Top
10/02/2024

DEM Parti, Demirtaş ve İstanbul Krizi

Ekrem İmamoğlu ve CHP, Başak Demirtaş'ın adaylık çıkışı sonrası büyük bir paniğe kapıldı. Zira "Demirtaş" soyadı, İstanbul'daki DEM Partili seçmenleri kendine çekebilecek bir albeniye sahipti. Dolayısıyla CHP'nin kurumsal olarak kurmayı başaramadığı ittifakı İstanbul'da ve "taban"da oluşturacağını söyleyen İmamoğlu'nun iddiası boşa düşecek, diğer bir ifadeyle seçimleri kazanma şansına büyük bir darbe olacaktı. Bu riski fark eden İmamoğlu ve ekibi, CHP'nin artık klasikleşmiş mekanizmasını hemen işletti. Tıpkı 2023 seçimlerinde olduğu gibi tehdit unsuru olarak görülen kurum ve/veya isimler kamuoyu nezdinde hedef haline getirildi. CHP'nin sahip olduğu tüm kurumsal kapasite ve medya gücü kullanılarak DEM Parti ve Demirtaşlara yönelik doğrudan ve dolaylı saldırıları ve bir tür itibarsızlaştırma hareketi başladı.

Ancak tüm bu süreç yaşanırken esas odak İmamoğlu veya CHP ile ilgili değildi. Zira Başak Demirtaş'ın adaylık çıkışı, DEM Parti için de bir sürprizdi ve bizzat parti yetkililerince de bu şekilde nitelendirildi. Dolayısıyla ortada kurumsal açıdan işleyen bir süreç değil, Demirtaşların parti politikalarına dışarıdan bir müdahalesi söz konusuydu. Diğer bir ifadeyle DEM Parti, Selahattin Demirtaş'ın eşi üzerinden yaptığı çıkış ve bir oldubittiyle seçmen ve parti tabanının "kendi adayını gösterme" baskısıyla karşı karşıya geldi. Söz konusu baskı neticesinde ise henüz kurumsal süreç ve CHP ile yürütülen ittifak görüşmeleri devam ederken İstanbul'da kendi adayını çıkarmak mecburiyetinde kaldı.

Öte yandan DEM Parti'nin süreç içerisinde yapabildiği tek müdahale Başak Demirtaş yerine farklı ve daha düşük profilli bir ismi aday gösterebilmek oldu. Böylelikle Selahattin Demirtaş'ın parti politikalarına müdahalesi engellenememiş olsa da kişisel ajandasına yönelik kazanımları kısıtlandı. Diğer taraftan aday gösterilerek CHP ve İmamoğlu'na yönelik doğacak negatif etki asgari düzeye indirildi ve kriz, en azından şimdilik çözüldü.

Fakat DEM Parti'de yaşanan krizin aslında İstanbul ile ilgili değil, daha çok parti içi güç mücadelesi ile alakalı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira yaşananlar DEM Parti içerisinde bir süredir devam eden kurumsal sorunlar ve parti içindeki güç odaklarının görüş ayrılıkları ve rekabetin bir çıktısı. Dolayısıyla söz konusu karmaşık sürecin daha net bir biçimde anlaşılabilmesi ve başta yerel seçimler olmak üzere kısa ve orta vadeli etkilerini öngörebilmek için daha kapsamlı bir analiz gerekiyor.

CHP ile İlişkilerde 2023 Mirası
Yerel seçim süreci başlarken DEM Parti'nin kurumsal açıdan genel eğilimi, özellikle büyükşehirlerde 2019'da çalışan formülü tekrarlamak ve CHP ile yeniden işbirliği yapmaktı. Nitekim Millet İttifakı dağılmış ve İYİ Parti, CHP'den uzaklaşmıştı. DEM Parti, İYİ Parti'nin boşalttığı alanı doldurmaya hevesliydi. Zira bu sayede hem yitirdiği siyasi meşruiyeti hem de somut siyasi kazanımları elde edebilirdi.

Ancak burada en önemli sorun, söz konusu "başarılı" formülün DEM Parti taban ve seçmeni açısından 2023'te tüketilmiş olmasıydı. Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 seçimleri süresince yaptığı hatalı hamleler ve dayatmalar ile muhalefetin tek bir blok olarak hareket etme stratejisine büyük zararlar vermişti. Öyle ki yüzde 1'lik partiler, oy oranlarının çok ötesinde bir kazanım elde ederken ikinci tur öncesine kadar blok çatısı altına girmeyen Ümit Özdağ'a bile bakanlıklar vaat edilmişti.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp