Top
09/03/2024

İmamoğlu Paradoksu

31 Mart yaklaştıkça seçim gündemi de yoğunlaşıyor. Bu yoğunluğu artıran temel tetikleyici ise İstanbul'da yaşanan kritik rekabet. Zira İstanbul seçimleri, gerek sosyal gerekse geleneksel medyada Türkiye'nin geriye kalan tüm yerlerinin toplamından daha fazla konuşuluyor, tartışılıyor. Nitekim Murat Kurum ile Ekrem İmamoğlu arasındaki rekabet kritikleştikçe İstanbul'un gündemde edindiği yer daha da artıyor.

İstanbul konuşuldukça doğal olarak adaylar etrafında yürütülen tartışmalar, kampanyalar ve stratejiler de ön plana çıkıyor. Bu noktada mevcut büyükşehir belediye başkanı ve CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun kendini olumlu veya olumsuz bir şekilde, kamuoyunun gündeminde tutmak gibi ilginç bir stratejisi var. CHP ve İmamoğlu, sahip oldukları kaynakları ve medya gücünü neredeyse bu yönde seferber etmiş durumda.

Bu durumun temel sebebi ise özelde CHP, genelde muhalefetin popüler bir siyasi profil veya aktörden yoksun olması. İmamoğlu, 2019'da bu yöndeki açığı fark ederek güçlü bir organizasyon ve algı odaklı bir kampanya stratejisiyle ön plana çıktı. Ancak bu çıkış, İmamoğlu'nun duyguları ile zihni arasında yaşadığı gelgitleri de ister istemez gün yüzüne çıkardı.

Hırs ve Korku, İhtiras ve İhtiyat

"İmamoğlu Paradoksu" olarak adlandırılabilecek bu çelişkili durum, bir arada bulunması oldukça zor olan hırs ve ihtiras ile aşırı ihtiyat ve kaybetme korkusunu aynı zihin ve duygu dünyasında yaşayan bir psikoloji şeklinde özetlenebilir. Zira Ekrem İmamoğlu, duygusal anlamda aşırı hırslı ve ihtiraslı bir yapıya sahip. Bugün kendisini açıktan veya üstü örtülü olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kıyaslamasının ve hatta Erdoğan'ı taklit etmesinin sebebi de bu: Yeni Erdoğan olma isteği. İmamoğlu, onun gibi sevilmek, kazanmak, oy almak, popüler olmak istiyor. Fakat algı ve reklam odaklı olması sebebiyle en azından şu an için, kötü bir taklit olmaktan öteye geçemiyor. Ancak bu kötü taklit, muhalif seçmenlere güçlü bir organizasyonla ve algı odaklı bir kampanyayla pazarlanıyor. Böylelikle muhalif seçmenlerin yıllardır peşinde koştuğu "kendi Erdoğan'ına sahip olma arzusu", İmamoğlu'nun hırsıyla buluşuyor.

Öte yandan İmamoğlu, duygusal anlamda hırslı ve ihtiraslı olduğu kadar aşırı bir ihtiyat ve kaybetme korkusuna da sahip. Zira içindeki hırs, beraberinde kaybetme korkusunu da getiriyor. Ortaya da sürekli çelişkilerle boğuşan bir psikoloji ve onun dışarıya yansımaları çıkıyor. Bunun en büyük göstergesi de aslında İmamoğlu'nun siyasi kariyeri. Bir makama geldikçe sahip olduğu hırs hemen bir sonraki basamağa çıkmak istiyor. İçinde büyüyen ihtirasla sürekli daha fazlasını istiyor. Ancak elde etmek istediği makam her ne ise onun ucuna kadar geldiği anda son adımı atmaya cüret edemiyor. Birilerinin iteklemesini bekliyor. İşte bunun temel sebebi, hırs ve ihtirası büyüklüğünde sahip olduğu kaybetme korkusu ve beraberinde gelen aşırı ihtiyatlılık hali. Kısaca İmamoğlu büyük şeyler kazandıkça içindeki kaybetme korkusu da aynı oranda büyüyor ve gelgitler artıyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp