçuna ortak olması dünya kamuoyunun vicdanında kral çıplak konumuna alçalması insanlık tarihinde kara leke olarak yerini almıştır. 18 Ekim'de İsrail ordusu tarafından Gazze'deki El Ehli Arab Hastanesi'ne menfur saldırı neticesinde 500 kişinin hayatını kaybetmesi BM tarafından savaş suçu olarak tanımlanmıştır. Hastane saldırısı İsrail'in Gazze'deki katliamını üst boyuta taşımasına rağmen, ABD'nin İsrail'i suçsuz sayması ABD'ye yönelik Müslümanların karşıtlığı öfke ve nefrete dönüşerek sokaklara taştı. Aynı gün ABD ile Arap ülkelerin Ürdün'de yapılması planlanan zirvesi ise Arap ülkelerin iptal kararı ile gerçekleşmedi. Arap ülkelerin başka opsiyonu yoktu, aksi takdirde kendi kamuoyunun gazabına uğraması riski kuvvetle muhtemeldi.