Top
13/04/2024

Türkiye’nin Gazze Politikası

7 Ekim tarihinde Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının İsrail'in askeri hedeflerine yönelik düzenlediği operasyona tepki olarak İsrail'in başlattığı saldırılar kısa süre içerisinde her türlü savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırımın işlendiği bir sürece evrildi. Altı ayı aşkın bir süredir bütün dünyanın gözü önünde modern tarihte benzeri görülmemiş bir kitlesel katliam yaşanmaktadır. Maalesef şu ana kadar hiçbir etkili aktör de bu vahşetin sona erdirilmesi konusunda bir şey yapamadı.

Genel Manzara

Filistin-İsrail sorununun dört farklı boyutunda soruna taraf olan aktörlerin tepki vermesi beklenmektedir. En dar halkada, sorunun bir toprak mücadelesi olduğu dikkate alındığında Hamas dışındaki diğer Filistinli aktörlerin de etkin bir tutum takınması beklenmektedir. Ancak son dönemde İsrail güçlerinin Gazze kadar olmasa da Batı Şeria'da da masum insanları öldürmesine Filistin Yönetimi etkili bir tepki verememektedir. Fetih'in etkisiz siyaseti dikkate alındığında Hamas aslında Filistin siyaseti içinde bile yalnız bırakılmış denilebilir. Hatta Hamas'ın bitirilmesi Fetih'in tek etkili Filistin aktörü olmasının önünü açacağı için de tercihe şayan görüldüğü iddia edilebilir.

Sorunun ikinci boyutunda Arap devletleri gelmektedir, çünkü Filistin-İsrail sorunu aynı zamanda bir Arap-İsrail sorunudur. Zira İsrail, Filistin dışında Lübnan ve Suriye gibi Arap devletlerinin topraklarını da işgal altında tutmaktadır. Aynı zamanda bölgedeki Arap devletleri için ciddi bir güvenlik tehdididir. Yakın dönemde Suriye ve Lübnan'a yaptığı saldırılar da bunun bir göstergesidir.

Arap Baharı sonrası dönemde Filistin sorununu dava olarak görüp İsrail karşıtı siyaset izleyen rejimlerin hemen tamamı yıkıldı. Yeni rejimler de İsrail ile işbirliği yaparak Filistin davasını büyük ölçüde unuttular. Hatta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi bazı Arap devletler Hamas'ı terör örgütü olarak ilan ettiler. ABD himayesinde geliştirilen "küre ittifakı" ve "Yüzyılın Planı" süreçlerine aktif olarak katılım gösterdiler. Sonrasında ise yine ABD himayesinde İsrail ile İbrahim Antlaşmaları imzaladılar. Süreç içerisinde Filistin konusunu "kurtulması gerekilen bir yük" olarak görmeye başlayan BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan gibi Arap devletleri İsrail ile normalleşme antlaşmaları imzaladılar. Birkaç etkisiz Arap devleti dışında Filistin'i sorun olarak gören Arap devleti kalmadı.

Üçüncü boyutta ise Müslüman ülkeler gelmektedir, çünkü Filistin-İsrail sorununun bir din ve medeniyet bağlamı da vardır. Türkiye ve İran'ı dışarıda tutarsak Filistin konusunda etkili bir söylem geliştiren Müslüman bir devlet yoktur. Etkili olabilecek pek çok Müslüman devlet, bulundukları siyasi ve iktisadi şartlar dolayısıyla etkili tutum takınamadılar. Farklı coğrafi bölgelerde bulunan Müslüman ülkeler, milli menfaatlerinin gerektirdiği şekilde hareket ederek zarar görmeyecek bir siyaset izlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle iktisadi krizler yaşayan bazı Müslüman devletler finans bakımından güçlü olan devletlerin baskısı ve etkisiyle beklenen tavrı ortaya koyamamaktadırlar. İran ise bölgesel siyasetinde sıcak savaşı kendi topraklarından uzak tutma gayretinin bir sonucu olarak ısrarla Hizbullah ve Ensarullah (Husiler) gibi vekil aktörleri üzerinden etkili olmaya çalışmaktadır.