Top
06/04/2024

CHP’nin 31 Mart Kodları

31 Mart seçim sonuçları, on yıllar sonra gelen bir başarı olarak CHP'de yeni bir dönemin başladığına yönelik savları güçlendirdi. Nitekim CHP'nin sandıktan birinci parti çıkması ve önceki döneme kıyasla kazandığı belediye sayısını artırması, CHP'lilerin dahi bu kadarını beklemediği bir sonuçtu. Dolayısıyla ortada CHP açısından oldukça olumlu sonuçlanmış bir yerel seçim olduğu net bir biçimde ifade edilebilir.

Bu noktada CHP açısından seçim sonuçlarının değerlendirilmesi hem kendisi hem de başta AK Parti olmak üzere rakipleri için oldukça kritik. Zira CHP, yerel seçimlerde gösterdiği başarıyı 2028'e taşımak ve büyütmek, AK Parti ise kendi iç muhasebesinin yanında CHP'nin bu seçimlerde neyi farklı yaptığını anlamak istiyorsa seçim sonuçlarını doğru ve derinlemesine analiz etmeli. Nitekim ilk sonuçlar, CHP'nin gösterdiği başarının dış ve iç etkenler olarak ikiye ayrılabileceğini gösteriyor.

Dış Etkenler: AK Parti'nin Hataları
Seçim sonuçlarında bir tarafın doğru hamleleri kadar rakibin hataları da belirleyici olabiliyor. 31 Mart seçimleri de aslında bu durumun en önemli örneklerinden biri olarak tarihe geçti. Her ne kadar sandık bazlı sonuçlar henüz açıklamamış olsa da ilk veriler, AK Partili seçmenlerin cezalandırma motivasyonunun yerel seçim sonuçlarını etkileyen en önemli dinamik olarak ön plana çıktığını gösteriyor.

Türkiye'de seçimler, seçmenlerin aşırı siyasallaşması ve bu sebeple katılım oranının oldukça yüksek bir oranda seyretmesi sebebiyle dünyadaki örneklerinden ayrışan bir niteliğe sahip. Nitekim son yıllarda katılım oranı yüzde 85 ve üzerinde izlemekte. Ancak 31 Mart'ta bu oran yüzde 78 bandına düştü. Dolayısıyla katılım oranındaki düşüş, seçmenlerin protest tavrına işaret etmekte.

İl ve ilçe bazlı katılım oranları incelendiğinde ise katılım oranının son yerel seçimlere kıyasla oransal açıdan en çok düştüğü yerlerin AK Parti aleyhinde şekillendiği fark ediliyor. Nitekim söz konusu protest tavrın AK Partili seçmenlerde yoğunlaştığı net bir biçimde görülebilir. Buna geçersiz oy sayısındaki artış da eklendiğinde 31 Mart seçimlerinde AK Partili seçmenlerin önemli bir kısmının cezalandırma motivasyonuyla hareket ettiği söylenebilir. Buna sebep olan dinamikler olarak uzun zamandır kamuoyunda da tartışılan ekonomi, enflasyon, emekliler, AK Parti'nin olumsuzlaşan kurumsal algısı gibi problemler kolaylıkla sayılabilir.

Tüm bunlara ek olarak AK Parti'nin bazı yerlerde izlediği hatalı aday stratejisi ve Yeniden Refah Partisi'nin küskün AK Partili figürleri kendi adayları olarak göstermesi de CHP lehine çalışan bir diğer dış etken oldu. Nitekim AK Parti'ye yönelik tepki oylarının Anadolu'daki bazı belediyelerde YRP'de yoğunlaşarak oyları bölmesi CHP'ye olumlu yansıdı. Buna performansı yetersiz görülen bazı AK Partili belediye başkanlarının yeniden aday olması veya seçmene mesafeli yerel figürlerin aday gösterilmesi eklendiğinde CHP'nin rekabette bir adım öne çıktığı söylenebilir.

CHP'nin Başardıkları
Ancak CHP'nin sandıktan birinci çıkmasını yalnızca AK Parti odaklı olarak ve dış etkenlere bağlı bir şekilde yorumlamak hem CHP'ye haksızlık olacak, hem de AK Parti'nin iç muhasebesi açısından eksik kalacaktır. Nitekim CHP'nin oy oranını artırmasında AK Partili seçmenlerden oy almasına bağlı değişim oldukça kısıtlı olsa da en azından muhalif seçmenler açısından "tabanda ittifak" stratejisinin başarıya ulaştığı rahatlıkla ifade edilebilir. Bu bağlamda CHP'nin muhalif blok içerisinde yürüttüğü ittifak siyasetinin meyvelerini yerel seçimlerde verdiği ve başta İYİ Parti ve DEM Parti seçmenlerinin stratejik oy vererek CHP'ye kazandırdığı görülmektedir. Dolayısıyla CHP'nin 31 Mart'taki en önemli başarısı, diğer muhalif partilerin seçmenlerini kendine geçişken kılmasıdır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp